!f 2016 seçkimiz hazır

İstanbul’da yapılan en sevdiğimiz etkinliklerden biri olan !f’in programı açıklandı. Bu yılın en güzel sürprizi Naomi Klein’ın sinemaya uyarlanan Bu Her Şeyi Değiştirir’i. Bunun dışında !f seçkisi her zamanki gibi dolu dolu. Kentlerde beraber yaşamayı, muhteşem manzaraları, sokak kedilerini ve bize dokunduğunu düşündüğümüz türlü konuyu odağına alan 14 filmlik bir seçki hazırladık. Festival hazırlıkları başlasın!

1. The Russian Woodpecker – Rus Ağaçkakanı
Ingiltere – 2015 – 80′ – Renkli – DCP – Rusça

23 Şubat 2016 11:00
Beyoğlu Fitaş Salon 4

25 Şubat 2016 16:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 3

YÖNETMEN HAKKINDA
Chad Gracia, New York’ta yaşayan yapımcı, dramaturg ve oyun yazarı. İşleri ABD ve Avrupa’da birçok şehri dolaştı. Sümer destanından esinlenen ‘Gilgamesh’ adlı oyunu, Pulitzer ödüllü Yusef Komunyakaa ile ortaklaşa yazdı. Rus Ağaçkakanı (2014) yönetmenin ilk filmi.

ÖZET
Çernobil nükleer felaketinin mağdurlarından biri olan sıradışı Ukraynalı sanatçı, Soğuk Savaş’ın örttüğü korkunç bir sırrı ortaya çıkarır; bunu ifşa etmenin bedelinin riskini üstlenebilecek midir?

Ukraynalı sanatçı Fedor Aleksandroviç dağınık saçları, kocaman gözleri, aklından geçeni fütursuzca söylemesiyle Dostoyevski romanlarından fırlama bir karakter gibi. Çernobil patlaması, o sırada sadece dört yaşında olmasına rağmen, Fedor’un tüm hayatını etkilemiştir. Kemiklerinde dahi radyasyon taşımaktadır. Patlamanın perde arkasını araştırmaya karar veren Fedor’un ilgisi, Çernobil alanına yakın bir arazide Sovyetler tarafından inşa edilen dev radyo antenine takılır.

Duga adı verilen bu antenin Soğuk Savaş sırasında yapılan yüksek maliyetli, gizli bir silah olduğunu öğrenir. Amaç Batı’daki iletişim sistemlerine ve belki de insanların zihinlerine sızabilmektir. Bu antenin gerçek işlevi hakkında bilgi edindikçe Fedor, Duga’nın Çernobil’le bağlantısını açıklayan korkunç bir gerçeğe daha ulaşır. Öğrendikleri, Rusların komşu ülkeye karşı uyguladıkları şiddete yeni bir boyut getirir.

Bu sırada günümüz Ukrayna’sında bu tarihi çekişmenin yeni bir perdesi yaşanmaktadır –Kiev sokakları demokrasi ve Avrupa yanlısı göstericilerle Rusya’ya yakınlaşan hükümet arasındaki çatışmayla doludur. Tehdit edilen Fedor’u öğrendiklerini ifşa edip etmeme konusunda zor bir karar beklemektedir. Tarihi gerçeklikle kişisel hikâyeleri ustalıkla harmanlayan, görüntü ve müzikleriyle olağanüstü bir estetik yakalayan Rus Ağaçkakanı, bir insanın karanlık güçlere karşı verdiği mücadeleyi sürükleyici ve içten bir şekilde anlatıyor.

