Ne yediğimizi biliyor muyuz?

Ailemi beslediğim gıdalarla ilgili kaygı duyduğum bir konuda sizden destek almak için yazmak uzun zamandır listemde vardı aslında. Organik beslenmeyi Yeşilist olarak desteklediğimizi biliyorsunuz. Alışverişimde de herhangi bir işleme tabi tutulmuş, market parametrelerinden uzak durmaya çalışıyorum ancak ne yazık ki GDO’lu ürünler her geçen gün günlük yemeklerimizin içine daha da entegre oluyorlar.

Flesh of watermelon on the cut avocado. Product of genetic engineering. Computer assembly.

Benim GDO’lu ürünlerde en çok takıldığım konu, adı üzerinde genetiği değiştirilmiş organizmalar, yani DNA’larının değiştirilmesinden dolayı “gıda” bile denilemediğinden organizma diye adlandırılan ürünler olmaları. Kulağa adı bile bu kadar kötü gelen şeylerin hayatımızda her geçen gün daha büyük paydalarla yer almasına karşıyım. Hele ki GDO’lu ürün tüketimi üzerine yapılmış uzun süreli veya kapsamlı bir araştırma olmaması sizi de rahatsız etmiyor mu? Marketlerde satılan GDO’lu ürünlerin üzerinde herhangi bir etiket olmaması sağlığımıza karşı işlenen bir suç değil mi? Vikipedi’de GDO adı altında yazılmış yazıdan bir bölüm aktarmak istiyorum:

G.D.O. (genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar) uygulamalarına karşı olanlar, özellikle çevrecilerin bir kısmı ve I.Asimov, J. Naisbitt, P Aburden gibi bazı araştırmacı yazarlar, bilime karşı olmamakla birlikte, genetikteki veri ve buluşların uygulanmasıyla ilgili bazı konularda huzursuz olduklarını ifade ederek, şu gelişmelere işaret etmektedirler: Çeşitli devletlerin denetimindeki bilimciler gen aktarımı yoluyla şimdiye dek yeryüzünde ilk kez meydana gelen yüzlerce yaratık meydana getirmişlerdir. Dolayısıyla istenmeden de olsa, insan türünü yok edecek bir mikroorganizma ya da bir türün yaratılmasına yol açılabilir. Önceleri biyoteknolojinin özellikle tarım ürünleri konusunda büyük gelişmeler sağlayarak dünyada açlığın giderilmesinde devrim yaratacağı müjdesi veriliyordu; fakat günümüzde genetik mühendisliği, özellikle biyoteknoloji üniversitelerden özel şirketlere geçmiş ve bunlar büyük maddi kazanç getirecek başka çalışmalara yönelmiş durumda bulunmaktadırlar. 1987’de A.B.D. Patent Bürosu’nun genetik yapıları değiştirilmiş hayvanların da patent altına alınabileceğini açıklamasıyla, hayvanlar alemi çokuluslu şirketler ile eczacılık ve biyoteknoloji şirketlerinin eline bırakılmıştır. Günümüzde biyoteknoloji alanında binlerce şirket bulunmaktadır.

SAAA istatistiklerinde, yıllara göre, yeryüzünde G.D.O. kullanılarak yapılan tarımdaki artış eğrileri.Sayılar milyar hektarı ifade etmektedir. Mavi eğri gelişmekte olan ülkelere, yeşil eğri gelişmiş ülkelere, turuncu ise dünyadaki toplam tarıma ilişkindir.

