Gıda anlam mı değiştiriyor?
Gıdamız hakkında tahmin edebileceğinizden çok daha fazla okuyorum. Her gün yeni bir şeyler öğreniyorum. Bildiğim tek şey var, gıda ne kadar basit formda ise o kadar sağlıklı. İşlendikçe, katkıları arttıkça yemiyor, yedirmiyorum. Sizin de bunu yapmanızı kesinlikle tavsiye ederim zira basında yer alan haberlere bakılırsa gıdaya olan inancımızı kabusa çeviren haberlerin sonu hiç gelmeyecek.
Bugünkü haber yine malum süt krizine ilişkin ancak “altından bakalım daha neler çıkacak” dedirtecek nitelikte. İddialardan biri sütlerin tankerlerle taşınırken bozulmaması için kullanılan ve aynı zamanda saç boyalarında da etken madde olan hidrojen peroksitin gerçekten kullanılıp kullanılmadığı konusu. Sayın Mehdi Eker’den bunun cevabını bekliyoruz ancak bugüne sığacak kısa ama çok önemli olduğuna inandığım birkaç haber var gıda ile ilgili.
Güney Amerika’dan ithal edilen üzümlerin büyümesi, ağırlıklarının artması ve renklerinin parlaklaşması için kullanılan sitokinin denilen hormonun insan metabolizması üzerinde büyük zararlar yarattığı haberi ve renkli yoğurtlarda “hiç bir koruyucu madde içermez” ibaresi bulunduğu halde MSG eklendiği ile ilgili haberi okuduktan sonra nasıl oluyor da hala marketlerde bu ürünlere eliniz uzanabiliyor anlamıyorum. Hadi üreticiler insanlıklarından çıktılar diyelim, hiç mi kendinizi düşünmüyorsunuz? Bizi bizden daha iyi koruyacak başka hiç kimse yok bizi. Kendinizi ve sevdiklerinizi koruyun lütfen… Gerçek gıdanın ne olduğunu bilmelisiniz. Geçmişte okuduğumuz kitaplarda ve seyrettiğimiz filmlerde gelecekte haplar kullanılacağı vardı hani gerçek gıda ile beslenmek yerine. Daha kötüsü ile karşı karşıya olduğumuzun farkında mısınız? Çocuğu sebze yemiyor diye marketteki raftan aldığı ıspanaklı tortelliniden medet uman annelere eskiden üzülürdüm, artık kızıyorum çünkü gıda sorumluluğu artık bizlerde. Ne Sağlık Bakanlığı, ne tüketici hakları, ne üretici… Neyin gerçek gıda olduğunu bilip, onunla besleneceğiz. Bilgi edinerek bu teröre son verebiliriz. Acı olan ise doğanın bize sunduğunu vermeyip sentetik olanla idare etmemizi bekleyenleri hâlâ orada tutuyor olmamız.