Daha ne bekliyoruz?

Daha neyi bekliyoruz hiç bilmiyorum? Birkaç yıldır Yeşilist olarak anlatmaya çalışıyoruz, televizyon kanallarında bazı doktorlar anlatmaya çalışıyor ama ne yazık ki, kimsenin tepki verdiği yok. GDO öldürüyor diyoruz, ‘yoook canım’ diyenler bile var. Sonunda kanıtlandı, şimdi ne olacak peki?

Geçtiğimiz hafta yayınlanan bir araştırma, dünyanın en çok satan zararlı bitki öldürücüsü ve ona dirençli genetiği değiştirilmiş mısır’ın tümöre, çoklu organ tahribatına ve erken ölümlere yol açtığını gösterdi. Söz konusu araştırma; Monsanto’nun ürettiği Roundup bitki öldürücüsünün ve yine aynı firmaya ait Roundup dirençli NK603 GDO’lu mısırın uzun vadeli etkilerini inceleme konusunda bir ilk teşkil ediyor. Bilim insanlarının bulgularına göre bu maddelere düşük miktarlarda bile olsa maruz kalan farelerde, erkeklerde dört ay, dişilerde ise 7 ay gibi kısa bir sürede meme dokularında tümor, ciddi karaciğer ve böbrek tahribatı ortaya çıktı. Kontrol grubunda bu süre erkekler için 23, dişiler için 14 aydı. ‘GDO’lu ekinler, hayvanlar üzerinde yapılan 90 günlük testler sonrası insan tüketimi için onay almıştı. Ama üç ay, neredeyse iki yıl yaşayabilen(700 gün) farelerde geç ergenlik dönemine denk geliyor ve uzun zamandır, testlerin farelerin tüm yaşam süresini kapsaması gerektiği konuşuluyordu.

Bilimsel hakem kurulu tarafından kontrol edilen çalışma Caen Universite’sinden bir grup araştırmacı tarafından yürütüldü. Araştırmanın bulguları, NK603 Roundup dirençli mısır içeren bir diyetle beslenen veya içme suyunda izin verilen oranlarda Roundup içeren su verilen farelerin, iki yıllık süre baz alındığında, standart diyetle beslenen farelerden çok daha önce öldüğünü ortaya koydu. Erkek farelerin yarıya yakını ve dişi farelerin yüzde 70’i erken öldü. Bu oranlar kontrol grubunda erkeklerde yüzde 30 ve dişilerde yüzde 20’ydi. Araştırmacılar, iki cinsiyet için de, Roundup karıştırılmış su verilen veya NK603 ile beslenen farelerde kontrol grubundakilere göre 2-3 kat daha büyük tümörlere rastlandığını ortaya çıkardı. 24. ayın sonunda dişilerin yüzde 50 ila 80’inde büyük tümörler gözlendi. Bazı hayvanlarda aynı anda üç tümör birden oluştu. Buna karşılık kontrol grubundaki hayvanların sadece yüzde 30’unda tümöre rastlandı.

BUNU DA OKU:  İşin tadını fena kaçırdılar

2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun 9 milyar olacağı beklendiğinden; BM küresel gıda üretiminin yüzde 50 artması gerektiğini belirtiyor. DEFRA’nın başını çektiği ‘Yeşil Gıda Projesi’ de 10 Temmuz 2012 gibi yakın bir tarihte GDO’nun bu duruma olası bir çözüm olarak yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtmişti. ABD’de yetiştirilen tüm mısırın yüzde 85’inin genetiği değiştirilmiş durumda. Aynı şekilde işlenmiş gıdaların da yüzde 70’i GDO içermesine rağmen GDO etiketi taşımıyor. İngiltere ve Avrupa’da ve ülkemizde GDO’lu mısır doğrudan insanlar tarafından tüketilmiyor ama GDO etiketi zorunluluğu olmaksızın hayvanların beslenmesinde yaygın olarak kullanılıyor. Ayrıca Roundup Türkiye’de yaygın olarak kullanılıyor. Peki sonuç olarak geleceğimizi, neslimizi yok etmekte olan tehlikelere karşı önlem almaya, bu tip tehlikeleri tehditleri ne zaman ciddiye almaya başlayacağız, merak ediyorum. Senaryo hep aynı. Konu GDO olmasın da küresel ısınma olsun… Bir tehdit var ve önlem almamız gerekiyor, insanlar ciddiye almıyor, “bize olmaz” diyor. Ve bir gün son geliyor. Senaryoları istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Önemli olan duyarlı insanlar olmakta yatıyor.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Nil Kayarlar Sarrafoğlu

1969 yılında doğdum. Aklım başıma geldiğinde ailemden sonra ilk doğayı sevdim. Taşı toprağı, çiçeği ve hatta böceği... Okudum, çalıştım ve büyük şehirlerde yaşadım. Dünya üzerinde doğanın en uzak yerlerine de gittiğim ve kaldığım zamanlar oldu, işte o zamanlarda kendimi çok iyi hissettim,. Döndüm dolaştım şimdi yine şehirdeyim. Bu sefer 4 yaşında bir oğlum var, onu doğanın içinde büyütmeye çalışıyorum, hafta sonları kaçıyoruz şehirden küçük köyümüze. Mutluyuz böyle şimdilik. Anne olduktan sonra dünyayı kurtarmak için ille de büyük kahraman olmak gerekmediğini anladım, anne olmak yetiyormuş! Atık yönetimi, enerji tasarrufu ve sağlıklı beslenme gibi konulara önem veriyoruz evimizde. Payımıza düşeni ve mümkünse daha fazlasını yapmaya gönüllüyüz ailece de. Yeşilist kanalı ile sesimi duyurabildiğim için mutluyum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Gıda, Gıda Gündemi, Yeme İçme
Charles Eisenstein ‘kıtlık efsanesi’ni anlatıyor…

Afrika’da çalışmalar yapan bir aktivist, birkaç hafta önceki bir konferansta Afrika ülkelerinden birinin tarım bakanıyla yaptığı bir görüşmeyi aktardı

Kapat