Dünyanın en güzel ekoköyleri

Her geçen gün bir yenisi eklenen rezidanslar, trafikte geçirilen daha uzun saatler, daha az yeşil, daha az toprak, daha az nefes ve hepsinin karşılığı da daha çok beton!

Tüm bu Metropol hayatı birçoğumuz için zaman zaman çekilmez hale gelebiliyor. Zihnimizden ve ağzımızdan şu sözcükler artık daha sık dökülüyor: Kaçalım bu şehirden! Bu cümleyi kuruyor ve devam ediyoruz artık neredeyse bir döngü haline gelmiş metropol yaşantımıza. Ancak bu cümleyi kurup gerçekten kaçmayı başarabilmiş örneklerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok ve bu sayı gün geçtikçe de artıyor. Ekoköy oluşumlarının bu kaçışın en organize hali olduğunu söyleyebiliriz. Şehir hayatından bıkıp yeniden kıra dönen veya zaten kırda yaşamakta olan bireylerin ortak girişimiyle, tamamen sürdürülebilirlik esaslarına göre hareket bu topluluklara dünyanın her yerinden örnekler bulmak mümkün.

Peki tam olarak nedir ekoköy? Aslında temel felsefeleri bakımından hepsi ortaklık gösterse de kültürlere ve yaşam biçimlerine göre oldukça farklı örnekleri bulunan ekoköylere gelin birlikte biraz daha yakından bakalım…

Ithaca Ekoköyü – ABD

Ithaca Ekoköyü Amerika’nın New York eyaletindeki Ithaca şehrine iki mil uzaklıktaki 70 dönümlük arazide neredeyse 20 yıla yaklaşan bir süreç içinde gelişmiş ve içerisinde üç adet birbiriyle bağlantılı yerleşkeden meydana gelen bir ekoköydür. İlk yerleşke, dört buçuk yıllık planlama, tasarlama ve inşa sürecinin ardından 1996 yılında tamamlanmış ve yerleşimciler taşınmış. Ortak konut modeliyle tasarlanan Ithaca Ekoköyü’nde nüfus, 2003 yılında ikinci grup yerleşkeler olarak tasarlanan evlerin tamamlanmasıyla yaklaşık 60 haneye denk gelen 160 kişiye ulaşmış. 2012 yılının sonlarında başlanan üçüncü yerleşkenin inşaatı ise hala devam etmekte. Topluluk, bu yıl içinde bitirmeyi planladığı bu yerleşkeyi de tamamladığında 100 haneye ulaşarak yaklaşık 160 yetişkin ve 80 çocuktan oluşan dünyanın en büyük ortak konut modelli ekoköyü olması planlanmakta.

Yerleşkelerde çeşitli yaş gruplarından ve mesleklerden kişiler yaşamakta. Mühendis, hemşire, yazar, öğretim görevlisi, müzisyen… Çalışan nüfusunun yaklaşık %60’ı en azından yarı zamanlı olarak ekoköyün içinde çalışmakta, bu da araç ihtiyacını oldukça azaltmakta. Ayrıca yine araç kullanımını azaltmak için oluşturdukları araba havuzu ile sahip olunan araçları ortak kullanımları sağlanmakta.

Bu modelde, kişisel veya ailesel mahremiyete bağlı bir yaşam sürmek isteyenlerce pek tercih edilmeyen komün yaşamına bir anlamda ara bir çözüm geliştirilmiş durumda. Toplulukta yaşayan her bir hane dilediği oranda toplum yaşamına katılma şansına sahip. Ortak Ev’de yaşayanları bir araya getiren ve dileyen herkesin katılabileceği çeşitli etkinlikler düzenlenmekte. Haftada üç-dört kez düzenlenen ortak yemekler, partiler, toplantılar, yoga çalışmaları, çocuklar için oyunlar… Yemek için gerekli olan yiyeceklerin çoğu kendi yerleşimin kendi organik çiftliğinden sağlanmakta.

Ekoköyün genel ihtiyaçları, yaşayanların haftalık yaklaşık iki-üç saatlik gönüllü çalışmalarıyla sağlanmakta. Herkes kendi uygun olduğu zamanda ve yapmaktan en keyif aldığı işi seçmekte özgür. Köyün idari meseleleri için ise her bir yerleşke içinde değerlendirme yapılıyor ve Köy Birliği temsiliyeti sağlıyor.

