Otomobilsiz sokak, oh ne rahat!
İstanbul’da şehir merkezlerinde yaşamak bir dert, uzak olmak ayrı bir dert. Merkezin eski mahallelerinde yaşayanların ana sorunlarının başında ‘otopark’ sorunu gelir. Daracık sokaklarda onca araba nereye park edecektir? Elbette kaldırımlara!
İstanbul’un nüfusu arttıkça yazık ki şehir planlamasında bu artışa paralel bir değişiklik yaşanmadığından attığınız her adımda bir sorunla karşılaşıyorsunuz. Buna evden dışarıya ilk adımınızı attığınız sokağınız da dahil elbette. Ve sokağın işleyişi sizin tüm şehri yaşayışınızı ve algınızı belirlemede neredeyse en önemli rolü üstleniyor.
İstanbul’a taşındığımız 2001 senesinde Yenibosna’nın daracık, birbirine paralel yüzlerce sokağından birinde yaşıyordum ve sokağımızda çöp konteynırı yoktu. Arka caddede her 3 sokağın kesişim noktası sayılabilecek bir noktada birer konteynır yer alıyordu. İnsanlar hiç alışık olmadığım bir şekilde çöplerini camdan sokağa atıyor – ki bunun Nişantaşı’nda da oldukça yaygın bir davranış olduğunu sonradan öğrendim – ve o çöpler akşama kadar hem ortalığa saçılıyor hem de çığ gibi büyüyordu. İnsanların neden bir şey yapmadığını düşünüp kızarken İBB’yi aramaya karar verdim. 15 yaş için iddialı bir hareketti ama gerekli mercilerle görüşme ve bilgilenme konusunda en ufak bir sıkıntı yaşamadım. Öğrendiklerim ise pek iç açıcı değildi; terör tehlikesi nedeniyle her sokakta bir konteyner bulunması mümkün değildi, ancak dilersem benim üzerime zimmetlenecek bir çöp konteynerini sokağımıza koyabilirlerdi. Tüm sonuçlarından ben sorumluydum. Ve tabi ki çöplerimizle yaşamaya devam ettik. Ta ki bir gün atılan çöplerden biri bir arabamın tepesine gelinceye kadar. O zaman sokak ahalisi çöpler konusunda bir düzenlemeye gitmenin şart olduğuna kani oldu: çöpler yalnızca belli bir saatte indirilecek, asla camdan/balkondan aşağıya atılmayacaktı. Sokağın ‘değerlisi’ yazık ki arabalardı; bizlerin kaldırımlarını işgal eden, çocukların kapı önü oyunlarını onlara dar eden, şehrin havasını da bizlerin bakışını da değiştiren arabalar.
Sokaklarda bir gün araba olmasa ne olur?
Avrupa Birliği, Çevre ve Ulaşım Komisyonu tarafından düzenlenen Avrupa Hareketlilik Haftası (European Mobility Week), her yıl 16-22 Eylül tarihleri arasında kutlanıyor. Bu seneki teması ‘Senin Sokağın, Senin Seçimin’ olan haftanın amacı insanları yaşam alanlarını istedikleri gibi şekillendirmeleri konusunda teşvik etmek. Hareketlilik Haftasının kapanış etkinliği olan Otomobilsiz Gün (Carfree Day)’de, Sokak Bizim Derneği sizleri kendi sokağınızı tasarlamaya çağırıyor.
Geçtiğimiz sene Otomobilsiz Günü YAYABA ile Caddebostan sahilde kutlayan Sokak Bizim; bu sene de Otomobilsiz Günü daha katılımcı bir kurguya sahip “Senin Sokağın” etkinliği ile kutluyor. “Senin Sokağın“ etkinliği, sokağı oluşturan ve farklı birimleri temsil eden maket parçalarını farklı kombinasyonlarla bir araya getirerek insanların hayalindeki sokakları yaratmasına imkan tanıyor. Sizden herhangi bir maket yapmanız, tasarlamanız ya da herhangi bir ekipman götürmeniz beklenmiyor. Bir gün de olsa sizin olan sokağı tasarlamanız için harika bir fırsat sunuluyor.
“Senin Sokağın“ etkinliği 21 Eylül Pazar günü 14.00-18.00 saatleri arasında Caddebostan plajı arkası, Dr. Vasıf Sokak’ın sahil ile buluştuğu noktada gerçekleştirilecek. Etkinliğe fiziki olarak katılamayacak olanların #seninsokagin hashtagiyle kendi sokaklarına dair hayallerini paylaşması da bekleniyor.
Gelin, birlikte tasarlayalım.
Sokak Bizim kimdir?
İnsan odaklı şehirler ve sokaklar için çalışan Sokak Bizim Derneği; belediyeler, yerel halk ve diğer STK’lar ile işbirliği içerisinde çalışarak özellikle sokaklar, kamusal alanlar ve sürdürülebilir ulaşım konularında farkındalık çalışmaları, projeler, etkinlikler ve gerçekleştiriyor. Derneğin en bilenen projesi ise, ‘Ayda Bir Gün Sokak Bizim’ etkinlikleri ve ‘Kaldırım Nerede?’ kampanyasıdır. Ekibe dair detaylı bilgiye buradan ulaşmanız mümkün.