2. A Syrian Love Story – Suriyeli Aşk Hikâyesi
Ingiltere – Fransa – Lübnan – Suriye – 2015 – 76′ – Renkli – DCP – Arapça, Fransızca, İngilizce

25 Şubat 2016 11:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 7

28 Şubat 2016 11:00
Beyoğlu Fitaş Salon 4

YÖNETMEN HAKKINDA
Yönetmen Sean McAllister, sosyal ve politik olarak zorlu şartlar altında hayata tutunmaya çalışan sıradan insanların hayatlarını, sıradışı bir samimiyetle anlatıyor. Filmleri arasında Working For The Enemy (1997), The Minders (1998), Sundance’te Jüri Ödülü kazanan Bağdatlı Liberace (2004, !f 2005), Japan: A Story Of Love And Hate (2008) ve son olarak Sheffield Jüri Ödülü alan Suriyeli Aşk Hikâyesi (2015) yer alıyor.

ÖZET
Global krizin bir mikrokosmosu.

Amer ve Raghda hapiste tanışırlar. Amer Filistinli bir özgürlük savaşçısı, Raghda Suriyeli bir asi. Amer, Raghda’yı ilk gördüğünde dayaktan yüzünün şişmiş, gözlerinin morarmış olduğunu anlatıyor. Sonra sesini duyar ve birbirlerine âşık olurlar. Ortadoğu’nun siyasi çalkantılarla dolu günlerinde evlenirler, üç de çocukları olur. En küçük çocukları iki yaşına bastığında Raghda yine hapse atılmıştır.

Yönetmen Sean McAllister, beş sene boyunca aileyi tüm badirelerinde takip edecektir. Suriye’den mecburen başka ülkelere taşınacak hikâyede çocuklar büyüyecek, yeni diller öğrenip kendilerini başka vatandaşlıklarla tanımlayacak, Raghda ve Amer arasındaki ilişki değişecektir. Sean Mc Allister, ‘savaşın hayatlarını değiştirdiği insanlar’ denen adı olmayan, zaman zaman sadece sayılardan ibaret kalan insanlara yakından bakıyor, yüzlerini, hislerini, savaştan uzaklaşsalar da içinden çıkamadıkları baskıyı gözler önüne seriyor.

3. Bella e perduta – Kayıp ve Güzel
Italya – 2015 – 87′ – Renkli – DCP – İtalyanca

25 Şubat 2016 13:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 3

27 Şubat 2016 11:00
Beyoğlu Fitaş Salon 4

YÖNETMEN HAKKINDA
Pietro Marcello İtalya’da, Caserta’da doğdu. Napoli Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. Filmleri arasında Il Passaggio della Linea (2007), La Bocca del Lupo (2009), ve Il Silenzio di Pelesjan (2011) yer alıyor. Son filmi Kayıp ve Güzel (2015).

ÖZET
Bu senenin en tuhaf aynı zamanda da en güzel filmlerinden biri.

Ahmak uşak Pulcinella yoksul çoban Tommaso’nun vasiyetini gerçekleştirmek üzere Vezüv Dağı’nın diplerinden günümüz Campania’sına yollanır: Görevi yavru bizon Sarchiapone’yi kurtarmaktır. Pulcinella onu Tommaso’nun ölmeden önce baktığı Carditello’nun eski kraliyet sarayının içinde, Ateş Ülkesi’nin kalbinde bulunan Bourbon malikânesinde bulur.

Yavru bizonu yanına alan Pulcinella’nın yanında iki uşak vardır, insan ve hayvan, ve birlikte kuzeye doğru, İtalya’nın güzel ve kayıp topraklarını kapsayan bir yolculuğa çıkarlar. Ama bu uzun yolculuğun sonunda umduklarını bulamayacaklardır. Kurmacayı, büyülü gerçekçiliği, şiirselliği ve belgeseli harmanlayan Pietro Marcello senenin en güzel ve en insani filmlerinden birini ortaya koyuyor.

Kayıp ve Güzel tuhaflığı ve lirikliğiyle dikkat çekmenin ötesinde, aynı anda hem gerçekliğe hem de düşsele bakabilmesiyle çok rastlanmadık bir deneyim ortaya koyuyor.

