İmdat pestisit!

Elma, armut, salatalık, soğan, muz, şeftali, pırasa… İnsana yararlı, tatlı, ekşi, sulu, pestisitli tarım ürünleri. Pestisit? Evet, pestisitli.

Pestisit nedir?

Pestisit, pestlerle (yani bitkilere zarar vermesinler diye zararlı organizmalar, yabani otlar, böcekler, bakteri ve virüslerle) savaşan ajan! Mücadeleci! Bitki koruma kahramanı! Pestisit ; pestler üzerinde etkili olabilmek için biyolojik açıdan toksit madde içeren kimyasalların adıdır. Şimdi kırmızı elmalarımızı elimizden bırakalım, pembe gözlüklerimizi çıkaralım, bi daha bakalım. Ne mi gördük?

Pestisit; virüs, biyolojik ajan, antimikrobik, dezenfektan, kimyasal!!! Düşünün ki; bir organizmayı yok etmek için kullanılan bir zehire, besinler üzerinde kalıntılar oluşturan bir kimyasala maruz kalıyorsunuz. Bu kalıntıların insana, hayvana, çevreye ve özellikle koruyacağı bitkiye verebileceği zararları göz ardı edebilir misiniz?

Pestisitler doğrudan hedefe etki etmedikleri, çevreye yayıldıkları, doğada kalıntı oluşturdukları ve yok olmadıkları için hedef organizma dışındaki organizmalar üzerinde de etkili olabiliyor. Yapılan araştırmalara göre pestisitlerin sadece %0.015-%6.0’sı hedef alınan canlı üzerine ulaşmakta ve yeterli etki alınmakta, geri kalan % 94-99.9’luk kısım ise hedef olmayan organizmalara ve toprağa ulaşmakta yada çevredeki doğal ekosistemlere sürüklenme ve akıntı nedeniyle kimyasal kirleticiler olarak karışmakta (1).

Man spraying vegetables in the garden

Bu noktada akla gelen ilk soru, pestisitin ne gibi zararlı etkileri olabileceği…

Pestisitlerin zararlı etkileri üzerine araştırma yapmış uzmanlar bitkilere püskürtülen pestisitlerin besinler yoluyla insan vücuduna alınması sonucunda ortaya çıkabilecek hastalıklar konusunda endişeli.Karaciğer, böbrek rahatsızlıkları ve kanser pestisitlerin neden olabileceği hastalıklardan yalnızca birkaçı. Bazı pestisitlerin kanserojen, sinir sistemini etkileyici, mutasyon oluşturucu etkilerinin tespit edilmiş olması bu konunun daha da ciddi boyutlarda tartışılması gerektiğini ortaya koyuyor.

Geçtiğimiz yıl Amerika’da yapılan bir araştırma ‘çağın hastalığı’ diye adlandırılan pek çok hastalığın pestisitlerle bağlantısını ortaya koyuyor. Bu araştırma kapsamında yürütülen; 105 farklı araştırmada pestisit ile farklı kanser türleri arasında çok sayıda bağlantı tespit edilmiş. Bu hastalıklar arasında ilk göze çarpanlar beyin kanseri, meme kanseri, lösemi ve prostat kanseri. Yine bu çalışma kapsamında yürütülen araştırmalar öğrenme bozukluğunun ve diyabetin de pestisitlerle bağlantısını ortaya çıkarmış.

Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı sınıflandırmada en çok kullanılan 700 civarındaki pestisitin 33’ü insan sağlığına çok zararlı, 48’i oldukça tehlikeli, 118’i orta derecede tehlikeli ve 239’u da daha az tehlikeli grupta yer alıyor (1).

435534543534

Pestisitlerin doğadaki döngüsü

Pestisitler genellikle püskürtme yoluyla doğrudan bitkinin üzerine, tohuma ve toprağa uygulanır. Eğer uygulanan pestisit zaman içinde doğada çözünmüyorsa, önemli bir bölümünün toprakta kalması sonucunda çevre için büyük tehdit oluşturabilir.

