Marmara Denizi’nden çıkan atıklar sergileniyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir kuruluşu olan İSTAÇ, yapılan su altı temizlik çalışmalarından çıkan atıkları farklı periyotlarda ve mekanlarda sergiliyor. Kalıcı bir sergileme alanları olmayan ekibin bugünkü durağı Beşiktaş İskelesi.

1 Temmuz Kabotaj Bayramı vesilesiyle düzenlenen sergi, Beşiktaş İskele Meydanı‘nda yer alıyor. Denizde ne işi olduğuna bir anlam veremediğiniz bu atıklar yazık ki çıkarılan atıkların çok küçük bir parçası. Atıklar aslında çok şey söylüyor, fazla söze gerek yok; ama hatırlatmaya gerek var.

Geri dönüşüm konusunda çok konuşuyoruz, ama icraat konusunda pek zayıfız. Bu konuda harekete geçmenizi teşvik etmek için hazırladığımız geri dönüşüm rehberine buradan ulaşabilirsiniz. Daha farklı ölçekteki atıklarınız içinse İSTAÇ’la buradan iletişime geçebilirsiniz.

Şimdi Marmara Denizi’nden çıkanlara hep birlikte göz atabiliriz…

111(17)

Denizden çok sayıda cep telefonu çıktığını söylemek mümkün. Siz de eminim en azından bir kere tanıdığınız ya da tanımadığınız birinin cep telefonunu denize düşürmesine tanıklık etmiş ya da benzer bir hikayeyi duymuşsunuzdur. Peki ya ahizeli telefon? Muamma. Direksiyonun varlığınınsa elim bir kazadan dolayı olmadığını ummaktan başka çare yok. Şöyle bir bakıldığında aslında tüketim dünyasındaki değişimleri de aynı karede görmek mümkün. Özellikle cep telefonu modellerindeki değişim çarpıcı.

222(8)

Tüplü televizyon ve matkap. Diyelim ki matkap denize ‘düştü’, ama tüplü televizyon nasıl denize düşer? Çok iyi niyetli değilim yazık ki bu konuda, işimize yaramayacak her şeyi oradan uzaklaştırmanın en kısa yolu neyse onu seçme eğilimi içindeyiz genellikle. Buna evinizdeyken elinizdeki çöpü atmak için aklınıza gelen ilk seçeneğin cama yakınsanız ‘sokak’ olması da dahil. Dolayısıyla bir deniz aracındaki televizyonun tüpü bitince denize atılması da çok şaşırtıcı değil bu nedenle yazık ki.

333(6)

Çok sayıda şişe çıkarılıyormuş. Şişeler de aslında tarihlerine tanıklık edebileceğiniz bir skalada adeta. ‘Denizin altında bir tarih yatıyor’ denildiğinde bu kadar yakın bir tarihin yattığını düşünmezdim açıkçası. Bu kadar şişeyi görünce aklıma şişelerin içine notlar yazıp denize atma hali geldi ve evet sordum. Çıkarılan şişelerin arasında içinde not olan da var mıdır dediğimde kocaman bir gülümseme yayıldı görevlinin yüzüne, “Ben denk gelmedim, ama vardır herhalde,” dedi. Öyle de olsa atık atıktır tabii(!).

BUNU DA OKU:  Denizlerimizde plastik kirliliği artıyor, ısınan Karadeniz Akdeniz'e dönüşüyor

555(4)

Evet, gördüğünüz şey bir lobut. Yine azıcık zorlarsak ‘düşmüş’ olacağına inanabileceğimiz diğer şeylerle birlikte karşımızda bir lobut duruyor. Hakikaten denizler ve deniz canlıları bunu hak etmiyor.

Maketler, telefon parçaları, bir adet silah, kalemler, gözlük.. Ama benim burada en çok dikkatimi çeken yine yakın tarihimizin müzesinde yer alabilecek nitelikteki iki şey. Biri dijital fotoğraf makineleri çıktı çıkalı neredeyse unuttuğumuz fotoğraf makinesi filmi, diğeri de Cengiz Kurtoğlu kaseti. Onlar artık yaşanmışlık kokan ‘atıklar’.

666(5)

Çöpleri düşündüğünüz zaman aklınıza yalnızca kir, pas, pis geliyorsa bu imajı yıkmak için çabalayın. Çöplerde hem geçmişimiz hem de geleceğimiz yatıyor. Nasıl biz şimdi insanlık tarihini kavrayabilmek için kalıntıların izini sürüyorsak bizden geriye kalanlar da hem gelecek kuşakların yaşamını belirleyecek hem de bize dair elde edecekleri verileri.

Üzerine bir düşünün: Nasıl bir dünya bırakmak, nasıl bir imaj yaratmak istersiniz?

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Etkinlikler, Geri Dönüşüm, Kent
Bir daha asla göremeyeceğimiz 13 kare: Adrasan

Bu toprakların en güzel destinasyonlarından biri olan Adrasan'ı koruyamadık.

Kapat