BUNU DA OKU:  Tarımın doğa dostu olması için organik olması gerekli mi?

Govardhan Ekoköyü – Hindistan

Govardhan Ekoköyü ISKCON Chowpatty girişimiyle (Hare Krishna Hareketi de denilebilen), spiritüel önder Radhanath Swami’nin rehberliğinde kurulmuş. Kendisi uzun yıllar Srila Prabhupada tarafından kurulan komün bir çiftlikte yaşadıktan sonra, hayalini gerçekleştirmek üzere, Hindistan’da doğayla uyum içinde yaşayan ve takipçileri için ilham verici bir model olmasını umduğu çiftçilik temelli bir topluluk tasarlamış. Krishna hareketinin takipçileri, fiziksel, zihinsel, sosyal, ekonomik, çevresel ve spiritüel bir yaşama giden tek sürdürülebilir yolun çiftçi topluluklardan geçtiğine inanıyor.

2003 yılında yaklaşık yüzelli kişi ile kurulan çiftliğin zaman içinde enerji ve gıda bakımından tamamen kendi kendine yeterli bir hal alması hedefleniyor. Şu an ise elektrik üretimi bir biyogaz sistemiyle sağlanıyor. Bununla birlikte güneş enerjisinden yararlanarak sokak aydınlatmaları ve sıcak su ihtiyacı karşılanıyor. Yapılarda yerel ve sürdürülebilir materyaller kullanılıyor (basınçla sıkıştırılıp sabitlenmiş toprak bloklar gibi). En temel amaçlarından biri, global ekonomiye minimum seviyede bağımlı bir yerel ekonomik model kurmak olan Govardhan’ın yaklaşık 230 dönümlük arazisinin altmış dönümlük bir kısmı organik tarıma ayrılmış durumda.

Govardhan Ekoköyü, sosyal kalkındırma çalışmaları olarak, yerleşkeleri etrafında bulunan kırsal yerleşimlere yönelik hayat şartlarını iyileştirici, doğal kaynakları doğru kullanma yöntemlerini geliştirici sürdürülebilir geçim programı ile temel sağlık ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanabilmesine yönelik çeşitli girişimlerde bulunuyorlar.

Govardhan, bütün bu ekolojik köy yaşamının yanı sıra, yoga deneyimlerini ve spiritüel yaklaşımlarını derinleştirmek isteyen herkes için uygun bir çevre sunuyor. Bu sebeple, bu ekoköyün diğer örneklerde olduğu gibi doğa odaklı yaklaşımının yanı sıra manevi ve içsel değerlere yönelik de oldukça güçlü bir ortam sağladığı söylenebilir.

Findhorn Ekoköyü – İskoçya

Findhorn Vakfı 1962 yılından bu yana, bütüncül ve sürdürülebilir yaşama yönelik yaptığı çalışmalarla uluslararası platformda tanınmakta. Doğayla uyum içinde üretmek ve yaratmak her zaman temel hedefleri olmuş ve bunun doğal bir sonucu olarak da 1981 yılında Findhorn Ekoköyü’nü kurmaya yönelik girişimlerine başlamışlar. Proje, çevresel, sosyal ve ekonomik koşullar altında sürdürülebilir gelişmenin gerçekleşebileceği gösterebilmek amacıyla hazırlanmış.

Ekoköy, Findhorn Vakfı’nın da katkısıyla sürdürülebilirliğin yeni sınırları olarak açıkladıkları, ekolojik yapılar, yenilenebilir enerji kaynakları, enerji verimliliği, biyolojik atık su arıtma sistemi, geri dönüşüm, yerel organik gıda üretimi, sürdürülebilir ekonomi, kapsamlı karar alma süreçleri gibi alanlarda oldukça gelişme göstermiş. Bunlardan en dikkat çekici olanlarından biri “Living Machine” adı verilen su arıtma sistemi. Dr John Todd tarafından geliştirilen bu sisteme göre atık su tamamen doğal yollarla, kimyasal kullanılmayan biyolojik bir sistemle arıtılabilmekte. Bir diğer dikkat çekici özellikleri de ekoköyde bulunan rüzgar tribünleri. Sayıları dört olan bu tribünler vasıtasıyla 750kW’a kadar elektrik üretimi yapılabiliyor.

