Dünya Sağlık Örgütü’nün et ile ilgili açıklamasından ne anlamalıyız?
Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü’nün etle ve işlenmiş et ürünleriyle ilgili yaptığı açıklamalar oldukça kafa karıştırdı. Et üretiminin neredeyse tamamen endüstriyelleştiği, küreselleşme sayesinde et ihracatının bolca arttığı şu günlerde Dünya Sağlık Örgütü’nün 2015 Mart’ında verdiği rakamlar son derece çarpıcı.
Rapora göre 2030 yılına kadar, gelişmekte olan ülkelerde et tüketimi kişi başına 25,5 kilodan 37 kiloya çıkarken, gelişmiş ülkelerde bu rakam 88 kilo ile 100 kilo arasında değişecek. İşlenmiş etin kansere yol açtığı ispatlanmışken, et tüketiminin bu kadar artması oldukça düşündürücü.
Dünyanın 10 ülkesinden önde gelen ve Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu altında toplanmış olan 22 uzmanın yaptığı çalışma grupları, eti ve işlenmiş et ürünlerini kanserojen (1A) ve muhtemelen kanserojen (2A) olarak iki kategoriye ayırdı.
Muhtelelen kanserojen olan ve 2A risk gurubunda yer alan, dana, kuzu, at, keçi, domuz et çeşitleri. Kanserojen 1A gurubuna giren etler ise, tuzlama, fermantasyon ve diğer işlenme yöntemlerine maruz kalmış işlenmiş etler.
Peki Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu neden et ve işlenmiş et üzerine bir araştırma yaptı? Çünkü araştırmacılar son yıllarda bir çok kanser türündeki artışların, düşük olmasına rağmen, yüksek miktarda et tüketmeye bağlı olduğunu saptamışlar. Yıllık 34.000 kanser vakasının temelinde fazlasıyla kırmızı et tüketmenin yattığı saptanmış. Bunlara ek olarak, et pişirme yöntemleriyle kanser riski arasında da herhangi bir korelasyona rastlanmamış.Yani etinizi öyle değil de böyle pişirirseniz daha az veya daha çok kanserojen olduğu gibi bir veri yok elimizde.
Peki muhtelemen kanserojen ne demek?
Yapılan çalışmalara göre et yemekle kolon kanseri arasında bir ilişki bulunuyor. Kırmızı et yemekle en çok bağdaşlaştırılan kanser türleri ise kolon kanserine ek olarak, pankreatik ve prostat kanseri. Kanserojen demek ise, muhtelen gıdanın insanlarda kansere yol açacağı anlamına geliyor.
Yapılan araştırmayla ilgili belki en çok kafa karıştıran tarafı ise: Etin ne kadar kanserojen olduğu veya neyle karşılaştırmamız gerektiğine dair kesin bir veri yok. Ama mutlaka bir perspektife koymamız gerekirse, o zaman sigara içmenin et tüketmeye göre kanser yapma riskinin çok daha fazla olduğu gibi bir gerçek söylemek mümkün.
İngiliz Kanser Araştırma kurumunun verdiği rakamlar bu noktada önemli.
Bağırsak kanserlerinin %21i et veya işlenmiş et yüzünden.
Akciğer kanserinin %86’sı tütün tüketimi yüzünden.
Bütün kanser tiplerinin %19u tütün, %3ü ise et kaynaklı.
İngiliz Kanser Araştırma Kurumu’nun verileri çarpıcı olmakla beraber, et tüketimi ve kanser arasındaki ilişkiye global bir bakış sunmak oldukça zor.
Her şeye rağmen bu verilere bakarak et ve işlenmiş et ürünlerini yememek veya azami tüketmek için artık yeni bir sebebimiz daha var. Endüstriyel et üretiminin etik boyutundan tutun, işin hayvan hakları boyutuna kadar uzanan geniş bir spektrumda ‘et ve işlenmiş et ürünlerini’nin bir de sağlığımızı tehdit ediyor olması, belki de pastanın üzerindeki krema gibi, bardağı taşıran son damla olma özelliğini taşıyor.
Kaynaklar:
http://www.bbc.co.uk/news/health-34615621
http://www.fao.org/docrep/005/y4252e/y4252e07.htm#P5_2
http://www.iarc.fr/en/media-centre/iarcnews/pdf/Monographs-Q&A_Vol114.pdf