37’ye hayır demenin faturasını kim ödeyecek?
Uzun bir süredir Kaliforniya eyelatinde genetiği değiştirilmiş gıdalara etiket konması konusu gündemdeydi. Proposition 37 (Teklif 37) olarak bilinen bu yasal teklif herhalde Kaliforniya eyaleti oylamasındaki en çekişmeli noktaydı.
Eğer geçseydi, süpermarketlerde satılan GDO‘lu gıdaların üstlerine GDO’ludur içeriği konması mebcuri olacaktı. Ancak aynı yasa lokantaları kapsamayacaktı. Dışarıdan bakıldığında etiketleme olarak çok doğru gözüken bu yasa teklifinin ciddi de açıkları var. Örneğin, GDO’lu mısırla beslenen hayvanın etinde GDO’ludur etiketi bulunmayacaktı. İçindeki boşluklara rağmen bu yasa teklifi geçmedi. Tabii bunda büyük paranın gücünü küçümsememek gerekiyor. GDO dendiğinde akla ilk gelen dev şirket Monsanto sadece bu iş için sekiz milyon dolar harcamış. Karşı olan şirketler arasında Dupont, Pepsico ve Nestle olan grup, böyle bir etiketleme işleminin fiyatlara yansıyacağını belirtmişler. GDO etiketlemesi Amerika’nın gıda endüstrisini tamamıyla değiştirecek bir uygulama olabilirdi. Çünkü Amerika’da yetiştirilen mısır ve soyanın %90’ı GDO’lu. Bu konuda ünlü yazar Michael Pollan’ın dediği gibi ‘Prop 37 sadece Kaliforniya’nın değil, tüm ülkenin gıda politikasını değiştirir.’ Şu ana kadar sandıktan çıkan sonuca göre Kaliforniyalılar’ın %55’i Prop 37’yi reddetti. Şu noktadan sonra sonucun değişmesi pek mümkün gözükmüyor. Bir insan yediğinde GDO var mı, yok mu nasıl bunu bilmek istemez ben anlayamadım. Ama demek ki bunun kendileri için bir zarar teşkil etmediğine öyle inanmışlar veya inandırılmışlar ki, böylesine önemli bir yasa teklifine destek vermediler. Bu bizim için ne anlama geliyor dersek, Monsanto ve benzer büyük kuruluşlarının gıdamız üzerinde halen söz sahibi olduğu ve olacağı gerçeğini bir kere daha gösteriyor. Siz olsanız, yediğinizde ne var ne yok bilmek istemez misiniz?