Hayır, GDO İstemiyoruz!

Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)’lara ithalat izni veren Biyogüvenlik Kurulu, kamuoyunda tartışma yaratacak bir karara imza atarak Genetiği Değiştirilmiş(GD) 3 Mısır türüne ithalat izni verdi.

Tartışma; Kurul’un, 26 Mart 2012 tarihinde yaptığı toplantıda “zararlı” diye izin vermediği T25, MIR604, MON863 ürünlerine 3 yıl sonra bu kez, “zararlı değil” diyerek ithalat izni vermesinden dolayı ortaya çıktı.Biyogüvenlik Kurulu başvurunun“basitleştirilmiş işlem” kapsamında değerlendirilmesine karar verdi.

Her gen için Risk Değerlendirme Komitesi ve Sosyo-Ekonomik Değerlendirme Komitesi oluşturulup raporlar hazırlanmasına rağmen, bu raporlar için kamuouyu görüşü alınmadı, raporlar kamuoyuna açıklanmadı ve Biyogüvenlik sisteminde yayınlanmadı.

T25, MIR604, MON863 ürünleri için yapılan gizlilik uğraşı Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık’ın da belirttiği üzere bu ürünlerin hayvan yemi olarak ithalatına izin verilip, gıda tüketim olarak ithalat izninin olmamasından geliyor.

234567887643333

Atalık ”GDO zararsız deniliyor. Öyleyse küçük çocukların mamalarında neden kullanılmıyor? Türkiye’nin GDO’ya ihtiyacı yok. Alınan yanlış kararlardan dönülmeli” diye konuştu.

Biyogüvenlik Kurulu’nun bu kararı aynı zamanda, Kurul’un daha önce yayınladığı raporların üstüne hiç bir raporu kamuoyuna sunmadan farklı bir karar vermesiBiyogüvenlik Yasası’nın 6. Maddesi’ni es geçiyor. Biyogüvenlik Yasası’na dayanılarak çıkarılan Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelikte ise, basitleştirilmiş işlem uygulanırken GDO’nun insan, hayvan, çevre sağlığı ve biyolojik çeşitliliğe olabilecek etkileri hakkında yeterli bilgi bulunması, daha önce yapılmış risk değerlendirmesi ve varsa sosyo-ekonomik ve etik değerlendirme sonuçlarının sunulması gerektiği ifade ediliyor.

GDO’ya Hayır Platformu Hukuk Komisyonu Üyesi Avukat Baturay Altınok ise “Türkiye’de hayvan yemi konusunda sıkışmışlık var. Kurul, son izinleri basitleştirilmiş işlem başvurusu kabul etti. Dolayısıyla yeniden risk değerlendirme kurulu oluşturulmadı. Biyogüvenlik Kurulu, bu kararıyla bilimselliği bir kenara bırakmış oldu. Oysa ki ithalatına izin verilen bu 3 GD’li ürünün kamuoyunun görüşüne sunularak, tartışılması gerekirdi.

BUNU DA OKU:  Ev yapımı kırma zeytin

Bu durumda daha önceki sunulan raporlar, “basitleştirilmiş işlem” ile göz ardı edilebiliyor. Böyle bir kararı ‘skandal’ olarak nitelendiren Greenpeace Tarım ve Gıda Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç kararın en korkutucu yanının MON863 kodlu genetiği değiştirilmiş mısır çeşidinin onaylanması olduğunu belirtiyor.

9328408325778575

MON8663 tamamı ile laboratuvar ortamında gen aktarımı ile “yaratılmış” bir mısır türü. Biyogüvelik Kurulu’nun daha önceki raporunda bu ürün çeşidi ile ilgili kaynaklar dikkate alındığında; böbrek ve karaciğer yetmezliğine yol açan hepato-renal toksisite başta olmak üzere, dalak, bağışıklık sistemi, cinsel ve boşaltım sistemleri dahil çoklu organ ve sistem zedelenmesini rapor eden yayınların varlığı, antibiyotik direnç geni taşıması ve bu genin bitkiden bakterilere yatay gen geçişi ile bakterilerin antibiyotiklere direnç kazanabileceğinin mümkün olabileceğine ilişkin yayınların varlığını, dikkate alınarak, MON863 mısır çeşidinin yem olarak kullanılmasının risk taşıyabileceğine oybirliği ile karar vermişti.

Kısacası bu ürün hem vücudumuzdaki sistemleri zedeliyor, hem de antibiyotik bağışıklığını bakteriler gibi diğer organizmalara geçirerek, bakterileri de yok etmeyi neredeyse imkansız hale getiriyor.

Tarık Nejat Dinç sorgulamamız gereken şeyin Kanamisin ve Neomisinantibiyotiklerinin Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘kritik antibiyotik’ listesinde olmasına rağmen Biyogüvenlik Kurulu’nın bu antibiyotiklere direnç taşıyan bir GDO’ya izin verdiğinin olduğunu belirtiyor.

Dinç, kurulun tavukçuluk lobisinden etkilendiğini de belirterek, “Söz konusu yeni GDO izinlerinden sonra halkımız antibiyotik direnç geni de içeren bu GDO’lu yemlerle beslenen tavukları nasıl gönül rahatlığıyla tüketecektir doğrusu merak ediyoruz” dedi.

234566665453322

Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi Teknik Müd.Yrd.Yard. Doç. Dr. Bülent Şık ise GDO konusunda yazdığı makale de Türkiye’de yem sanayisinde kullanılan mısır ve soya için varolan büyük üretim potansiyelinin, tarımda kendi kendine yeterlilik düzeyimizi arttırmaya çalışmak gibi daha doğru bir politikaya yönlendirilmediğini belirtiyor.

BUNU DA OKU:  Şehirlerde yaşamak ruhsal hastalıklara yol açıyor olabilir

Şu anda yapılacak şeyin bu konuyu kamu nezdinde daha görünür kılacak değişiklikleri sağlamaya çalışmak olduğunu belirten Şık,Türkiye’de üretilen et, süt ve yumurta ürünlerinin etiketlerinde bu ürünlerin GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilip edilmediğine yönelik bir bilgiye yer verilmediğini söylüyor.

Şık, etiket yönetmeliğinde bir değişikliğe gidilerek GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerin etiketinde bu bilgiye yer verilmesinin bile tartışmaya daha kamusal bir karakter kazandıracağını ve insanların ne yediğini ya da yediğinin içinde ne olduğunu bilmek herkesin hakkı olduğunu belirtiyor.

Biz ise et tüketimimizi azaltarak ve hatta sıfırlayarak GDO’nun hiç bir besinimimize bulaşmamasını istiyoruz. Buna ek olarak, T-tarımda kimyasal maddelerin kullanılmasına tepki olarak doğmuş, doğanın kurallarına uygun olarak üretilen organik tarımın ise önemi giderek daha da artıyor.

Kaynak: Milliyet , Tarım Dünyasından , Bianet

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Görkem Gömeç

Boğaziçi Üniversitesi ve SUNY Binghamton'da Küresel ve Uluslararası İlişkilerden sonra İsveç'te Uppsala Üniversitesi'nde Sürdürülebilirlik üzerine master yaptı. Teknoloji, kitlesel değişim ve akıllı politikalar ile çözümler bulabileceğimize inanıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Beslenme, Çocuk ve Bebek, Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Gıda, Gıda Gündemi
Dünya kaplan gününde hedef: Tx2

Maalesef 100 yıl önce 100,000 civarında yabani kaplan olmasına rağmen 29 Temmuz Dünya Kaplan Günü'nde kaplan ailesinin 3,200 üyesi kalmış...

Kapat