4. This Changes Everything – İşte Bu Her Şeyi Değiştirir
Kanada – ABD – 2015 – 89′ – Renkli – DCP – Indian dili, İngilizce, Mandarin, Telugu, Yunanca

22 Şubat 2016 16:00
Beyoğlu Fitaş Salon 4

27 Şubat 2016 13:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 7

28 Şubat 2016 13:00
Cinemaximum Budak / CKM Salon 2

BUNU DA OKU:  Üretme Tüket raflarda

YÖNETMEN HAKKINDA
Avi Lewis, yapımcı ve yönetmen. İlk belgeseli The Take (2004), Arjantin’de bir efsane haline gelen, işçiler tarafından yönetilen şirketleri konu alıyordu. İşte Bu Her Şeyi Değiştirir (2015) yönetmenin son filmi.

ÖZET
Karşı karşıya kaldığımız iklim krizi daha iyi bir dünya yaratmak için elimize geçen bir şans olabilir mi?

Milyonlarca satan No Logo ve Şok Doktrini kitaplarıyla belki de günümüzün en namlı sosyalisti haline gelen Naomi Klein’ın yerkürenin kapitalizmle olan savaşını irdelediği son kitabı İşte Bu Her Şeyi Değiştirir, Klein’ın eşi Avi Lewis’in yönetmenliğinde dört senede dokuz ülkede gerçekleştirilen çekimlerle sinemaya uyarlandı.

Alberta’da tüm vadiyi kurutan katran kumu ocakları, Yunanistan’da ekonomik krizden gücünü alan ve doğayı katleden agresif yeraltı madenciliği çalışmaları, Hindistan’da koca verimli araziyi orada yaşayan insanların geçimiyle birlikte yok edecek termik santral, Montana’da fosil yakıt fabrikasının borularının patlamasıyla petrolle yıkanan tarım arazileri… Klein, dünyanın en zenginlerinin kullanılmasında direttiği fosil yakıtların ve bunların sebep olduğu küresel iklim krizinin, dünyanın diğer insanlarının harekete geçerek egemen kapitalist sistemi değiştirmek adına ellerine geçmiş en büyük fırsat olduğunu savunuyor. Nasıl mı? Sizi salona alalım…

5. Into the Forest – Ormana Doğru
Kanada – 2015 – 101′ – Renkli – DCP – İngilizce

213

 

18 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum Budak / CKM Salon 2

21 Şubat 2016 16:00
Cinemaximum Kanyon Salon 9

23 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 7

23 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 3

26 Şubat 2016 19:00
Beyoğlu Fitaş Salon 4

YÖNETMEN HAKKINDA
1958 doğumlu Kanadalı yazar ve yönetmen. İlk filmi I`ve Heard the Mermaids Singing (1987) ile Cannes’dan Gençlik Ödülü’yle döndü. Diğer filmleri arasında When Night is Falling (1995) ve Mansfield Park (1999) yer alıyor. HBO filmi Grey Gardens (2009) için yazdığı senaryo Emmy Ödülleri’ne aday gösterildi. Ormanın İçinde (2015) Rozema’nın son filmi.

ÖZET
Apokaliptik bir dünyada iki kız kardeşin hayatta kalma mücadelesi.

Yüksek teknolojinin her yanı sardığı yakın bir gelecekte, iki kız kardeş babalarıyla birlikte ormanın içindeki evlerinde yaşamaktadır. Dans seçmelerine hazırlanan Eva gece gündüz prova yaparken, Nell tüm zamanını üniversiteye giriş sınavı için ders çalışmakla geçirmektedir. Bir gün, ailenin yaşadığı bölgede bilinmeyen bir sebeple elektriklerin geri gelmemek üzere kesilmesi herkesin hayatını tamamen değiştiriverir.

Bu andan itibaren etraflarındaki her şeyi yavaş yavaş yitiren iki kız kardeşin hayatta kalma mücadelesine odaklanan film, Eva ve Nell’in birbirlerini ve doğayı yeniden keşfetme süreçlerini büyük bir sıcaklık ve samimiyetle gözler önüne seriyor. Jean Hegland’ın aynı adlı romanından uyarlanan Ormanın İçinde, alışık olduğumuz kıyamet filmi kalıplarının dışına çıkan yaklaşımı ve Patricia Rozema’nın incelikli anlatımıyla hem kalbinize hem de duyularınıza hitap etmeyi başarıyor!

