Akkuyu Nükleer Santrali nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarını da tehdit ediyor

1976 yılından beri Akkuyu’ya yapılması planlanan nükleer santral ile ilgili tartışmalar; ÇED raporları, ülkelerarası ilişkiler, kısa devre yapan jeneratörler arasında devam ediyor. Özel ve tüzel kişilerden oluşan 82 kurumun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na karşı açtığı davada, bilirkişinin hazırladığı yeni rapor oldukça tepki topladı.

Raporda uluslararası anlaşmalar ile koruma altına alınan Göksu Deltası ve nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarının santral yapımı ve sonrasında tehlike altında kalacağı tespit edilmesine rağmen, bu durumun santral yapımına engel oluşturmayacağı savunuldu.

TIKLAYIN: Akkuyu’da neler olacak?

tulen-900x444 (1)

15 Temmuz darbe girişimi sonrası, bilirkişilerden Prof. Dr. Ali Osman Öncel’in, kamu görevinden ihraç edilmesinden sonra tekrarlanan ÇED bilirkişi raporu, 15 kişiden oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı 208 sayfalık bir belge şeklinde 15 Şubat’ta mahkemeye sunuldu. Bu yeni raporda Göksu Deltası, Akdeniz fokları hakkında şu açıklama yapıldı:

“Santral sahası etki alanında bulunan nesli kritik derecede tehdit altında olan Akdeniz fokunun 1. derece sit alanı olan Beşparmak adasındaki yaşam alanlarının korunması konusunda gerekli hassasiyet gösterilmelidir. Akkuyu nükleer enerji santralinin inşaat dönemindeki deniz trafiği ve işletme aşamasındaki soğutma suyu nedeniyle özellikle Beşparmak adası mevkiinde yer alan üreme mağarası ve çevresine tehdit oluşturması kaçınılmazdır. Bu bölgede yapılacak olan her türlü faaliyet Akdeniz fokunun bulunduğu bölgeyi terk etmesine neden olacaktır”

Tespitlerin ardından önlemlerin alınması gerektiğine dikkat çeken bilirkişi, buna rağmen bu durumun nükleer santral projesinin gerçekleştirilmesine engel olmayacağını ve ÇED raporunu “sakatlamayacağını” savundu. Raporda en son ÇED raporunun hukuka uygun olduğu belirtilerek iptalini gerektirecek bir husus olmadığı sonucuna varıldı.

turkiye-nin-ilk-nukleer-santra

Raporu Cumhuriyet Gazetesi için değerlendiren Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Avukat Deniz Bayram ise bilirkişi kurulunda, hukuk konusunda bilirkişi olmadığı gibi, genel enerji politikaları ve ekonomi alanında da uzmanlık temsili olmadığına ama buna rağmen raporda, alternatif enerji kaynakları ve ekonomik gelişmeler ile ilgili referanslara ve alternatif, uluslararası güvenilirliği olan araştırmalara dayanmayan değerlendirmelere yer verildiğini gördüklerini belirtiyor.

BUNU DA OKU:  Antibiyotik yerine bir kaşık bu sostan versek?

Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili son araştırmayı ise Türkiye Atom Enerjisi Kurumu yapacak. ÇED raporunun bir parçası olmayan nükleer kazalar bölümü, mevzuata göre ayrı bir güvenlik raporu ile araştırılacak. Akkuyu için düzenlenecek Ön Güvenlik Analizi Raporu (ÖGAR) ve Güvenlik Analizi Raporu (GAR) TAEK tarafından değerlendirilecek ve uygun bulunması durumunda gerekli lisans ve izinlerin verilmesi söz konusu olacak.

Geçtiğimiz kasım ayında, Akkuyu Nükleer Santrali’nde kullanılması planlanan ve daha önce hiç denenmemiş VVER-1200 tipi reaktör tam kapasite 2 hafta çalışmasının ardından açıklamalara göre elektrik jeneratöründen dolayı kısa devre yaparak arızalanmıştı. Bir görgü tanığı santralin türbinlerinde patlama yaşandığını söylüyor ve kamuoyuna açıklanması 6 gün boyunca ertelenen arızayı “olağanüstü bir durum” olarak tanımlıyor.

Akkuyu Nükleer Santrali’nin izninin meclisten geçmesinden sonra nedeni bile belirlenemeyen, ülkenin yarısını etkisi altına alan ve sekiz saatten uzun süren bir elektrik kesintisi daha olmuştu. Hem jeneratör ile ilgili problemler, hem de Türkiye’de elektrik üretimi ile ilgili son dönemde yaşanan sorunlar, Akkuyu’nun güvenliğini ciddi anlamda sorgulatmakta.