genetic experiment

Bu gelişmelere işaret edenler ayrıca bazı tehlikelere dikkat çekerek şu soruları yöneltmekteler: Atomu keşfetmiş, ardından atom bombasını icat etmiş insanoğlu bilimsel buluşları her zaman insanlığın yararına kullanmadığına göre, genetik mühendisliği ve biyoteknolojideki buluşların daima insanlığın yararına kullanıldığını ve kullanılacağını, örneğin bir biyolojik savaşta asla insanlığın zararına kullanılmayacağını kim garanti edebilir? Bazı devletlerin, diğerlerine hükmedebilmeleri için, genetikteki çalışmaları gizlice insanlar üzerinde uygulamayacağını, örneğin sıcak bir savaşa bile gerek görmeden belirli uluslara ya da toplumlara ait insanların gizlice bazı yeteneklerini köreltmek veya onlara bazı davranış biçimlerini aşılamak gibi uygulamalarda bulunmayacağını kim garanti edebilir? Genetik çalışmaları başlangıçta açıklandığı gibi, yalnızca kalıtsal hastalıkların teşhis ve tedavisine olanak sağlamaya yönelik olarak mı devam etmektedir? Yoksa gizlice sürdürülen araştırma ve uygulamalar var mıdır? Genetik yapısı değiştirilmiş, yoldan çıkan bir bakteri hastalığa yol açarsa, daha önce doğada hiç karşılaşılmamış olduğundan muhtemelen insan vücudunun savunmasız olacağı bu bakterinin yol açacağı hastalıktan insanlığı biyoteknoloji kurtarabilecek midir? Genetik yapısı değiştirilmiş bir hayvan ya da organizmanın, kısa vadede insanlar için yararlı bir potansiyel taşıyor görünse de, ileride olumsuz sonuçlar yaratmayacağından, çevreyle etkileşime girmeyeceğinden veya çok hassas dengeler üzerine kurulmuş doğada ekolojik dengeyi bozmayacağından nasıl emin olabiliriz? Mutasyona uğratılmış virüs ve bakterilerin laboratuvar dışına salınmayacağını veya kazara da olsa laboratuvar dışına hiç çıkmayacağını kim garanti edebilir?

Şu anda hala süregelmekte olan Greenpeace Akdeniz’in bir kampanyasına katılmaya çağırıyorum sizi. “Kesinlik içermeyen, belirsizliklerle dolu raporlara dayanarak GDO’lu yemlere izin verilmesini ve bu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerini tüketmek istemiyoruz,” diyen kampanyaya ben ve çevrem destek veriyoruz. Evet, söz gümüş ise, sükut altındır, ama benim sağlığımı tehlikeye atan hiçbir şeye karşı susmayacağım kesin. Sizden de bu kampanyaya katılmanızı rica ediyorum.

BUNU DA OKU:  Greenpeace'in son raporu: Deprem sonrası adil ve yeşil bir gelecek inşa etmek

 

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Nil Kayarlar Sarrafoğlu

1969 yılında doğdum. Aklım başıma geldiğinde ailemden sonra ilk doğayı sevdim. Taşı toprağı, çiçeği ve hatta böceği... Okudum, çalıştım ve büyük şehirlerde yaşadım. Dünya üzerinde doğanın en uzak yerlerine de gittiğim ve kaldığım zamanlar oldu, işte o zamanlarda kendimi çok iyi hissettim,. Döndüm dolaştım şimdi yine şehirdeyim. Bu sefer 4 yaşında bir oğlum var, onu doğanın içinde büyütmeye çalışıyorum, hafta sonları kaçıyoruz şehirden küçük köyümüze. Mutluyuz böyle şimdilik. Anne olduktan sonra dünyayı kurtarmak için ille de büyük kahraman olmak gerekmediğini anladım, anne olmak yetiyormuş! Atık yönetimi, enerji tasarrufu ve sağlıklı beslenme gibi konulara önem veriyoruz evimizde. Payımıza düşeni ve mümkünse daha fazlasını yapmaya gönüllüyüz ailece de. Yeşilist kanalı ile sesimi duyurabildiğim için mutluyum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Beslenme, Çocuk ve Bebek, Gıda, Gıda Gündemi
“Dur!” demeyecek miyiz?

Yavru balıkların satışını ihbar etmede izlenecek yollar.

Kapat