Desteğinizi bekliyor: Lüfer (Boğazın Prensi)

Lüferin varlığını sürdürebilmesi için uzunca bir zamandır mücadele veriliyor. Evet, bir canlının yaşamını sürdürebilmesi için mücadele verilen zamanlardan geçiyoruz. Fikir Sahibi Damaklar‘ın bu konudaki özel çabasının bir ürünü olan Lüfer Bayramı’nı hemen hemen bilmeyen yoktur. Bu sene Defne Koryürek’in bayram vesilesiyle yazdığı mektubu da yeniden hatırlatmakta fayda görüyor, buradan okuma imkanınız olduğunu belirtmek istiyorum.

Ne iyi ki bu mücadele büyüyor, şimdi de Lüfer’in belgeseli hazırlanıyor. Belgeselin yönetmeni Mert Gökalp. Lüfer (Boğazın Prensi) ismini taşıyan belgeselin çekimlerine başlandı, ancak yol uzun ve çetrefilli. Bu nedenle de bizlerden destek bekliyorlar.

Aşağıda Türkçe açıklama metnini bulacağınız fonlama kampanyasına buradan ulaşabilirsiniz. Ekip destek için oldukça çeşitli alternatifler yaratmış durumda, gözatmadan geçmeyin derim.

Lüferin ömrü uzun, ekibin yolu açık olsun!

” Hikayemiz lüferin Boğaza girişiyle başlıyor, sürünün sualtında Boğaz boyunca karşılaştıkları, avlanması, küçük balıklara yaptıkları ataklar, balık sürülerinin akıntıları kullanarak panik halinde geçişi ve insanlarla karşılaşması, sandallar, balıkçılar, büyük av tekneleri, ağlar, kuşlar, sürü içinden elenenler, kıyıya gelen balıklar, oltacılar, Lüferi yakalayanlar, onların hikayeleri, her gün sabah ağarmadan Boğazın deliren sularına koşan cins cins insanlar, nasıl avlanıyor, hiç bir hafta sonu aksatmadan kıyıya gelip olta atan bir garip deliler. Merak ettiniz mi kime satılıyor, kim yiyor lüferi ve nasıl yiyor, niye yiyor? Restorancılar, rakıcılar, yiyiciler, lüferin evlerde birleştirdiği aileler. Balık azalmaya yüz tutmuş, kimler koruyor bu balığı, yapılan kampanyalar (Greenpeace, Fikir Sahibi Damaklar) ve yazarlar, ne demek lüfer? Lüfer neden İstanbul demek, Lüfer İstanbullu için ne demek? İstanbul, Boğaz ve Adalar, sualtından bakınca, lüferin gözünden bakınca nasıl gözüküyor, o insanlar o 15 milyon insan her gün koşuşturan, dönüp bakar mı Lüfere? Hisseder mi acaba yitirdiklerimizi ve yitireceklerimizi?

Lüfer belgeseli milyonlarca insanın her gün üzerinden geçtiği ama es geçtiği, bilmediği, efsanelere konu olmuş, Boğazdan geçen canavar bir balığın hikayesidir!

Ne demektir Lüfer Boğaz sakinleri için?

Lüfer, tarihin sayfalarında akıp giden medeniyetlere ve değişen şehre aldırmadan bir yörenin belleğinde ve kültüründe binlerce yıldır iz bırakan bir balık. Maalesef, son 50 yıl içerisinde aşırı avcılık ve sanayileşme nedeniyle sayıları oldukça azaldı. Lüfer o kadar çok avlanıyor ki Dünya balıkçılığının neredeyse %70’i Türkiye ve Marmara Denizi’nden. Lüfer balığını yakalaması güç, oltacılığı epey zevkli, balıkçılardaki fiyatı ise hep yüksek! Forumlar kendinden küçük her cins balığa saldırmasıyla ünlü lüferin dikkatsiz balıkçıların parmağını nasıl kopardığı, sürü halinde avlanan yunusları kaçırması gibi hikayelerle dolu. Ama bunlar hep su üstündeki Lüfer. Peki sualtında nasıldır bu balık? ‘Boğazın Prensi’ belgeseli Lüferin Boğaz’dan Marmara’ya ve Marmara’dan Karadeniz’e her sene gerçekleştirdiği yıllık göçü sualtı ve su üstünden takip ederek, balığın İstanbul için Marmara Denizi çevresinde yasayan Lüfere aşık insanlar (balıkçılar, aktivistler, bilim adamları, restoranlar, oltacılar, çevre kuruluşları, yazarlar, şairler, muhabirler vs.) için anlamını keşfeder. Balığın yöre için kültürel ve ekonomik değeri paha biçilemez ve kaybı bir denizcilik/mutfak kültürünün de kaybı demek.