Zira, son dönemlerde yaşanan en büyük nükleer felaketi Fukuşima felaketi Japonya‘da yaşanan deprem nedeniyle değil, elektrik kesintisi nedeniyle ortaya çıkmıştı.  Elektrik kesintisine en az toleransı olan tesis olan nükleer santrallerde reaktör sızıntı olmaması için sürekli soğutulmalıdır. Eğer saantrale elektrik sağlanamazsa, santralin durmasıyla beraber reaktörleri soğutan sistemler de durur ve santral saatli bir bombaya dönüşür. Sürekli olarak ısı üreten reaktör kısa süre sonra erimeye ve nükleer sızıntı yapmaya başlar.

Elektrik sistemi; jeneratörünün düzgün çalışmadığı, uzun süreli kesintiler olabilen ve birinci derece deprem kuşağı üzerinde bulunan bir elektrik üretim ağına bağlı bir nükleer santral, hem ekolojik dengeyi, hem de tüm canlıları bir bilinmezliğe sürüklemek demektir.

BUNU DA OKU:  7 bin yıllık siyez buğdayı tohumu organik tarım ile 1'e 8 bin ürün verdi

akkuyu2 (1)

Sadece olabilecek sızıntı değil, nükleer santralin çalışmasından sonra ortaya çıkacak atıklar da çevreye çok büyük zararlar verecek bir kapasiteye sahip. Şu an neredeyse 30 ülke nükleer enerji kullanmakta ve 100 bin tondan fazla olan atık üretmekte ama sadece Finlandiya bu atıkların etkisini azaltan kalıcı bir depo kurmaya niyetli.

Rapor aynı zamanda nükleer enerjinin gözden düştüğü gerçeğini de gözden kaçırıyor. BirGün için raporu inceleyen Özgür Gürbüz de raporun içerisinde bir çok hata olduğunu belirtiyor. Mayıs 2016 itibariyle dünyada 444 nükleer santralın işletmede olduğunu belirten raporun “nükleer uzmanları” 2011 yılında Fukuşima’da meydana gelen nükleer kaza sonrası ülkedeki 54 reaktörün kapatıldığını kalan 42 reaktörden de şu anda sadece iki tanesi çalıştığını belirtmiyorlar.

Gürbüz, rapor doğru bilgilerle hazırlanmış olsaydı dünyada halihazırda çalışabilir durumda 402 nükleer reaktör olduğunu ve aynı zamanda nükleeri savunan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın bile 2050 yılı için yaptığı tahminlerde bugün yüzde 11,2 olan nükleer kaynaklı elektrik üretiminin yüzde 9,2 değil 4,7’lere kadar düşeceğini söylemesi gerektiğini belirtiyor.

Özgür Gürbüz’ün de belirttiği gibi nükleer enerjiye yönelim giderek azalmakta. Türkiye gibi yenilenebilir enerji kaynağı potansiyeli bulunan ülkelerde ise %100 yenilenebilir enerji mümkün. Yapılan onlarca araştırma bu konuda Türkiye’nin fosil ve nükleer kaynaklara yapılacak yatırımların yenilenebilir enerjiye yönlendirilmesi şeklinde, enerji üretimi konusunda aynı verimi alacağını gösteriyor. Maalesef yanlış politikaları savunan uzmanlar bu konuda “bilirkişi” raporlarını eksik hazırlamaya devam ediyor.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Görkem Gömeç

Boğaziçi Üniversitesi ve SUNY Binghamton'da Küresel ve Uluslararası İlişkilerden sonra İsveç'te Uppsala Üniversitesi'nde Sürdürülebilirlik üzerine master yaptı. Teknoloji, kitlesel değişim ve akıllı politikalar ile çözümler bulabileceğimize inanıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoloji, Genel, Hayat, Hayvanlar, İklim Değişikliği, Kurumsal Sürdürülebilirlik, Teknoloji, Yenilenebilir Enerji
Yarın: İki yakada iki yeşil etkinlik

25 Şubat Cumartesi günü şehrin iki yakasında birbirinden güzel iki yeşil etkinlik gerçekleşecek. Avrupa yakasında, Beyoğlu'ndaki Ek Biç Ye İç'te...

Kapat