24 Hours of Reality’nin ardından
Geçtiğimiz hafta 15 Eylül Perşembe günü benim uzun süre hazırlandığım bir etkinlik vardı. Temsilcisi olduğum The Climate Reality Project’in iklim krizi ve dünyanın dört bir yanında yaşanan doğal afetlerle bağlantı kurduğu, kömür ve petrol lobilerinin aksine gerçeklere odaklandığımız, 24 Hours of Reality (Gerçeğin 24 Saati) kampanyasının Türkiye ayağını üstlendim.
24 saat boyunca, dünyanın 24 farklı ülkesinde, 13 ayrı lisanda tek bir mesaj verdiğimiz bu kampanyanın bir ayağını burada yapmam ilk teklif edildiğinde düşünmeden tamam demiştim. Ancak canlı yayınla New York’a bağlanmaktan tutun da etkinliğin Türkiye’de nerede gerçekleşeceğinin, nasıl olacağının organizasyonu bile inanılmaz bir işmiş. Daha önce organizasyon işleriyle pek alakam olmadığı için beni neyin beklediğini bilmiyordum. Dahası bu etkinliği hem yurtiçinde hem de Amerika’yla koordine etmek gerekiyordu. Bir de üzerine ağustos ayında Al Gore’la diğer 23 gönüllüyle beraber online yapacağımız sunumların hazırlık stresi bindi. Kısacası ben evet dediğimde, nasıl bir maratona tamam dediğimi bilmiyordum. Ama gerek The Climate Reality Project’in son derece profesyonel Amerika’daki ekibi olsun, gerek burada destekleyenler, bu son derece yorucu süreçte beni yalnız bırakmadılar. Sonunda 15 Eylül 19:00 gelip çattığında, etkinliği gönül rahatlığıyla yapmama yardımcı oldular. O yüzden kendilerine buradan ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Son hafta gümrükte takıldığı için sahneye asacak banner’ımız yoktu.
Sevgili Fatih, diğer 23 ülkedeki tüm gönüllüleri kıskandıracak kadar güzel bir sahne düzeni yaptı. Bir organizasyonda, son anda koordinasyonun ne kadar önemli olduğunu bilmeyen ben, eğer o gün orada Boogy olmasaydı, ne sahneye, ne ses ve ışık düzenine, ne de karşılayanlara hakim olabilirdim. Sevgili Filiz Telek, ben kameramla gelirim, demeseydi, bu etkinlikten keyifli kareler olmayacaktı. İklim değişikliği dediğimizde çözüm biraz da tüketici kararları demişken tabii Yeşilist.com’un kanvas çantaları olmadan olmaz diye düşünmüştüm. MTGreenworks‘den Türkan Hanım sağ olsun, son anda güzelim çantalara bir de lavantalı keseler ekleyerek, gelenlere çok hoş bir sürpriz yaptı. Nar Gourmet‘den Ceyda Hanım da desteğini eksik etmedi ve benim tatlarına bayıldığım, GDO’suz reçellerden şık kavanozlar yolladı. Yeşilist torbalarımız için, Steppen gazete kağıtlarından geri dönüştürülmüş kurşun kalemler ve NoteEco yine geri dönüşümlü kağıttan yapılmış son derece şık defterler gönderdi.
Bütün bu kuruluşlara, bu etkinliğe destek verdikleri ve iklim değişikliğiyle mücadelede nefer oldukları için teşekkür ediyorum. Bir de tabii benim sunumumdan sonra yine iklim değişikliğine dair bir panel yaptık. Bu panelde sevgili Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu harika üslubuyla iklim değişikliğini ve Türkiye afet politikalarını anlatırken, izleyenlere güldürerek öğretti. Örneğin ben Türkiye’de felaketlerin afet sayılması için binalara zarar vermesi göz önüne alındığını dolayısıyla bir kanuna göre çölleşmenin afet sayılmadığını bilmiyordum. Mikdat Hoca bunu öyle güzel anlattı ki unutmama imkan yok. Kendisine buradan hepimizin gününe renk kattığı için teşekkür ediyorum. Ayrıca modern sulamanın sürdürülebilir tarımla bağlantısının, şu su sıkıntısı çeken yerküremizde ne kadar önemli olduğuna değinen Jain Sulama Sistemlerin’den Can Adamoğlu‘na da teşekkür ediyorum. Türkiye saatiyle 19:00’da New York’a bağlanarak yaptığım sunumu da buradan izleyebilirsiniz.
Not: Rene Zellweger da açılışını yapmış. Artık ben de ülkemde geleceğe ve çevreye önem veren ünlüler istiyorum.