Endişeliyiz
Dün gözlerimizin önünde kabul edildi “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı”. İnsana başta şaka gibi geliyor, Tabiatı Koruma Kanunu deyince doğal olarak tabiatın, canlı olan bir takım varlıkların koruma altına alınacağını varsayıveriyoruz hemen. Ama pek de öyle olmuyor…
Bu zamana kadar yaban hayatı koruma alanı, milli park, sit alanı ilan edilmiş her nokta tekrar elden geçirilecek şimdi. Doğal, yeşil alanları nasıl artırırız diye düşünürken, var olanlara da göğüs germe mecburiyetindeyiz artık, hem de hiç hakkımız olmadan.
Bundan sonra şöyle olacak: Çocukken oynadığımız parklar, çocuklarımızı götürmek istediğimiz parklar; gezmeye gittiğimiz ya da uzaktan zevkle izlediğimiz ormanlar; aklınıza gelebilecek yüzlerce doğal alan tekrar masaya yatırılacak. Acaba burası gerçekten koruma altında kalmalı mı, kalmamalı mı? Buna “üstün kamu yararını” gözeterek Orman Bakanlığı karar verecek. STK’lar, bilim adamları, uzmanlar ve hepimiz Bakanlığın ağzından çıkan söze bakacağız. Yasal olarak bu alanlar hakkında söz söyleme ya da yaptırım uygulama hakkımız ortadan kalkacak. Kalktı.
“Üstün Kamu Yararı” tanımına neler girer? Parktan bahçedense altın madeni, otel, bu trafikte otopark, enerji sıkıntısı çeken bir ülkeye nükleer santral daha mı çok yakışır? Olabilir, bilemiyoruz. Bilim adamları bilemiyor, hayatını doğayı korumaya adayan gönüllüler bilemiyor, danışma kurulu bilemiyor, uzmanlar bilemiyor, bildiğini de söyleyemiyor.
Çok endişeleniyoruz, endişelenmekte de sonuna kadar haklıyız. Ama vazgeçmiyoruz. Siz de vazgeçmeyin.




































































































