Akıl değil gönül işi: Kutludan Seramik
İçinde bulunduğumuz şu karışık günlerde ruhumuza en iyi gelen şey güzel haberler. Birazdan okuyacağınız röportaj da işte aynen böyle ‘iyiliğe vesile olsun’ diye Kutludan Seramik’in arkasındaki güzel isim Zeynep Bilgi Buluş’a ait. Zanaatkarlığa ve üretmeye gönül vermiş ve Kutludan Seramik‘i yaratmış. Biz son sürat hayatı ve zamanı tüketirken, sevgili Bilgi hem türetiyor hem de üretiyor. İçten gelerek yapılan bu güzel seramiklere siz de bayılacaksınız.
Ergem Şenyuva: Sevgili Bilgi, senin uzun yıllar süren bir şehir hayatın ve STK geçmişin var. Şimdi daha farklı bir yerdesin. Hayatında sana yön veren dönüm noktaları neler?
Bilgi Buluş: Evet, Ankaralıyım. Okul ve iş hayatımın büyük çoğunluğu Ankara’da geçti. İşletme okudum, Fransa’da gıda ekonomisi master’ı yaptım ama şirketlerde çalışmaya razı olmadım. Kader beni 25. yaş günümde Doğal Hayatı Koruma Derneği ile buluşturdu. Bu benim hayatımın ilk dönüm noktasıydı. Dört yıl dernekte profesyonel olarak doğa koruma projelerinde çalıştım. Sonra Birleşmiş Milletler’e geçtim, benzer işleri bu sefer projelere destek sağlayan tarafta yaptım, sekiz yıl.
O yıllar içinde pek çok şey birikti ve dönüm noktaları oluştu. Yaşamımı değiştiren insanlarla tanıştım. Yaşamlarını maddeye kurban etmemiş; aklı, kalbi sağlam ve açık insanlar. İnandıkları gibi yaşamaya yetecek kadar yürekleri geniş insanlar.
Bir yıl öncesinden bir tarih koyduk eşimle ve o gün geldiği zaman –ne bir gün sonra ne bir gün önce– aldık bavulları taşındık kırsala. 2008 yaz sonu. Bir kaçış değil, bir deneme idi. O gün bu gündür çabam hep gönülden bir yaşam sürebilmek. Biraz yavaşlamak, sadeleşmek, öze dönmek. İlk niyetim elimi toprağa değdirmek idi. O oldu. Sonra seramik kiline de değeceğini düşünmemiştim o zamanlar.
E.Ş.:Kutludan seramik nasıl doğdu?
B.B.: Kutludan Seramik bu süreç içinde sanki kendini doğurdu. Ankara’da Birleşmiş Milletler’de çalışırken artık bir zihin işçisi olduğumu fark ettim. Ellerimle üretmeyi unutmuştum. Ne bir çizgi, ne bir ilmek. Hepsi gitmişti elimden. Elim ekmek hamuruna bile değmez olmuştu. “Ellerimle üretmem gerek” diyordum. 2003 yılının bir kış günü, Buğday adam, Victor Ananias beni Ankara’da Atölye Çamurdan’a götürdü, bıraktı. İşte size bir dönüm noktası daha.
Tabii o zamanlar ne zihnimde, ne gönlümde seramikçi olmak vardı. Beş yıl amatörce Ankara’daki atölyede öğrenci olarak devam ettim.
Samsun’da kırsaldaki yaşam sürecimde, 2014 yazında evde bir atölye kurmaya cesaret edebildim. Değişim, dönüşüm sürecinde sıra ancak ona geldi belki. Akıl her bir adım için ikna olmak istiyor. Gönlün işi çok zor. Akıl çok bahane üretiyor. İşin içine girince gördüm ki gönülden işlerde engeller kalkıyor oysa.
E.Ş.: Zanaatkar olmak hayatını nasıl degiştirdi?
B.B.: Zanaatkar olmakla değişen en güzel şey dünyanın kendisi. Bakış değişince her şey değişiyor. İnternetteki araştırmalarımın içeriği de değişti, doğaya bakışım da. Her şey ilhama dönüştü; tüm renkler, tüm formlar. Yapraklar, bulutlar, hayvanlar, taşlar, toprak gözümde farklı artık. Bazen bunların işlerimde kendilerini tekrar var edişlerini şaşırarak gözlüyorum.
E.Ş.: Bilgi’nin hayata bakışı ve zanaatkarlığı biraz anlatır mısın?
B.B.: Hayat benim için bir deneyim, bir oyun alanı. Zorlu bir oyun. Eğlencelik bir yer değil. Bu deneyimi anlamlı hale getirmezsek yazık olur. Anlamsa sadece gönülde beliriyor. Zanaatkarlık bunu biraz olabilir kılıyor. Çünkü elim çamurdayken akıl biraz susuyor. Saatlerce, günlerce okumadan, izlemeden, düşünmeden oyalanabilmek büyük bir lüks günümüzde. Meditasyonun bir hali. Dünyadan kopuş. Tabi işin dünyevi tarafı da giriyor sonra, ürettiğini paylaşmak, satmak, para almak. Bu kısmı halen zorlandığım kısım. Hep hediye olsun istiyorum. Halen öğreniyorum bir karşılık almayı.
E.Ş.: Geleceğe dair hayallerin neler?
B.B.: Hayal kurmamaya çalışıyorum aslında. Hayali kuran akıl çünkü. Niyetim ve çabam gönlüme bırakmak akışı. Yine de tabi niyetlendiğim şeyler oluyor. Özenle ve severek seramik yapmaya devam etme niyetim var. Keşiflerle dolu bir yol olsun istiyorum, seramik yolculuğum. Kutlu olsun, iyiliğe vesile olsun. «Kutludan Seramik» ismi böyle bir niyetten geliyor.
Yeşilist’e teşekkür ediyorum, hem bu söyleşi için, hem de yıllardır yeşil olanı (ki yeşil kelime olarak yaşamla aynı kökten geliyor) aktardığı için.