Muz deyip geçmeyin
Muz da, elma ve domates gibi bir meyve haline geldi. “Herkes, ‘Eskiden yediğimiz muzlar ne güzel mis gibi kokardı,'” diyor “The New Green Consumer Guide” kitabının yazarı Julia Hailes. Tıpkı elmalar ve içleri kıpkırmızı sadece mevsiminde yediğimiz domatesler gibi… Oysa süpermarkette çoğu zaman pek de tadı tuzu olmayan muzlar satılıyor. Muz deyip geçmemek lazım.
Pamuk hariç diğer bitkilerle karşılaştırıldığında, ihracat için yetiştirilen muzlarda ciddi miktarlarda kimyasal kullanıyorlar. Bizler içinse üzerinde en az kahverengi leke olan, en sarı görünenler makbul gibi görünse de bir kere daha düşünmemiz gerekiyor. O rafta gördüğümüz, muz, dediğimiz kusursuz görünümlü sarı renkli meyveyi üretmek için sayısız kimyasal kullanılıyor. Dünyada ihraç edilen muzların % 97’si tek çeşit bir muz türü. Büyük miktarlarda ve tek tip muzların yetiştirildiği tarlalarda böcek, mantar ve hastalıkların olması daha olağan. Dahası, bu şekilde muz üretmek toprağı da yıpratıyor.
Muzlar uzun ömürlü olabilmeleri için toksik böcek öldürücülerin içlerine konduğu büyük plastiklere sarılıyor. Şöyle bir de rakam çıktı karşımıza: Üretilen her 1 ton muz için, 1 ton da çöp ortaya çıkıyormuş.
Biz rafta 1 çeşidini görüyoruz, ama aslında 300’ün üzerinde muz türü var. Çoğumuz Anamur muzunu biliyoruz ama rivayete göre onlar da gittikçe azalıyor. Yerli muz bana hâlâ daha güzel kokuyor gibi geliyor. Ama tabii onlara ne gibi kimyasallar ekleniyor, bunu bilemiyorum. İşin garantisi, organik muzu tercih etmek.