İlaç kalıntıları içeren bitki ve toprakların su ile teması sonucunda pestisit kalıntıları toprağın alt katmanlarına oradan yeraltı sularına ulaşmaktadır. Yeraltı sularına ulaşan pestisit kalıntıları içme suları yoluyla insan sağlığını tehdit ederler.

BUNU DA OKU:  Ne kadar demire ihtiyacınız var?

Bunun dışında pestisitin doğrudan suya karışması, ilaç atık ve artıklarının doğaya atılmaları, ambalaj malzemenin su kaynaklarında yıkanması sonucunda çevre sorunları yaşanabiliyor. Bu suların göl ve denizlere ulaşması sonucunda da balık ölümleri gerçekleşiyor.

Pestisitler, havaya püskürtülerek uygulamaları sırasında rüzgârla sürüklenebilirler ancak genellikle bu yolla dağılımları azdır. Daha çok toprak ve su sirkülasyonu sonucunda havaya karışan pestisit; yağmur, sis veya kar yağışıyla tekrar yeryüzüne dönüyor.

Bu şekilde pestisitin zararlı kalıntıları ekosistem içerisinde sürekli bir döngü ile hedef olmayan diğer organizma, bitki ve canlılar üzerinde toksisiteye neden olabilir. Tarım ilaçları nedeniyle her yıl yaşam alanları biraz daha yok olan pek çok kuş; pestisitten etkilenmiş böcekler ile beslenmeleri sonucunda da hayatlarını kaybetmektedir.

Kullanılan pestisitlerin büyük kısmı uygulandıkları alanlardan başka yerlere gitmekte ya da taşınmaktadır. Örneğin; DDT’nin (yakın zamana kadar bahçecilikte kullanılan bir çeşit böcek ilacı ki kullanımı yasaklanmıştır) pestisit özelliğinin keşfinden bugüne kadar biyosfere yayılan miktarı 450.000 ton olarak hesaplanmıştır. Bu ilaçların düşük seviyede bulaşması durumunda bile zararları oldukça fazladır (1).

Yine başka bir örnek; 1975 yılında Amerika’ nın Texas ve Lousiana eyaletlerinde pirinç tarlalarına yabancı otlarla mücadele etmek için atılan pestisitin rüzgarla taşınan tozları, birkaç mil uzaklıktaki pamuk ve sebze bahçelerinde anormal yapraklanma, yanma ve kuruma gibi etkiler meydana getirmiştir. Hiç pestisit uygulaması yapılamayan kutuplardaki penguenlerde, ayı balığında DDT ‘nin varlığının belirlenmesi, tarım ilaçlarının dünyadaki sirkülâsyonunu göstermesi bakımından önem taşımaktadır (1).

_65772731_65772730

Bu hususta son zamanlarda tartışılan en önemli konu ise pestisitlerin bal arılarının ölümüne neden olup olmadığı… Pestisitlerin doğrudan uygulanması sırasında veya pestisit kalıntılarının nektar, polen ve bitkilerde birikmesi sonucunda arılarda zehirlenmelere neden olabileceğini araştırmalar ortaya koyuyor. Tartışmaları alevlendiren ise Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) geçtiğimiz mayıs ayında yaptığı değerlendirmeler ışığında bir pestisit çeşidi olan fipronil’in bal arılarının yaşamlarını tehdit ettiği sonucuna vararak bu maddenin kullanımını yasaklamış olması.

Gelelim pestisitlerin dünya tarihindeki yolculuğuna: Dünya pestisitle nasıl tanıştı?

Pestisitlerin yaratıcıları bizlerden yüzlerce yıl önce yaşamışlar aslında. M.Ö. 1500’lü yıllarda tarımla uğraşan insanlar bitkilere zarar veren böcekleri uzaklaştırmak için çeşitli yöntemler kullanmışlar. Zararlı böcekleri uzak tutması için taçyaprağı, sülfür, arsenik ve karınca gibi doğal avcıların pestisitlerin ataları olduklarını söylemek yanlış olmasa gerek. 1800’lü yıllara gelindiğinde katran yağı, acıağaç ve çeşitli sülfür uygulamaları pestisit olarak kullanılmış.

1939 yılında istenmeyen böcekleri kontrol etmek amacıyla DDT (Diklorodifenil trikloretan) keşfedilmiştir.

