Antibiyotikler işe yaramayacak mı?

Güne kötü bir haberle başladım.

Çok yakın bir geçmişte Türk Tabipler birliğinin açtığı dava sonucunda antibiyotiğe dirençli gen içeren GDO ithalatının yürütmesini durdurma kararı çıkmıştı ve 26 Ocak 2012’de resmi gazete kanalıyla kamuoyuna duyurulmuştu. Oysa bugünkü resmi gazetede yayınlanan açıklama ile antibiyotiğe direnç genli GDO’ların yeniden serbest bırakıldığını öğrendim. Bu tam olarak ne demek? Artık tüketici olarak işimizin daha zor olduğu ve sofralarımızın daha da GDO’lu gıdaya maruz kalacağı gerçeğinin resmileşmiş hali. İnsan sağlığının, geleceğimiz olan çocuklarımızın hiçe sayıldığının resmileşmiş hali ve ne yazık ki uluşlararası terör örgütlerine taş çıkarırcasına azimle çalışan Monsanto ve Cargill gibi birçok şirketin imha edilmediği sürece sağlıklı gıdaya daha da uzaklaşacağımızın en büyük işareti.

Adı üzerinde genetiğiyle oynanmış organizma demek bir organizmanın genlerininden, değiştirmek istediğimiz bir başka organizmaya gen nakli yapılması demek oluyor. Bu transfer genler içinde en tehlikeli olanı da antibiyotiğe direnç transferi yani bitkilerin ve hayvanların antibiyotiğe dirençli olmasıyla beraber insanlar ve hayvanlar hastalandığında antibiyotiklerin işe yaramaması söz konusu. Dışarıdan yapılacak olan müdahalelerin faydasız kalması demek.

Peki bizler bu durumda ne yapacağız? Bilinçli tüketiciler olarak, etiket okuyacağız, işlenmiş gıdaları mümkün olduğunca soframızdan uzak tutacağız ve bütçemiz el verdiğince organik beslenmeye özen göstereceğiz. Hakkımız olan sağlıklı gıdayı talep edeceğiz.

GDO’lu gıdalar hakkında fikir edinmek ve bu düzene başkaldırmak istiyorsanız Kemal Özer’in yazdığı sofranıza habersiz oturan Deccalî güçlerle nasıl savaşacağınızı, nasıl insan kalacağınızı anlatan Deccal Tabakta isimli kitabı okumanızı tavsiye ederim.

BUNU DA OKU:  Antibiyotiklere direnç artık küresel bir tehdit
Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Nil Kayarlar Sarrafoğlu

1969 yılında doğdum. Aklım başıma geldiğinde ailemden sonra ilk doğayı sevdim. Taşı toprağı, çiçeği ve hatta böceği... Okudum, çalıştım ve büyük şehirlerde yaşadım. Dünya üzerinde doğanın en uzak yerlerine de gittiğim ve kaldığım zamanlar oldu, işte o zamanlarda kendimi çok iyi hissettim,. Döndüm dolaştım şimdi yine şehirdeyim. Bu sefer 4 yaşında bir oğlum var, onu doğanın içinde büyütmeye çalışıyorum, hafta sonları kaçıyoruz şehirden küçük köyümüze. Mutluyuz böyle şimdilik. Anne olduktan sonra dünyayı kurtarmak için ille de büyük kahraman olmak gerekmediğini anladım, anne olmak yetiyormuş! Atık yönetimi, enerji tasarrufu ve sağlıklı beslenme gibi konulara önem veriyoruz evimizde. Payımıza düşeni ve mümkünse daha fazlasını yapmaya gönüllüyüz ailece de. Yeşilist kanalı ile sesimi duyurabildiğim için mutluyum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Çocuk ve Bebek, Hayat, Kişisel Bakım, Sağlık, Teknoloji
Bir günde 8245 litre su tasarrufu yapmak ister misiniz?

Gün içinde alacağınız basit kararlar ve evinizde yapacağınız birkaç temel değişiklik su kullanım oranınızı tahmininizden çok daha fazla etkileyebilir.

Kapat