6. Brand: A Second Coming – Brand: Diriliş
Ingiltere – 2015 – 118′ – Renkli – DCP – İngilizce

20 Şubat 2016 16:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 7

22 Şubat 2016 21:30
Beyoğlu Fitaş Salon 4

25 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum Kanyon Salon 9

YÖNETMEN HAKKINDA
Belgeselleriyle tanınan yönetmen ve yapımcı Ondi Timoner, hem sanat ve ticaretin çarpışmasını iki müzik grubu üzerinden anlatan Dig! (2004) ile, hem de internet girişimcisi Josh Harris’i anlatan Her Şeyimiz Meydanda (2009, !f 2010) ile Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü kazandı. Diğer belgeselleri arasında The Nature of the Beast (1994), Join Us (2007) ve Cool It (2010) yer alıyor.

ÖZET
Russell Brand sizi devrime davet ediyor –ünlü komedyenin Hollywood starından tutkulu aktiviste dönüşmesinden etkilenmemek mümkün değil.

Şurası kesin: Russell Brand’e kayıtsız kalınamıyor. Seveni de eleştireni de bol. Çok ses getiren bu belgeselde Brand’in uyuşturucu bağımlılığından ve kendi ifadesiyle “narsistlikten” Hollywood yıldızlığına uzanan yolculuğuna, ardından beklenmedik bir şekilde ateşli bir devrimci olarak yeniden doğuşuna tanıklık ediyoruz. !f’te de gösterilen belgeseli Her Şeyimiz Meydanda’dan hatırlayacağınız yönetmen Ondi Timoner bizi son derece karmaşık bir adamın iç dünyasına davet ederken, bir yandan da devrim çağrısını, bu tema etrafında kurduğu hem komik hem tartışmalı stand-up turnesini anlatıyor.

Çok zeki ve belagati kuvvetli bir insan olan Brand, davasına tutkuyla bağlı ve genel olarak inanılmaz derecede komik. Film Brand’in gençliğini, ailevi sorunlarını, henüz on altı yaşındayken Londra’da şöhreti kovalamasını, uyuşturucu ve seks bağımlılığını ve uluslararası starlığa uzanan yolculuğunu anlatıyor. Kenya’da tanık olduğu yoksulluğun boyutuyla gözleri açılan Brand, meditasyonla birlikte içsel bir dönüşüm yaşıyor. Ondi Timoner, Brand’in çelişkilerle dolu mücadelesini ustalıkla anlatıyor –kendisini yaratan sistemi yıkmaya çalışan bu adam bunu becerebilecek mi?

7. He Named Me Malala – Adımı Malala Koydu
ABD – 2015 – 87′ – Siyah Beyaz – DCP – İngilizce

19 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum Budak / CKM Salon 2

21 Şubat 2016 11:00
Beyoğlu Fitaş Salon 4

23 Şubat 2016 21:30
Cinemaximum Kanyon Salon 9

YÖNETMEN HAKKINDA
Brown Üniversitesi’nde Amerikan Tarihi okudu. NYPD Blue (1995-96), 24 (2002) ve Deadwood (2004) gibi dizilerde yönetmenlik yaptı. Çektiği belgeseller arasında Akademi ödüllü Uygunsuz Gerçek’in (2006) yanı sıra It Might Get Loud (2008), Waiting for ‘Superman’ (2010) ve From the Sky Down (2011) yer alıyor. Adımı Malala Koydu (2015) yönetmenin son filmi.

ÖZET
Henüz on beş yaşındayken Taliban tarafından sıkılan bir kurşunla susturulmaya çalışılan ancak iyileşerek tüm dünyada kızların eğitim hakkı sözcüsü haline gelen Nobel ödüllü genç aktivist Malala Yousafzai ve ailesinin çarpıcı ve dokunaklı hikayesi.