Buna ilaveten 1950’lerden bu tarafa Marmara Denizi çevresindeki ağır sanayinin, av teknelerinde kullanılan cihazların gelişimi ve insan nüfusunun artışıyla göç eden balık sayısı yıl be yıl azalmaktadır. Bazı şahıslar ve sivil toplum örgütleri bu durumu yansıtabilmek için toplum bilinçlendirme kampanyaları, reklamlar yaratmakta, makaleler yayınlamaktadır; ancak günümüze kadar kimse balığın göçünü su üstünden ve altından görüntülememiş, oltaya yakalanan balıkları, ağlardaki balıkları, yaşayan Marmara Denizini tam olarak yansıtamamıştır. En önemlisi de İstanbul’u Lüferin gözünden ve Boğazın Prensini de Boğazın sakinleri tarafından anlatmamıştır.

Sizleri bir belgeselin yapım sürecine davet ediyoruz. Önümüze çıkacak problemleri (ki her film prodüksiyonunda çıkar) beraber aşacağız. Belgeselin günlüğünde hazırladığımız Facebook (BlueFish)ve web sayfasında tanık olabilecek ve çekim anlarını fotoğraflar vasıtasıyla görebileceksiniz. Böylelikle çekimlerde başımızdan geçen heyecanlı eşsiz anları sizinle paylaşma şansı bulacağız. Bizi takip ederek kendinizi sualtında yolculuk yapan, göç eden bir lüferin yerine koyabileceksiniz. Unutmayın oldukça fazla insana ulaşma ve bu deniz canlısı ve balıkçılık adına önemli bir proje yapma imkânımız var ve buna katkıda bulunmak sizleri oldukça iyi hissettirecektir.

20150105023136-luferler
Neden bizi desteklemenizi istiyoruz ?

Boğazın balıkları teker teker yok olmakta bu sulardan. Dünyanın en dar ve en üretken deniz kanalı, üstelik hem üstü hem de altı oldukça kalabalık; su üstünde vapur ve yolcu gemileri, balıkçı sandalları, deniz taksiler, petrol tankerleri, kosterler, özel yatlar, balıkçı filoları. Yaklaşık 20 milyon insan yaşamakta boğazın çevresinde, 20 milyon aç insan, endüstriyel tesisler, kirlilik, aşırı avcılık! Sualtında ise, Boğaz’ın çılgın akıntılarıyla boğuşan kalabalık palamut, lüfer sürüleri, birbirlerine av olmadan, oltacılar tarafından avlanmadan, gırgır, trol ağlarına yakalanmadan geçmek derdinde.

BUNU DA OKU:  Amazon'un Whole Foods'u satın alması organik gıda için yeni bir dönem açabilir mi?

99
Lüfer İstanbullu için sadece bir balık değildir, insanın şehirle, deniziyle, tarihiyle bir bağlantıyı simgeler. Maalesef bu sembol fütursuz avcılık nedeniyle elimizden kayıp gitmekte. Bu nedenledir ki
Greenpeace ve Fikir Sahibi Damaklar gibi organizasyonlar ellerine bir cetvel alıp yalnızca erişkin lüfer balıklarının avlanması yönünde kampanyalar başlattılar. Seninki kaç cm? Küçük balık yoksa büyük balıkta yok, Lüfer Bayramı, Lüfer Koruma Timi gibi kamu bilincini arttıran bir nebzede olsa başarılı kampanyalar yarattılar. Bu çabalar ve lobi faaliyetleri balığın legal avlanma boyunu 20 cm’ye getirdi. Ancak lüfer balığının belirlenen üreme boyu 27 cm. Yeni doğandan balığın güneye göçü sırasında 10-18 cm’lik Çinakoplar ve hatta defne yaprağı boyutunda balıklar daha üreme fırsatı bulamadan yoğun miktarda avlanmakta.

