Japon geleneklerinden bir ileri dönüşüm örneği: Boro


Tüketim kültürünün hızlanan ivmesi içerisinde yetişen kuşaklar olarak bize söylenen şeylerden biri her bir ürünün bir ömrünün yani tüketim süresinin olması. Bazı ürünler için geçerliliği olan bu söylemin tekstil endüstrisindeki yansımaları ise “sahip olduğunuz ürün eskimemiş olsa bile sezon trendleri içerisinde yer almadığında miâdını doldurmuştur” formatında bize sunuldu. Küresel ısınmanın etkilerini yoğun bir şekilde hissettiğimiz bir yazı geride bırakırken, birçoğunuz gibi “Evet, bu yaz geçirdiğimiz en soğuk yazdı” demekten kendimi alamıyorum. Kuraklıklar, seller, gıda-su kıtlığı ve iklim göçmenliği kapıdayken, tüketim alışkanlıklarımızla köklü değişimleri şimdi ve hemen yapma zamanı.

Elbette iklim krizinde büyük bir payı olan tekstil ihtiyaçlarımız da bu dönüşümdeki ilk duraklarımızdan biri. Tekstil kümesini biraz daha daraltacak olursam ileri dönüşümün hem maddesel hem de ruhsal dünyamıza yoğun etkileri olduğunu belirtmek gerek. Son yıllarda sıkça karşımıza çıkan ileri dönüşüm tabii ki 21. yüzyılın keşfi değil. Tarih çizelgesinde daha önceden birçok kültürde rastladığımız ileri dönüşümün en etkileyici örneklerinden birine Japonya’da rastlıyoruz. Doğayla dengeli bir yaşamı vurgulayan Şinto öğretisinin de etkileriyle Japonlar sadece canlılara değil, cansızlara da saygılı olmalıyız düşüncesini benimsiyor.

Boro felsefesine yakından bakalım!

Japon geleneklerinde yer alan tekstil sanatı boro, pozitif etki yaratacak bir ileri dönüşüm örneğidir.

Eski püskü ve paçavra diye tanımlanan Japoncadaki “boroboro” teriminden türetilen kelime, çok katmanlı bir malzeme oluşturmak üzere üst üste dikilmiş veya yeniden dokunmuş pamuk, keten ve kenevir kumaşları tanımlar.

Boro eskimiş kumaşları onarıp, yeniden kullanmanın ekonomik boyutları nedeniyle Edo dönemindeki (1603-1868) çiftçi ve köylülerin kıyafetlerine de vurgu yapar.

Kıyafetin yıpranan alanlarının kırkyama biçiminde onarımı ile nesiller boyu bir kıyafetin aktarımını da mümkün kılan boro, güve kovucu özelliğinden dolayı giysilere koruma sağlayan indigo boyayı da bünyesinde barındırır.

Boronun merkezinde onarma esnasında güzeli bulma düşüncesi yatar. Derin bir meditasyonu da andıran onarım ve sonrasında ortaya konan şeyin dönüşüm süreci doğanın da kendini onarımı ve sürekli dönüşüm içerisinde olduğu hatırlatır. Bu yönüyle yapan ve giyen kişiye zamanın ruhuna eşleşmenin kişisel farkındalık yaratacağını söyler. Doğu öğretilerinin birçoğunda kişisel farkındalık kolektif olanla bir olmayı gerektirir. Farkında olmayı, kişiselden kolektife ve çift yönlü bir akışı olan bir köprü gibi düşünebiliriz. Bu yönüyle boro, Japon estetiğinde kusurlu ve zamanla uyumlu bir güzellik algısı olarak ifade edilen bir yaşam felsefesi olan “wabi sabi” ile de bağlantılıdır.

Meiji devrinde (1868-1912) artan refahla beraber, boro tekniği ile yapılan giysiler insanlara yoksulluklarını hatırlatan bir simgeye dönüştüğü için nesilden nesile aktarılan birçok kıyafet yok edildi.

Japon kültüründeki “Mottainai!” (“Ne israf ama!”) felsefesiyle de derin bağları olan boro tekniği, kumaşı dokuyan kişinin kişisel/ailevi hikayelerini aktarması bakımından da kültürel mirasa katkıda bulunur. Nesneler üzerinden ve giyilebilen bir hikaye aktarıcılığı olan Boro, günümüzde birçok tasarım nesnesinde tekrar kullanılan bir teknik haline gelmiştir. Siz de eskiyen denimlerinizi ve/veya tişörtlerinizi bu teknik ile tekrar kullanılabilir hale getirebilirsiniz. Üretim süreci yaratıcılığınızı besler. Kendinize ait bir tasarım yaratmanın etkisiyle stresiniz azalır. Dünyamız adına ise ona büyük bir hediye vermiş olursunuz ve dünya ona verilen her hediyenin karşılığı olarak size bir hediye sunar.

BUNU DA OKU:  Bahçenizi duvarlarınız sulasın

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ayça Ceylan

Performans sanatçısı, sürdürülebilirlik yazarı ve Body in Perform’un kurucusu Ayça Ceylan; karşılaştırmalı mitoloji,  dans, psikoloji, herbalizm, edebiyat ve teknoloji gibi disiplinleri bir arada kullanarak algılama süreçlerimiz hakkında  mekana özgü performanslar üretmektedir. Performanslarında bedenin ve mekanın birbirini nasıl inşa ettiği,  onarım, beden politikaları ve türlerarası çeşitlilik üzerine araştırmalar yapar. Ceylan, performanslarında ve  atölyelerinde sanat alanları haricinde arketipsel hafızayı etkileyecek kamusal alan, terkedilmiş alan, doğa ve antik  kent gibi birçok alanı tercih eder. Ritueller, tanrıça kültleri, sembolizm ve doğa ile uyumlanmak en büyük  destekçilerindendir. Üretimlerinde canlı sanat, video, fotoğraf, yerleştirme ve sanatçı kitabı gibi araçları kullanır. Ceylan; Türkiye, Japonya, Hindistan, ABD ve İngiltere’de birçok sanat alanında performanslar gerçekleştirmiş,  atölyeler düzenlemiş ve konuk sanatçı programlarına davet edilmiştir. Ayrıca Duru, Reflect Studio, Mesele Slow  Design ve Giyi gibi sürdürülebilir markalarla performatif işbirlikleri yapmıştır. Ceylan, Milliyet Sanat’ta sanat  yazarlığı yaptı. Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki’nde “Dairesel Flora” köşesiyle çevre yazarlığı yapmaktadır.  Performans belgeleri bazı özel sanat koleksiyonlarında bulunmaktadır.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Hayat, Moda
Bozcaada’nın ekolojik belgesel festivali BİFED’den haberler

12-16 Ekim tarihleri arasında Bozcaada’da düzenlenecek Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED) bu sene 9’uncu yılına giriyor. Covid-19 salgınından dolayı...

Kapat