BUNU DA OKU:  Evlerde bulunan, kedi ve köpekler için tehlikeli 8 eşya

Malala Yousafzai tüm dünyanın tanıdığı bir isim. Henüz on beş yaşındayken Pakistan’ın Swat Vadisi bölgesinde kız çocuklarının eğitimi için verdiği uğraş nedeniyle Taliban tarafından kafasına sıkılan kurşunla susturulmaya çalışıldı. Mucizevi bir şekilde kurtulan Malala ailesiyle İngiltere’de yeni bir yaşama başladı. Tüm dünyada çocuk hakları sözcülüğü yaptı, Aralık 2014’te Nobel Barış Ödülü’nü kazanan en genç insan oldu.

Filmde bu olağanüstü genç kadını yakından tanıyoruz –ona eğitim aşkı aşılayan babasıyla olan yakın ilişkisinden Birleşmiş Milletler’deki tarihi konuşmasına, kardeşleriyle olan günlük yaşantısına kadar. Yönetmen Davis Guggenheim on sekiz ayını Yousafzai ailesiyle geçirmiş; İngiltere’deki evlerinde, Nijerya, Kenya, Abu Dabi ve Ürdün’de yaptıkları ziyaretlerde onlara eşlik etmiş. Bizi Malala’nın yanı sıra babası Ziauddin, annesi Toor Pekai, erkek kardeşleri Khushal ve Atal’la tanıştıran film Malala’nın çocukluğunun, kültürünün hikâyesi aynı zamanda. Bir ailenin başkaldırışını ve bunun için ödedikleri bedeli, bu olayın ardından cesur bir liselinin dünyaca tanınan bir eğitim hakkı savunucusuna dönüşümünü izliyoruz.

8. #direnayol
Almanya – Türkiye – 2015 – 60′ – Renkli – DCP – Türkçe

214

23 Şubat 2016 19:00
Beyoğlu Fitaş Salon 4

YÖNETMEN HAKKINDA
Rüzgâr Buşki 1986’da İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İletiş im Fakültesi’nde Gazetecilik okudu. Berlin’de yaşayan Buşki, Berlin Sanat Üniversitesi’nde Multimedya ve Çağdaş Sanat eğitimine devam ediyor.

ÖZET
Hayatın renklerini yeniden hatırlayalım!

Rüzgâr yakın arkadaşı trans ve LGBT aktivisti Şevval’in belgeselini yapmak isterken hayat onu 2013’ün haziran ayında İstanbul’da Gezi Parkı ve takip eden Onur Haftası’nın ortasında başka bir belgeselin içine sokar. Sonuç olarak Kanka Productions, Gezi Parkı’nda ve değişen politik havada LGBT bireylerin rolünü ve Gezi’nin onlar üzerindeki etkisini anlatan bir belgesel yapar.

#direnayol, üç sene önce aniden dalgalanan hayatın içindeki değişimi LGBT’lerin gözünden anlatırken, insanların yüzlerindeki umudu ve mutluluğu, yeni bir mizah anlayışının geliştiği günleri aktarıyor. #direnayol’la Gezi süreci’nin hemen ertesine denk gelen 2013 Onur Yürüyüşü’nde, tüm renklerle ve umutlu insanlarla yeniden karşılaşıyoruz. Bu filmde yer alan bazı sahneler epilepsi hastaları için uygun olmayabilir.

9. The Seasons in Quincy: Four Portraits of John Berger – Quincy’de Mevsimler: John Berger’in Dört Portresi
Ingiltere – 2015 – 89′ – Renkli – DCP – İngilizce

23 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum Budak / CKM Salon 2

27 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 7

28 Şubat 2016 21:30
Beyoğlu Fitaş Salon 4

YÖNETMEN HAKKINDA
Colin MacCabe, Caravaggio (1986) ve Uzak Sesler Durgun Yaşamlar (1988) gibi filmlerin yapımcısı olarak tanınıyor. Yönetmen ve senarist Christopher Roth Candy (1998), Baader (2002) ve Lacoma (2009) gibi filmleriyle tanınıyor. Bartek Dziadosz ilk belgeseli The Trouble with Being Human These Days’i 2013’te tamamladı. Tilda Swinton Avukat (2007) filmindeki rolüyle Oscar aldı. The New Ten Commandments (2008) belgeseliyle ilk kez yönetmenliği denedi.