BUNU DA OKU:  37'ye hayır demenin faturasını kim ödeyecek?

1940’lı yıllardan önce arsenik, civa, bakır, kurşun içeren pestisitler kullanılırken daha sonra sentetik organik pestisitler (klorin-hidrokarbonlar: aldrin, dieldrin, toxaphene, lindan gibi) kullanılmaya başlanmıştır.

1940’lı yıllarda dünya üzerinde 30 çeşit pestisit kullanıldığı tespit edilmiş ve İkinci Dünya Savaşı sorasında yapılan araştırmalarla pek çok yeni ve oldukça etkili pestisit ortaya çıkmış. Oldukça yoğun olarak kullanılan pestisitlerin zararlı etkileri de çok geçmeden kendini göstermeye başlamış. Bazı pestisit türlerinin kullanımın kısıtlanması ve yasaklanması da ilk bu dönemlerde başlamış.

1950’li yıllarda pestisitlerin oluşturduğu kalıntılara insan vücudunda rastlanılmış.

1970’lerde bitkilerden uzak tutulmak istenen zararlı organizma ve haşaratların pestisitlere karşı direnç kazandığı görülmüş ve bu durum pestisitlerin etkinliğini artırmak için daha yüksek dozda uygulanmasını beraberinde getirmiş.

1970’de dayanıklı olarak saptanan tür sayısı 244 iken, 1980’de bu sayının 428’e yükseldiği tespit edilmiş (2).

thumbnail_1374832537

Pestisitlerin kullanımı ilgili yasaklamalar da ilk bu yıllarda uygulanmaya başlamış.

Özellikle 1970 yılında başlayan çevre koruma hareketleriyle pestisitler üzerindeki kontroller, zararlılık testleri ve değerlendirmelerin artması ile çevrede kalıcı etki bırakan bazı pestisitlerin kullanımı çeşitli ülkelerde yasaklanmış veya kısıtlanmıştır.

1970 yılında ABD’de kurulan Çevre Koruma Ajansı (Environmental Protection Agency, EPA) mevcut çalışmaların ışığı altında bazı pesitsitlerin kullanımdan kaldırılmasını ve ruhsatların iptalini onaylamıştır (3).

1973 yılında DDT’nin bütün kullanımları yasaklanmış, aldrin ve dieldrin 1975’de, çoğu cıvalılar ise 1976’da kullanımdan kaldırılmıştır (3).

EPA 1978 yılında kullanımı sınırlandırılmış veya yasaklanmış pestisitlerle ilgili ilk listesini yayınlamış, 1979 yılında yine bir pestisit çeşidi 2,4,5-T’nin kullanımı ise geçici olarak durdurmuş ve bu konu ile ilgili ikinci listesini 1985 yılında yayınlamıştır (3).

1985 de heptaklor, 1989‘da ise toksefen kullanımı yasaklanan diğer pestisitlerdir (3).

‘’Peki, tarım alanında dünyanın en önemli 5 ülkesinden biri olan Türkiye’deki pestisit kullanım durumu nedir?’’ diyorsanız…

Pestisit kullanan ülkeler sıralamasına bakıldığında Türkiye’de pestisit kullanımı hektar başına yaklaşık 700 gram olup pesitisit kullanım miktarı düşük gibi gözükse de ne yazık ki pestisit Türkiye’nin her ilinde eşit miktarda kullanılmıyor. Örneğin, yaş meyve-sebze üretiminin yaygın olduğu Antalya’da kullanılan pestisit miktarı, yaklaşık olarak hektar başına 26 kilogram ile Avrupa’nın en fazla kullanan ülkesi olan Hollanda’nın iki katıdır (4).

Türkiye’de 2009 yılı itibariyle üretilen pestisit miktarı ithalat rakamları da dâhil olmak üzere 53.669.356 kg olarak belirlenmiştir.

Avrupa’ya önemli miktarda sebze-meyve ihraç eden Türkiye 2008 yılında gönderdiği gıda ve yemlerin standartlara uygun bulunmayan parti sayısı yönünden 125 ülke arasında 2. sırada yerini almıştır (5).