BUNU DA OKU:  Nehir savunucuları buluşuyor!

Findhorn’da dikkat çeken bir diğer uygulama ise bir takas aracı olarak kullandıkları, kendilerine ait oluşturulmuş para birimi, Eko. Bir Eko yaklaşık olarak 1 Sterlin’e denk geliyor ve bunu ekoköyde bir değişim aracı olarak veya toplumsal organizasyonlarda kullanmak mümkün.

1998 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı (UN HABİTAT) en iyi uygulama unvanı alan Findhorn Ekoköyü’nde, yıllardır dünyanın her yerinden topluluklara, organizasyonlara ve belediyelere, ekoköy çalışmaları ve ekoköy tasarımı eğitimleri verilmekte. Aynı zamanda yerleşke birçok üniversite ve eğitim kurumları tarafından bir öğretim merkezi olarak da kullanılmakta. Her yıl yaklaşık elli ülkeden ondört bin ziyaretçi ağırlayan ekoköy yetişkinler için bir eğitim merkezi halini almış durumda.

2007 yılında yapılmış olan bir araştırmaya göre, Findhorn Ekoköyü, o tarihe kadar, endüstrileşen dünyada yer alan tüm topluluklar içinde – Birleşik Krallık ortalamasının yarısı kadar – en düşük ekolojik ayak izine sahip.

Sieben Linden Ekoköyü – Almanya

Kurulacağı bölge için çok küçük bir ekolojik ayak izi bırakmak hedefiyle yola çıkan ekoköyün fikir sahipleri 1986 yılından itibaren bu konuyla ilgili çalışmalarına başlamış, ancak, projenin bir bütün olarak değerlendirilip yaşamın her alanında kendine yeterlilik esaslar benimsendiğinden, ekolojik inşaat teknikleri ve kaynakların döngüsel dolaşımı gibi yaklaşımların mevcut bir yerleşimde gerçekleştirilmesinin zor olacağına inanılmış ve bu yüzden arazi arayışına girilmiş. Ancak bu sürecin çeşitli sebeplerle uzaması sonucu Sieben Linden Ekoköyü’nün kurulması 1997 yılını bulmuş. Ucuz arsa fiyatlarına rağmen arazinin satın alınması için tüm üyelerin katkısıyla birlikte köyün yakın çevresinden uzun vadeli ve faizsiz borçlar alınmasıyla mümkün olmuş.

Günümüzde yaklaşık yüz yetişkin ve kırk çocuğun yaşadığı yerleşimdeki tüm yapılar tamamen ekolojik ilkelere göre yapılmış. Örneğin aralarından Avrupa’nın en büyük -üç katlı- saman evinin de yer aldığı saman evler yalnızca ekoköyün arazisinden toplanan odun, kerpiç ve diğer malzemelerle hiçbir elektrikli alet kullanılmadan -kerpiçler de ayakla hazırlanmış- inşa edilmiş. İlerleyen süreçte, Sieben Linden ekolojik binalar konusunda oldukça önemli başarılar elde etmiş.

Ekoköyde kişi başı karbondioksit salınımı Almanya ortalaması’nın yaklaşık %28’i, bu oran ısınma için %10 ve konut için de %6 kadar.

Topluluğun kendi içindeki organizasyonunda dikkat çeken ve diğer ekoköyler için de örnek olabilecek bir nokta, çeşitlilikteki birlik yaklaşımıyla kurguladıkları sosyal yapıları. Bu yaklaşıma göre topluluk sayıları onbeş ile otuz arasında değişen ve ilgi alanlarına göre sınıflandırılmış gruplara ayrılmış. Bu sayı hem karar alma hem de grup içi ilişki kurmayı kolayca sağlayabilecek şekilde düşünülmüş. Ayrıca bu grupların topluluk için bir diğer önemi de, farklı ilgi ve çalışma alanları sayesinde aynı anda biden fazla konuda fikir yürütüp kararlar alınabilmesi. Örneğin eğitimler üzerine odaklanan birim bu konuda çalışmalarını sürdürürken, diğer birim ekolojik yapı modellerini geliştirmeye devam edebilmekte.