ÖZET
Quincy’de dört mevsim ve dört ayrıcalıklı John Berger portresi.

John Berger büyük şehri 1973 yılında terk eder ve İsviçre Alpleri’nde küçücük bir köy olan Quincy’ye yerleşir. Binlerce yıl insanlığın geçimini sağlamış olan tarımın yok olmak üzere olduğunu fark ettiğinden beri yaşamının geri kalanını bu yok oluşa tanıklık ederek ve biraz olsun da onu deneyimleyerek geçirmek istemektedir. Berger’i Quincy’deki mevsimlerin ritmi eşliğinde odağa alan film dört ayrı perspektiften, dört kısa filmle usta yazarın gündelik yaşamına tanıklık etmemizi sağlıyor.

John Berger’le Tilda Swinton’ın doğum günlerinin aynı olmasının yanında, babalarıyla ilgili hikâyelerinin ve elma soyma biçimlerinin de benzeştiğini görüyoruz. Bizi doğanın ve hayvanların yazarın eserlerindeki ayrıcalıklı yerinden günümüz siyasi sorunlarına ve yeni direnme biçimlerine götüren Quincy’de Mevsimler, Tilda Swinton, Colin MacCabe, Christopher Roth, Aksi Sing ve Ben Lerner gibi isimlerin katılımıyla John Berger’i en damıtılmış ve en doğal haliyle görmenin ayrıcalığını sunuyor.

10. The Sky Trembles And The Earth is Afraid And The Two Eyes Are Not Brothers – Gök Gürülder, Dünya Korkmuştur ve İki Göz Birbirinin Kardeşi Değildir
Ingiltere – 2015 – 98′ – Renkli – DCP – Arapça, Fransızca, İngilizce, İspanyolca

19 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 3

21 Şubat 2016 13:00
Cinemaximum Kanyon Salon 9

YÖNETMEN HAKKINDA
İngiltere doğumlu Ben Rivers, aralarında Origin of the Species (2008) ve Slow Action’ın (2011) da olduğu birçok kısa film yönetti. Denizde İki Yıl (2011, !f 2012) ve Karanlığı Savuşturmak İçin Bir Büyü (2013, !f 2014) gibi belgesellerin ardından Gök Gürülder, Dünya Korkmuştur ve İki Göz Birbirinin Kardeşi Değildir’e (2015) imza attı.

ÖZET
Gök gürülder, dünya korkmuştur ve iki göz birbirinin kardeşi değildir.

!f’in en sevdiği yönetmenlerden olan Ben Rivers bizi Fas’ın muazzam güzellikte manzarasıyla buluşturuyor önce. Sonra Atlas Dağları’nın inişli çıkışlı yüzeyine ve oradan da çölün tuhaf ve ıssız uçsuz bucaksızlığının sarmaladığı bir alanda dolaştırıyor. Burada kumların arasındaki sanrılı gerçeklik bir anda film içindeki bir film ekibiyle karşılaştırıyor bizi ve arka planda deliliğin, vahşetin ve kötülüğün yer aldığı bir masalın içine çekiyor.

Paul Bowles’un bir hikâyesindeki bir cümleden yolan çıkan Rivers, kendi estetiğini biraz daha ileri götürürken, giderek dijitalleşen sinema dünyasında, analog sinemanın olanaklarını kullanıyor ve filmini nesneler hakkında metafizik bir denemeye dönüştürüyor. Belgesel, fantezi ve masalsılık arasında mekik dokuyan Gök Gürülder, Dünya Korkmuştur ve İki Göz Birbirinin Kardeşi Değildir epik bir labirenti andırıyor.

