Sağlıklı Tavuk Platformu’ndan Mektup ve Cevabımız

Dün Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu Danışma Kurulu Üyesi sayın Prof. Dr. Ahmet Ergün’den 1 Nisan 2011’de Yeşilist Blog’da yayınlanan “Sağlığımızı Tehlikeye Atmaya Değmez ” yazımıza cevaben şu mektubu aldım. Aşağıda cevabı mesajımı da ekliyorum.

ahmet_ergun

Yeşilist Açıklama

Sayın Şenyuva,

Yeşilist adlı blogunuzda yayınlanan 1 Nisan 2011 tarihli “Sağlığımızı tehlikeye atmaya değmez” başlıklı yazıyı okuduk. Özellikle yazının başındaki e-posta alıntısını okumaktan hayret ve üzüntü duyduk. Ne yazık ki hekimlerimiz de zaman zaman spekülatif iddialara kapılabiliyor ve hastaları bilimsellikten uzak ifadelerle yanlış yönlendirebiliyor. Sizi, yazınızda yer verilen hormon ve antibiyotik iddialarıyla ilgili bilgilendirmek isteriz. Sizin de yazınızda alıntıladığınız Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Zafer Gönülalan’ın belirttiği gibi, Türkiye’de tavuklarda hormon kullanıldığı yönündeki spekülasyonlar bütünüyle asılsızdır. Avrupa Birliği ülkeleri de dâhil, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de tavuk üretiminde kesinlikle hormon kullanılmamaktadır. Türkiye’de yetiştirilen kanatlı hayvanlarda hormon kullanımına bugüne kadar rastlanmamış, bu konuda yetkili kurumlar tarafından tek bir vaka rapor edilmemiştir. Türkiye’de hormon üretimi yoktur ve hormon ithalinin yapılmadığı da çok kolay kontrol edilebilir. Ülkemizde kullanımına izin verilen yem katkılarına ilişkin yönetmelik, bu konuda Avrupa Birliği’nde uygulanan yönetmeliğin aynısıdır. Bu yönetmelik uyarınca insan sağlığına zarar vermesi muhtemel büyüme uyarıcı maddelerin kullanımı yasaklanmıştır. Ülkemizdeki mevcut uygulama 2003 yılında çıkartılan “Gıda değeri olan hayvanlara uygulanması yasaklanan ve belli şartlara bağlanan hormon ve benzeri maddeler hakkında tebliğ” (2003/18) ile düzenlenmektedir. Hormon kullanımı hem pratik açıdan imkânsız hem ekonomik açıdan irrasyonel hem de yasaktır.

1. Tavuklara hormon verilmesi pratik olarak mümkün değildir. Uygulamadan iyi sonuç alınabilmesi için hormonun, cinsiyetine göre, doğrudan hayvanın organizmasına verilmesi gerekmektedir. Bu da dişi ve erkeğin kümes içinde birlikte büyütüldüğü tavuk gibi kanatlı hayvanlarda milyonlarca civcivin tek tek elden geçirilmesi, cins ayrımına tabi tutulması ve enjeksiyon ile uygulanması demektir. Bu pratik olarak mümkün değildir.

2. Hormon kullanımı ekonomik açıdan irrasyoneldir.

3. Hormon kullanımı yasaktır. AB ”Kalıntı İzleme Programı” çerçevesinde, Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü yetkilileri antibiyotik, hormon, pestisit kalıntıları ve ağır metallerin varlığını karaciğerlerden ve etten numune alarak sürekli olarak kontrol etmektedir.

Sayın Şenyuva,

Blogunuzda yer verdiğiniz, tavuklarda antibiyotik kalıntılarının insanlara geçebildiği yönündeki iddialara da bu yazımızda yanıt vermek isteriz. Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu (www.sagliklitavuk.org) üyesi 13 büyük üretici firma, dünyadaki tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi antibiyotikleri ancak hayvanlar hastalandıkları zaman tedavi amacıyla kontrollü olarak uygular. Uygulamada dikkat edilen hususlardan biri de kesime 7 gün kala herhangi bir ilacın uygulanmasının sona ermesi veya bu süreçte kullanılmamasıdır. Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu’na üye tüm firmalar, gelişmiş teknoloji, üstün altyapı kalitesi ve biyogüvenlik önlemleri ile AB standartlarında üretim yapıyor. Öte yandan AB ülkelerinde ve diğer gelişmiş ülkelerde geçerli olan kurallar ülkemizde de uygulanıyor. Buna göre, hayvanın kesiminden ortalama 7 gün önce antibiyotiğin tavuğun vücudundan tamamen atılması sağlanıyor. Ayrıca üretilen etlerde herhangi bir antibiyotik kalıntısının bulunup bulunmadığı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın devamlı gözetimi altında tutuluyor ve belirli aralıklarla alınan numunelerde antibiyotik kalıntısının mevcut olup olmadığı, devletin çok gelişmiş kontrol laboratuarlarında analiz ediliyor. Bunu bilen pek çok üretici firma ise daha önceden kendi kendini kontrol etmek için bu analizleri kendi özel laboratuvarlarında da yaparak, öz denetimlerini sağlıyor. Kendi markasına yatırım yapmış olan hiçbir firma kendisini riske atarak böyle yasa dışı bir uygulamaya girmez. Burada belirtilmesi gereken bir diğer nokta da, AB’de yasak olan antibiyotiklerin, hastalıkların tedavisi amacıyla kullanımına bizim ülkemizde de izin verilmediğidir. Özetle, Türk halkı Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu’na üye firmaların kanatlı etlerini gönül rahatlığıyla ve güvenerek tüketebilir, hiçbir tüketicimizin bundan kuşkusu olmasın. Bu iddialar kanatlı sektörü temsilcilerini haksız ithamlarla karşı karşıya bırakmakla kalmıyor; bu alanda yeterince bilgi sahibi olmayan kesimlerin son derece güvenli ve ekonomik bir protein kaynağına dair şüphe duyması ihtimaline de yol açıyor.

Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından bu bilgilere blogunuzda yer vermenizi diler, başarılı çalışmalarınızın devamını temenni ederiz.

Saygılarımla, Prof. Dr. Ahmet ERGÜN

Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu (STBP) Danışma Kurulu Üyesi

Veteriner Tavukçuluk Derneği Başkanı

Bizim cevabımız:

Sayın Prof Dr. Ahmet Ergün,

Öncelikle mektubunuz için teşekkür ederim. Biz Yeşilist olarak konvansiyonel fabrika tavukçuluğu yerine, geleneksel yöntemlerle yetişen, yoncayla beslenen, 80 günde zamanında kesilen tavukçuluğu tercih ediyoruz. Dolayısıyla bizim tüketici olarak aradığımız tavuklar, bugün sadece köylerde bulunabilen köy tavukları ya da büyük şehirlerde marketlerde bulabildiğimiz organik tavuklar ve bu tavukların yumurtaları. Yazınızda konvansiyonel tavukçuluktan bahsettiğinizi sanıyorum. Demişsiniz ki, “hastalık olursa AB Standartları’na uygun antibiyotik veriliyor.” Ancak ben, bir tüketici ve anne olarak, çocuğuma AB Standartları’na uygun antibiyotikli tavuk vermek istemiyorum. Kaldı ki, o sıkışık, havasız, gün yüzü görmeyen tavukların bakteriye, mantara ve parazitlere maruz kalmaması imkansız görünüyor. Konvansiyonel tavukçulukla ilgili bir diğer soru işareti de bugün ülkemize ithal edilen GDO’lu mısır ve soya ürünleri. Elimizde tavukların yeminin ne kadarında GDO’lu mısır ve soya olduğuna dair net bir veri olmamakla beraber, artık maalesef bu tavukların yemlerine GDO karıştığı bilinen bir gerçek. Bir anne ve tüketici olarak, konvansiyonel tavuk yerine pişirdiğimde evimin mis gibi tavuk koktuğu organik tavuğu tercih ediyorum. Bugün benim ve ailemin sağlığını gıda söz konusu olduğunda, ne AB standartlarının, ne de devlet politikalarının koruduğuna inanıyorum. Yeşilist’te amacımız bir sektörü karalamak değil, kendimiz gibi olan tüketicilerin doğru seçimler yapmasına yardımcı olmaktır.

Saygılarımla,

Ergem Şenyuva Tohumcu

BUNU DA OKU:  İstanbul’un en iyi falafellerini yiyebileceğiniz 8 restoran
Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ergem Şenyuva

İstanbul'da doğdum büyüdüm. Hep bu şehri, kültürel ve doğal mirasını koruma derdindeydim. Bir yandan yeşili ve doğayı nasıl gelecek nesillere bırakırız kaygım vardı. 2006 senesinin sonunda hayatımı değiştiren olay oldu ve kızım doğdu. Yaptığım her şeyi sorguladığım ve tekrardan en başa döndüğüm bir dönemden sonra, kurumsal hayata veda ettim. 2009 yılında Al Gore'un iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen Climate Project derneğinin Türkiye temsilcisi oldum. İklim değişikliğini ve yaşadığımız dünyanın nelerle karşı karşıya olduğunu fark ettikçe, elimi taşın altına sokma zamanı geldi diye düşündüm. 2010 yılının sonunda Yeşilist'i kurdum. Bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimize, hepimizin atabileceği küçük adımlarla büyük şeyler başarabileceğimize inanıyorum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Gıda, Gıda Gündemi
Teflona sağlıklı alternatifler

Teflon tavanın özelliklerini öğrenin ve alternatiflerini keşfedin.

Kapat