Rüzgar enerjisinde devrim yaratan YEKA ihalesi hakkında bilmeniz gerekenler
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, bin megavatlık Rüzgar Enerjisi Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihalesi 8 konsorsiyumun katılımıyla yapıldı.
Bin megavatlık rüzgar enerjisi kapasitesi oluşturulması için yapılan YEKA ihalesini açık eksiltmede en düşük teklifi 3,48 cent/kilovat saat ile veren Siemens-Türkerler-Kalyon konsorsiyumu oldu. Daha önceki rüzgar enerjisi fiyatları 10,3 cent/kilovat saat iken, ihalede süreç 4,19 cent/kilovat saat ile başladı ve açık eksiltmenin 30. turunda 3,48 cent/kilovat saat ile en düşük teklif verildi.
Böylelikle rüzgar şu anda yerli kömürden ve nükleer enerjiden daha ucuz bir enerji kaynağı oldu: Yerli kömüre verilen elektrik satış fiyatı 5,3 cent/kilovat saat iken, Akkuyu nükleer enerji santralindeki fiyat 12,35 cent/kilovat saat.
Kurulacak rüzgar enerjisinin finansmanında yerli üretim yüzde 65 civarında olacak. Kalan yüzde 35’lik ekipman ise yurt dışından getirilecek. Yurt dışından getirilecek ekipmanın finansmanını yurt dışından yapılacağı, kalanının ise yerli bankalardan temin edileceği belirtildi.
Türkiye’ye 10 yıl asgari Ar-Ge yatırımı ve rüzgar türbinlerinin yaklaşık 8 bin parçasının üretimini kazandıran ihale, Türkiye’nin 12 şehrinde, 1 milyar doların üzerindeki yatırımı da beraberinde getiriyor. Rüzgar YEKA projesiyle yılda yaklaşık 1,5 milyon ton karbon salınımının önleneceği de belirtildi.
Türkiye’nin coğrafi konum itibari ile rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek olmasına rağmen sadece 25’te birini kullanıyor. Yapılan araştırmalar Türkiye’de şu anda 150 bin megavat rüzgar enerjisi potansiyeli bulunduğunu, ancak kullanılanın miktarın 6 bin megavat olduğunu gösteriyor.
Her ne kadar Türkiye’de rüzgar enerjisi, enerji tüketiminde %75’lere varan dışa bağımlılığımızı azaltacak kaynaklardan biri olsa da, rüzgar enerjisinin inşası sırasında oldukça dikkatli olunması gerekiyor.
Daha önceki rüzgar enerji santral projelerinin bir kısmının yer seçimi konusu, bu bölgelerde yaşayan halkla yetkililer arasında tartışmalar yaşanmasına neden olmuştu.
Dayatmacı bir tavırla uygulanmak istenen projeler; ormanlık alanları, kuş göç yollarını ve yerel doğa ile bitki ve hayvan topluluklarının göz ardı edilerek kurulduğu zaman “sürdürülebilirlik” yetisini kaybediyor.