BUNU DA OKU:  Çocuklara doğa ve hayvan sevgisi aşılayan 12 kitap

11. Counting – Geri Sayım
ABD – 2015 – 111′ – Renkli – DCP – İngilizce

28 Şubat 2016 19:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 3

YÖNETMEN HAKKINDA
Yönetmen ve görüntü yönetmeni Jem Cohen 1962’de Afganistan’ın başkenti Kabil’de doğdu. Bilinen işleri arasında Benjamin Smoke (2000), Chain (2004) ve Ziyaret Saatleri (2012; !f 2013) yer alıyor. Geri Sayım (2015) yönetmenin son belgeseli.

Bakmak ve dinlemek üzerine bir film.

Birbiriyle bağlantılı on beş bölümde, Moskova’dan New York ve İstanbul’a (Gezi sonrası, kedilerin her an karşınıza çıkabileceği sisli bir İstanbul günü) uzanan bir coğrafyada geziniyor Geri Sayım. Jem Cohen’in son belgeseli, belki de bugüne kadarki en kişisel filmi. Hem bir şehir senfonisi hem de politik bağlantıların eksik olmadığı, günlüğe alınmış görsel notlar gibi.

Her Jem Cohen filmi gibi sokak yaşamından yola çıkan, zamanın ve ışığın başrolde olduğu ama aynı zamanda gözetim ve gelişmişlik üzerine küçük dipnotlar, şiirsel ve müzikal pasajlar da içeren bir film. Cohen’in kendine özgü ve basit üslubu dünyaya ve etrafındakilere dikkat kesilirken bize gündelik hayatın büyüsünü gösteren, nefis ve şiirsel bir izleme deneyimi!

12. In Jackson Heights – Jackson Heights
ABD – 2015 – 190′ – Renkli – DCP – Arapça, Hintçe, İngilizce, İspanyolca

24 Şubat 2016 21:30
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 3

YÖNETMEN HAKKINDA
Frederick Wiseman 1930’da Boston’da doğdu. Sinemaya geçmeden önce Yale’de hukuk okudu. Titicut Follies (1967), High School (1968) ve Central Park (1990) gibi belgesel klasiklerine imza attı, pek çok ödül kazandı. Yakın dönemde Crazy Horse (2011) ve National Gallery (2014) gibi filmlerle adından söz ettirmeyi sürdürdü. Son belgeseli Jackson Heights 2015 yılında tamamlandı.

ÖZET
Senenin en önemli Amerikan filmlerinden birisi. –Danie Kasman

New York’un Queens bölgesinin Jackson Heights mahallesi, dünyanın etnik ve kültürel anlamda en zengin yerlerinden biridir. Neredeyse dünyanın her yerinden göçmenlerin yaşadığı bu küçük Babil’i usta belgeselci Frederick Wiseman’ın gözünden keşfediyoruz. Sakinlerinden kiminin yeşil kart sahibi olduğu, kimininse hiçbir belgesinin olmadığı bu kozmpolit yer, dünyanın dönüşmeye başladığı şeyin minyatür bir kopyası gibidir. Wiseman her zamanki gözlemci kamerasıyla bize 167 dilin konuşulduğu Jackson Heights’ın bütün sinir uçlarını usul usul göstermeye koyulur: asimilasyon, uyum, göç, kültürel ve dinsel farklılıklar…

Yönetmen, kariyerinin bu kırkıncı belgeselinde buradaki toplumun gündelik yaşamını, dinle ilişkilerini, politik, kültürel ve sosyal yaşamdaki çelişkileri sakince ortaya koyarken dünyayı en sade haliyle deneyimlememizi sağlıyor. Her zamanki gibi Wiseman’ın ellerinde gündelik yaşam bir şiire dönüşüyor.

