Kutup ayıları santralistanbul’u bastı!

Amerikan Doğal Tarih Müzesi’nde sergilenen İklim Değişikliği Sergisi ilk defa bütün sergi alanları eksiksiz olarak Santralİstanbul’a getirildi.

Ülkemize bu serginin geleceğini öğrenince boş bir vaktimde sergiyi gezerim diye bir kenara not almıştım. REC’in ‘gönüllü eğitmen aranıyor’ ilanını görünce durum değişti tabii. Sadece ziyaretçi olarak katılmayı planladığım bu sergide kendimi eğitmen olarak buldum. İki günlük eğitim sayesinde çocuklara nasıl iklim değişikliğini anlatacağım hakkında fikir sahibi oldum. Sadece fikir sahibi oldum diyorum çünkü karşınıza çıkan çocukların biz yetişkinler gibi kalıp cümleleri, sabit düşünceleri yok. Akıllarına geleni söylüyorlar ki bu da çoğunlukla şaşırtıcı oluyor. Verecekleri tepkilerden emin olmadığınız için eğer aşırı derecede planlı hareket ediyorsanız birden susup kalıyorsunuz karşılarında.

İlk sergi eğitmenliği tecrübemi geçen hafta sonu yaşadım. Benden önce eğitim veren arkadaşlarım genellikle kızların iklim değişikliği hakkında daha fazla düşüncesi olduğunu söylemişlerdi. Ama benim grubumdaki erkek öğrencilerin çok fazla sorusu ve bu konuda düşünceleri vardı. İklim değişikliğini nasıl hissediyorsunuz dediğim zaman gelen ilk tepki “artık tatil yok!” oldu genellikle. Tabii ben de, ortaokuldayken kar tatilleri sayesinde sınavlardan, ödevlerden kurtulurken, şimdi kışın kar yağışını özlemle bekler oldum. “Annemler dışarı çıkarken mont giydiriyorlar ama terleyip çıkarıp çantama tıkıştırıyorum.” yanıtı da oldukça fazla. Fabrikalardan, arabalardan çıkan gazların yarattığı kuvvetlendirilmiş sera etkisini bilimsel kelimelerle anlatamasalar da durumun farkındalar. Teknoloji ilerlemeseydi kirliliğin olmayacağını düşünenler var bir de. Ama buna karşı “ağaç kesmek yerine güneş panelleri yardımıyla şarj ettiğimiz tabletlerle hem kitaplarımızı okuruz hem de her sene onlarca deftere yazı yazmaktan kurtuluruz” diyerek orada bulunan öğretmenlerini gülümsetip bizim de takdirimizi alan ikinci sınıf öğrencisi de vardı. Çocuklar aralarında bu konuyu konuşuyorlar; eğitimler esnasında sık sık bunu farkediyorum. “Bir arkadaşım bir telefon bozulunca atmak yerine toprağa gömersek ondan bitki çıkıyormuş dedi, sizce bu doğru mu?” diye soran bir öğrenci vardı mesela. Okulda çıkan yemeklerden birinde yedikleri yenidünya meyvesinin çekirdeklerini ekenler ama sonuç alamayanlar da vardı aralarında. Gelen öğrencilerin sınıf öğretmenleri en çok ders anlatımlarında kullanılan projeksiyonların kapatılmamasından şikayetçilerdi. “Ama on dakika sonra ders yapacağız neden kapatalım ki?” diye cevap verenler oldu. Aynı şekilde televizyonu kumandadan kapatıp fişini çekmemeye verilen yanıtlar yine bunun gibiydi. Televizyonlarının fişlerini çekerek kapatınca ne kadar enerji tasarrufu edeceklerini söyleyince hepsi bana hak verdiler. (İstanbul’da herkes fişlerini çekerek televizyonlarını kullanırsa yılda 45 bin ton CO2 salımından kurtulacağımızın farkında mısınız?) Kağıtların kullanımıyla ilgili çözüm önerisi istediğimde beklediğim yanıt ‘geri dönüşüm kutuları’yken; aldığım yanıt kağıtlarda boşluk kalmayacak şekilde onları kullanmamız gerektiği oldu (biz yetişkinlerin kalıp cümleleri olduğunu bu olayla daha iyi anladım).

BUNU DA OKU:  Berlin'de ambalajsız alışverişin adresi: Original Unverpackt

Sergi görselleri içerisinde bulunan kutup ayısı normal yaşam alanı olan buzulların aksine çöpler üstünde. Bunun nedenini çocuklara sorduğumda “çöpte yaşamayı seviyordur belki” diyenler olduğu gibi bizim onların yaşam alanlarını tükettiğimizi bilenler de vardı. Sergide tanıştığım karamsar bir lise öğrencisi de vardı. Üç çeşit insanın yaşadığını düşünüyordu dünyada; “ iklim değişikliği konusunda bilinçli olan ve bu konuda bir şeyler yapmaya çalışanlar, bu konuda çok bilgili olmayan ama tasarruf yapmak için diğer insanlardan duydukları önerileri yerine getirenler ve bu konuyu umursamayıp hayatına umarsızca devam eden üst tabaka insanlar”. Bu insanlardan sadece ilk ikisine erişip bir şeyler yapabileceğimizi söyledi. Ama asıl doğaya umarsız davranan kısmın bu son kişiler olduğunu ve onları etkileyemedikten sonra çok da bir şey yapamayacağımızı söylediğinde hak vermedim değil. Getirilen yasal düzenlemelerle karbon salımlarını belki mecburen düşürebilirler diye fikir üretip sohbetimize son verdik. Gelecek günlerde sergide yaşadığım ilginç anıları sizle paylaşmaya devam edeceğim. Çocuklarınızla iklim değişikliğini ve yapabileceklerinizi gerçek yaşamdan görseller eşliğinde konuşmak isterseniz bu sergiyi kaçırmayın!

Siz de benim gibi bu sergide gönüllü eğitmen olmak isterseniz buraya tıklayın.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoloji, Etkinlikler, Hayat, Hayvanlar, Kent, Sanat ve Tasarım
Celal Acar Yaban Hayat Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi

Yaban hayvanlar tekrar doğal yaşam şartlarına dönsün diye çalışılıyor.

Kapat