Ilgaz’ın yaban yanı

İstanbul kar ile olan imtihanını bir kez daha geride bırakırken, kendimi huzursuz hissetmeye hakkım vardı. Çünkü Naz’ın yazdığı “Yabana geri dönüş” beni o kadar düşündürmüştü ki, Şubat’ın ortasına gelmiştik ama ben hâlâ elimi yüzümü kara bulayamadığım gerçeği ile yüzleşmiştim.

Evde geçen üç iş günü sonucunda, ani bir kararla Ilgaz’a kış çıkışı yapacak olan bir ekibin arasında buldum kendimi. Karın gelişiyle pek hareket edemediğimiz o günlere cevaben, hiçbir fırsatı kaçıramazdım. İki gün kar içinde geçecek, hiç dört duvar görmeyecektik.

101010101010101

Cumartesi sabaha karşı başlayan yolculuk, yaklaşık 6 saat içinde Ilgaz’a vardı. Sisli yolları az ışıkla geride bırakarak, Ilgaz köyüne ulaştık. Hem karnımızı doyurduk hem de kamp malzemelerini edinmiş olduk. Böyle soğuk yolculukların en vazgeçilmesi genelde taze mevsim meyveleri, kuru üzüm, incir, kayısı ve karbonhidrat deposu oluyor. Kamp ocağında kar eritme imkanınız olsa bile, çok aşırıya kaçmadan birkaç litre suyu da malzeme listesinde eklemekten zarar gelmiyor. Ilgaz’a eğer herhangi bir tesiste vakit geçirmeye gitmiyorsanız (ya da gidiyor olsanız bile), köyde bir mola vermenizi tavsiye ediyorum. Çorbacılar, manavlar göz boyar vaziyette.

Hızlı bir sabah kahvaltısından sonra, son durağın ilk molası Ilgaz Dağları Milli Parkı’na giriş yaparak, çok da uzun sayılmayan bir yürüyüşe hazırlandık. Kamp yapacağımız bölgeye varmak için çıktığımız yürüyüş, geçecek iki günün güzel olacağını gösteriyordu. Hem de sırtımızdaki yüke rağmen.

666666666666(1)

Yaklaşık bir buçuk saatlik bir yürüyüş sonrasında kamp alanına ulaştık ve kamp yerimizi seçtik. Güney – batı cephesine yerleştiğimizde saat öğleni çoktan göstermişti. Artık 1.600’lerdeydik; ısınmalı ve daha çok zıplamalıydık.

Ertesi gün deneyeceğimiz Küçük Hacet Tepe Zirvesi çıkısına şimdiden biraz hazırlık biraz da eğlence katmak gerekiyordu. “Yuvarlanmaların hakkını verelim,” dedik, sürünerek bir rampa yaptık. Sonra hızımızı alamayarak bir kar mağarası bile yaptık. Ama içinde kalan olmadı.

BUNU DA OKU:  Anadolu'nun Mucizelerini Yolda Keşfedin

Ve kar mağarası…

1313131331313131313

‘Ilgaz’a gittim’ denildiğinde akıllara gelen ilk kaya aktivitesi olsa da, bu sıra dağlar kış ve yaz çıkışları için oldukça elverişli.

O ana kadar mükemmel hava şartlarıyla yakaladığımız Ilgaz bizimle resmen flört ediyordu. Fakat bulutsuzluğun ve rüzgarsızlığın bir de ağır bir yanı vardı. O daha kendini hissettirmiyordu.

Havanın kararmasıyla, yemek hazırlıklarına başlamakla birlikte, seçtiğimiz kardeş çadır ile çorba kaynatmaya koyulduk. Soğuk bir akşamın çorbadan daha iyi dostu olmadığını bir kez daha gördük. Üzerimize giderek çöken ayazın ağırlığıyla pek de çadırdan dışarı çıkmayı göze alamayarak o akşamı, peynirli makarna, tavuk suyuna çorba ve mantı çorbası ile kapattık. Daha ne olsun? Üzerine yeşil çay da içtik. Bu sırada hava daha da soğuyordu.

1111111

Saat 10 olmadan çadırlara yerleştik. Herkese iyi geceler diledik. İçten bir dilek olmuştu, epeyce ihtiyaç duyduk ilerleyen saatlerde.

Sabah olmuyordu bir türlü, gecenin azıcık üşüyerek geçtiğini itiraf etmeliyim. Gün ağardığında ise uzun ağır bir geceyi arkamızda bıraktığımız için artık çok sevinçliydim. Çünkü bu şartlarda en konforlu koşullar hareket edip ısınarak yakalanıyordu.

Çadırda kısa süren bir pazar kahvaltısı yaptıktan sonra artık çıkmaya hazırdık. Açıkçası artık kendimizi durduramıyorduk.

555555555(1)

“Tamam artık başlayabiliriz,” diyerek 15 kişilik bir ekip ile, azıcık geç kalsak da, zirve yoluna girmiştik. Zirve Küçük Hacet. Yaklaşık 9 adet civarında inci gibi dizilerek karı açmaya başladık ve lokal santral tekniği ile yükseldik.

Dizi aşan kar lider ilerleyeni yavaşlatsa da, ekip arkadan hızlı bir şekilde devam ediyordu. 2.100 metrelerde yaklaşık öğlen civarında olduk ve henüz sembolik zirveyi görebilmiştik.

Zirve için her ne kadar geç kalmış olsak da, karlı ormanı yolu deneyimi bunu hiç önemsetmeyecek derecedeydi. Zaten önemli olan da yolda olmak değil mi?

BUNU DA OKU:  Eski Tadında: Balıkesir'in dağ köyünde, eski tarım teknikleriyle katkısız ve kimyasalsız gıda üretimi

99999999999999

Yaklaşık öğleden sonra iki sularında başladığımız yere geri döndük. 600 metre yükselip alçalmıştık.

Ardından biraz buzda dans ettik ve açıkçası “Soğuğu sevdik, evet,” diyebiliriz. Dağlar halen kış mevsimini yaşıyor. Mevsimin yaban yanını sevenler, mart ayını kaçırmamalılar.

 

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoturizm, Kent
Kamp yapmanın 8 harika faydası

Hadi kamp yapmaya!

Kapat