13. Nine Lives: Cats in Istanbul – Kedi
Türkiye – ABD – 2015 – 80′ – Renkli – DCP – Türkçe

21 Şubat 2016 16:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 7

YÖNETMEN HAKKINDA
Ceyda Torun İyi Seneler Londra (2007) filminde yönetmen asistanlığı yaptı. Ardından Consuming Love (2008) adlı bir kısa film çekti. Kedi (2015) belgeseli, Torun’un ilk uzun metrajlı filmi

Mahallenin kedileri siz eve girdikten sonra ne yapıyor sorusuna 80 dakikalık bir cevap.

Mahallenin kedileri siz eve girdikten ve ortalıktan kaybolduktan sonra ne yapıyor sorusuna verilmiş 80 dakikalık bir cevap. Uyumadan önce ‘sadece bir tane’ diye açıp sabahlara kadar izlediğiniz kedi videolarından çok daha iyisi. İstanbul’un Galata, Cihangir, Feriköy, Kuzguncuk gibi merkezi semtlerinin tanınan kedileri kimin bacağına sürtünür, kimin tezgahında yatar, kimin penceresine tıklayıp mama ister, yavrularını nereye saklar, mahalleye yeni gelen sıska kediye nasıl ayar verilir? İnsanların ağzından karakterlendirilen; çeşit çeşit huylarından bahsedilen; ev, bahçe ve sokak tipi kedigillerden dokuz tanesi, tüm o insanları hiç .iklemeden takılmaya devam ederken bizi İstanbul’da dolaştırıyor.

14. Bitter Lake – Acı Göl
Ingiltere – 2015 – 136′ – Renkli – DCP – İngilizce

215

23 Şubat 2016 16:00
Cinemaximum City’s Nişantaşı Salon 7

YÖNETMEN HAKKINDA
Adam Curtis 1990’lardan bu yana avangard film yapım teknikleriyle röportajın oyunbaz bir karışımıyla BBC için birçok belgesel dizisi ve film üretti. En önemli filmleri arasında hükümet ve şirketlerin güçlü bir ikna aracı olarak kullandığı psikanalizin yükselişini işleyen The Century of the Self (2004) ile korkunun siyasi kazanç için kullanımıyla ilgili The Power of Nightmares: The Rise of the Politics of Fear (2008) sayılabilir. Yeni belgeseli Acı Göl’ü 2015 yılında tamamladı.

ÖZET
Mutlaka görülmeli!

Batı’nın Afganistan’daki varlığına dair epik bir belgesel olan Acı Göl, BBC News için çekilmiş ve hiç gün güzüne çıkmamış 26 terabaytlık arşiv görüntülerinin bir araya getirilmesinden oluşuyor. Şok edici sahnelerin araya virgül koyduğu bu muazzam montaj, bahsettiği şeylerin garipliğiyle birlikte adeta rahatsız edici bir düş gibi ilerliyor.

Curtis’in üstsesi bu anlarda yardımcı olmaya çalışıyor izleyiciye: “İktidardakiler gerçekliğin karmaşıklığını anlamamız için hikâyeler uydururlar, ama bu hikâyeler giderek daha az inandırıcı ve yavan gelmeye başlıyor.” Biçimsel anlamda bir başyapıt düzeyine erişen bu son Adam Curtis işi müziği ve arşiv görüntülerini kullanma biçimi ve kurduğu bağlantıların dudak uçuklatıcılığıyla neredeyse katartik bir etkiye erişiyor. Savaşlar ve bunların etrafına inşa edilmiş söylemler hakkındaki öngörüleri, Acı Göl’ü çok önemli bir izleme deneyimine dönüştürüyor.

Programın tamamı ve biletler burada.

İyi seyirler!

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoloji, Etkinlikler, Gündem, Hayat, Kent, Kurumsal Sürdürülebilirlik, Sanat ve Tasarım, Topluluklar
Hangi matara: Alüminyum, çelik, cam, plastik

Tek kullanımlık şişelerin alternatifi mataraların her türünü sizin için inceledik

Kapat