BUNU DA OKU:  'Türkiye’de kömürlü termik santraller bizi hasta ediyor'

Eğitim demişken, Sieben Linden’de dönemler halide ekoköy ve permakültür tasarımı eğitimleri düzenleniyor. İngilizce olarak düzenlenen bu eğitimler dünyanın her yerinden katılımcılara açık.

Solheimar Ekoköyü – İzlanda

Dünyanın en eski ekoköyü olarak bilinen Solheimer’ın kuruluşu 1930’lara dayanıyor. Yaklaşık yüz kişinin yaşadığı yerleşimde, doğanın ve toplumun birlikte gelişmesi temel yaklaşım olarak benisenmiş. Bireylerin toplumsal ihtiyaçlarını giderebilmek üzere, yaşayabileceği, çalışabileceği ve sosyalleşebileceği bir ortam yaratmak topluluğun temel hedeflerinden biri olarak görülmüş.

Solheimar’da çok çeşitli aktiviteler mevcut. Ekoköyde, sebze ve bitki yetiştiriciliğinin yapıldığı organik seralar ve ormanlık alan bulunmakta. Hatta İzlanda’daki tek organik ormanlık alan da burası imiş. Bunların yanı sıra mağaza, kafe, fırın, misafirhane ve yıl boyunca düzenlenen çeşitli sanatsal aktiviteler mevcut. Ayrıca altı tane de atölye bulunmakta. Bunların başlıcaları, mum, seramik, dokuma ve halıcılık, güzel sanatlar, kağıt yapımı ve sabun, şampuan, losyon gibi ürünlerin yapıldığı bitki atölyeleri. Bunların dışında Solheimar’da bir tane kilise, heykel bahçesi, arboretum, spor merkezi ve yüzme havuzu, müzik bahçesi ve bir de sanat galerisi mevcut. Yaz boyunca ve Noel öncesinde müzik, güzel sanatlar ve tiyatro gibi alanların yer aldığı bir kültür festivali organize ediliyor. 2002 yılında açılmış olan sürdürülebilirlik merkezi, Sesseljuhus’ta, yerleşimde yaşayanların ve ziyaretçilerin katılımına açık, konferans, toplantı ve çeşitli aktiviteler düzenlenmekte.

Solheimer ziyaret etmek isteyen herkes için kapılarını açmış. Dileyenlerin kısa veya uzun dönemli gönüllü olma veya staj programlarına katılabilme imkanları bulunmakta. Ayrıca artık Avrupa Gönüllülük Hizmeti programından yararlanmak da mümkün. Yerleşimde günübirlik ziyaretler için de çeşitli alternatifler oluşturulmuş. Solheimer’ın tarihinin de anlatıldığı turlu ve rehberli bir yürüyüş programına katılmak mümkün olduğu gibi, “Sürdürülebilir Gelişme ve Solheimar” konulu eğitim programına katılmak da mümkün. Yılda yaklaşık otuz-otuzbeşbin kişi tarafından ziyaret edilen ekoköy günümüzde adeta bir turizm merkezi halini almış durumda.

Bu örnekler dünyanın farklı yerlerinden dikkat çeken ekoköylerden yalnızca birkaçı. Sayıları her geçen gün artan bu yerleşimler daha yaşanabilir bir dünya için umut verici bir tablo çiziyorlar. Ancak ne yazık ki Türkiye’de ufak girişimler dışında ciddi bir örnek gösterebilmek hala mümkün değil. Bu adımlar henüz lokal hareketler olsalar dahi, biz, toplumsal bir ekolojik bilincin bu adımlar sayesinde gerçekleşebileceğine inanıyor ve ekoköylerle ilgili yazacağımız bir sonraki yazının Türkiye’deki örneklerinin bir derlemesi olacağını umuyoruz.

Kaynak ve ayrıntılı bilgi:
http://ecovillageithaca.org/

http://www.ecovillagefindhorn.com/
http://www.siebenlinden.de/index.php?id=1&L=2
http://www.solheimar.is/index.php

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Dünyanın en güzel ekoköyleri” için 22.620 yorum

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoturizm, İyi haberler, Kent
Bakan’dan rahatlatan açıklama: Yağar inş!

Erdoğan Bayraktar görevden alınmadan önce 'Haklısınız HES'leri yaparak küçük dereleri mahvettik! demişti. Hey gidi günler! Bugün açılışı yapılan ve yeni...

Kapat