Karbon ayak izimizi bilinçsizce büyütüyoruz
Bizler burada iklim değişikliğini durdurmaktan , karbon salımını azaltmaktan, enerji tasarrufunu yükseltmekten bahsedip duralım, Sürdürülebilirlik Akademisi’nin Schneider Electric ve GfK Türkiye işbirliğiyle yaptığı ‘2011 Yeşil Tüketim Araştırması’na göre tüketicilerin yüzde 71’i satın aldığı ürünlerin çevre dostu olmasını isterken, satın alanların oranı sadece yüzde 17 olarak belirlenmiş. GfK Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Fulya Durmuş, araştırmada, çevre ve yeşil ürünün çok önemli olduğunu düşünen tüketicilerin yüzde 57’sinin, bu ürünleri pahalı oldukları için satın almadıklarının ortaya çıktığını söyledi.
Aynı araştırmaya göre ‘yeşil ve çevre dostu ürün’ deyince, tüketicilerin yüzde 49’unun aklına geri dönüşümlü, yüzde 36’sının organik, yüzde 32’sinin enerji tasarruflu, yüzde 16 karbon salımını azaltan, yüzde ikisinin aklına diğer ürünler gelirken, yüzde 14’ü fikri olmadığını bildirdi.
Bu araştırma raporunun üzerine daha büyük bir gayretle felaketleri önlemenin yollarını tekrar tekrar, durmadan anlatmak gerekliliğine inanıyorum. Bildiğim tek şey; bizler geleceğimize sahip çıkmazsak, başımıza gelecek felaketleri de kimsenin durduramayacağı. Karbon ayak izinin ne olduğunu anlatmakla başlayalım…
Karbon ayak izi, bir kişinin, kurumun ya da herhangi bir ürünün doğaya saldığı sera gazlarının genel toplam içindeki payıdır. Daha yalın bir söylemle doğaya yayılan karbondioksit ve dengi sakıncalı gazların kişibaşına düşen yüzdesidir. En genel olarak fosil yakıtların tüketilmesinden dolayı ortaya çıkan sera gazları küresel çapta bir ısınmaya neden olmaktadır. Atmosferdeki karbondioksit ve metan oranlarındaki artış dünya yüzeyinin sıcaklığını yükseltmektedir.
CO2 oranındaki artış dünyanın yüzeyini ısıtmakta ve kutuplara yakın buzların erimesine yol açmaktadır. Buzlar eridikçe yerlerini kara veya sular almaktadır. Kara ve suların buza oranla daha az yansıtıcı olması güneş ışınımı emilimini arttırmakta ve dolayısıyla buzullarda daha fazla erimeye yol açmaktadır.