Yüzbinlerce ton çinakop balığı Boğazın Karadeniz girişinde boğaza girmeden önce toplandıkları sırada dar bir alanda, üstün teknolojik cihazların sayesinde geçiş yapmaya fırsat bırakılmadan amansızca avlanmakta. Bu avdan balık boğaz girdiğinde de kurtulamaz, boğazın daracık kanalında Beykoz ve Sarıyer açıklarında gün ve gece boyunca 24 saat avlanır. Bazı teknelerin 24 metre yasağına ve hatta boy yasağına uymadıkları herkes tarafından bilinmektedir, şikâyetler sonuçsuz kalmaktadır. Sahil güvenlik bu şikâyetler karşısında cılız kalmakta, devlet yetkililerinin balık filoları, balık av boyları ve İstanbul balık halindeki kontrolleri ise yetersiz ve etkisiz kalmakta, politikacılar ise, bir takım nedenlerden ötürü sürdürülebilir balıkçılık ve uygun talimatları çıkarmaya gönülsüzdür.

Vatandaşların şikâyetleri, yakarışları etkili olmamaktadır sayıları 50’leri bulan gırgır ve trol teknelerini durdurmak için. Bunun yanısıra kimse balıkçılarla gerçekten konuşmamıştır, bu balığın hareketiyle, davranışlarıyla ilgili olarak doğru bilgiye sahip olmak adına. Bu balığı yıllardır gece gündüz takip eden balıkçılardan daha fazla bilen yoktur büyük ihtimalle ve onların sorunları kimseyi alakadar etmemektedir.

20150105023354-lufer
Bir diğer şaşkınlık veren konuda Lüfer gibi hem ekonomik hem de kültürel açıdan bu kadar önemli bir deniz canlısı üzerine son 100 yılda yalnızca 2 adet kayda değer bilimsel çalışma yapılmış olmasıdır. Ama bu eksik şu sıralarda değişmekte, Türkiye’den 3 adet bilimsel kuruluşun katıldığı lüfer hakkında kapsamlı bir bilimsel çalışma yapılmakta olup, bu belgesel ekibinde yer alan deniz biyologları da bu araştırmalara aktif bir şekilde katılmaktadır. Çok yakında bu balıkla alakalı bazı noktaları ilk defa öğreneceğiz ve bu veriler daha bilimsel ve sürdürülebilir yasaların çıkmasını sağlayacak. Şunu belirtmeliyiz ki aslında bu belgesel yalnızca bir turu hedeflememektedir, insan tehdidi altındaki tüm Marmara ve Boğaz deniz yaşamı bizim konumuz aslında. Lüfer Boğazın Prensi belgeseliyle de çok az bilinen Marmara denizinin sualtı ekosistemine de yolculuk yapacaksınız.

BUNU DA OKU:  Mutfakta mini ekosistem

Eğer çevrenizde bu konuyla ilgilenebilecek ve bizlere destek olabilecek kişileri tanıyorsanız, sormanıza gerek yok. Lütfen paylaşın, bizi tanıştırın bahsedin, inanın çok memnun olabiliriz bundan.

Unutmayın bu proje özgür, bağımsız freelancerlarin çalıştığı bir yapım. Biz ne bir devlet kurumuna aitiz, ne de bir aktivist örgüt bağımız var, ne bilimsel bir kurum temsil eder bizi ne de bir ticari işletme ve biz taraf değiliz bu konuda. Biz yalnızca önemli ve ilginç olduğunu düşündüğümüz bir doğa yolculuğunu ve essiz bir deniz canlısının hikayesini çok geç kalmadan bu balık yok olmadan aktarmayı amaçlıyoruz ve bunu çok iyi yapmak istiyoruz.

İletişim:

Facebook için tıklayın.
Kampanya ulaşmak için tıklayın.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Gıda, Gıda Gündemi
‘Et’e bakışınızı değiştirecek 5 kitap

Et üzerine düşünmenizi sağlayacak 5 kitap önerisi.

Kapat