2004 yılında Avrupa’ya gönderilen bitkisel ürün partilerinden 141 tanesi standartlara uygun bulunmamıştır. Gerekçe olarak ise pestisit kalıntısı, toksin kalıntısı, küf, böcek vs. gösterilmiştir.Aynı gerekçelerle 2008 yılında Avrupa kapısından dönen bitkisel ürün parti sayısı 308’dir (5).

BUNU DA OKU:  Acı biber yemenin 5 yararı

Türkiye’de kullanımı yasaklanan pestisitler ise aşağıdaki gibidir.

19324923423432234324432

Ülkemizde de tarımsal ürünlerde kullanılan pestisitlerin gıdalarda bulunmasına müsaade edilebilir maksimum miktarları ürün ve ilaç bazında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından belirlenmektedir (2).

Fakat burada önemli olan hasat sonrası sebzenin üzerinde kalıntı oluşturan pestisitin tespit edilmesi ve denetlenmesidir.

Pestisitlerin zararlı etkilerini en aza indirmek için alınabilecek önlemler şöyledir;
Ülkenin toprak özellikleri, yerüstü ve yeraltı su kaynakları, ürün çeşitleri dikkate alınarak ”Türkiye Pestisit Kullanım Haritası” çıkarılmalıdır (6). Toksik kimyasalların kullanımının yoğun olduğu bölgelerde düzenli olarak yapılacak izleme çalışmaları ile mevcut durumun ve kirliliğin zamana dayalı seyrinin ortaya çıkarılması gerekmektedir (6).

Kimyasallar üzerine kapsamlı analiz, izleme faaliyetleri, araştırma ve geliştirme çalışmaları yapabilecekulusal bir merkezin kurulması ile büyük bir eksiklik giderilmiş olacaktır (6).

Devlet eliyle yapılması gereken bu düzenlemelerin dışında bizler de vatandaş olarak bu konuda daha çok araştırma yaparak bilgi edinmeli, farkındalığın yaratılmasına katkı sağlamalı ve devlete bu konudaki sorumluluklarını hatırlatmak için gerekli kamuoyu desteğini oluşturmalıyız.

”Pestisit sebzemden, meyvemden, bedenimden uzak dursun.” diyenlere:
Her gün tarımda kullanılan ilaçların insana verdiği zararlardan bir yenisi daha ortaya çıkarken organik tarım üretimi de gelişmeye ve daha çok insana ulaşmaya devam ediyor. Tarımda kimyasal maddelerin kullanılmasına tepki olarak doğmuş, doğanın kurallarına uygun olarak üretilen organik tarım ürünlerinin önemi yakın zamanda daha da artacak. Hiçbir kimyasal madde ve ilaç kullanılmadan yetiştirilen organik tarım ürünleri size pestisitsiz ve sağlıklı bir yaşam sunar.

Not: Araştırmalarım sırasında bana kaynak konusunda yardımlarını esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık’a çok teşekkür ederim.

Kaynaklar

  • (1) MERAL TOPCU SULAK, RAHMAN ÇALHAN, GÜLŞAH TULGER PESTİSİTLERİN TAŞINIM SÜREÇLERİ VE ÇEVRESEL ETKİLERİ
  • (2) YÜCEL, Ü., 2007. Pestisitlerin İnsan ve Çevre Üzerine Etkileri. Ankara Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi, Nükleer Kimya Bölümü, Ankara.
  • (3) Vural, N., 1996. Toksikoloji, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 344-363.
  • (4) Anonim (2011): Antalya Tarım Master Planı, Antalya il Tarım Müdürlüğü Yayını.
  • (5) Enver DURMUŞOĞLU, Osman TİRYAKİ, Ramazan CANHİLAL, TÜRKİYE’DE PESTİSİT KULLANIMI, KALINTI VE DAYANIKLILIK SORUNLARI
  • (6) Bülent ŞIK, Antalya İlinde Pestisit KullanımıAkdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi-ANTALYA

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Beslenme, Çocuk ve Bebek, Gıda, Gıda Gündemi
3 beyazsız çiğ pasta

Harmancı bildiğimizden farklı işlenmemiş, vegan ve glutensiz pastalar yapıyor.

Kapat