Harekete geç(emedik gitti)!!

2009’da Al Gore’un iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen ‘Climate Reality Project’ derneğinin Türkiye temsilcisi seçildiğimde, ilk düşüncem herkesi nasıl çözümün bir parçası yapabileceğimdi. Aradan üç yılı aşkın zaman geçti, 2012’yi bitiriyoruz. Üç yıl, “Taraflar Toplantısı’ndan sonra çok şey değişti mi?” diye soruyorum kendime.

 

İlk katıldığım Birleşmiş Milletler Taraflar Toplantısı, ‘Hopenhagen‘ olarak bilinen, tarafların ortak harekete geçeceği düşünülen ama sonu hüsranla biten COP15 idi. Bir kere daha çokuluslu müzakerelerden ziyade kendimizden medet ummamız gerektiğine inandım. Gelin görün ki, bu değişimdeki en büyük aktörlerden biri devlet, diğeri bireylerin seçimleri. Değişimin bireylerden başlaması gerektiğine inanarak Yeşilist.com’u kurdum. Ancak merkezi hükümetin ileriye dönük vizyonu ve yenilenebilir enerji politikaları bu konuda en önemli faktörlerinden biri.

DSC_6357 lca cop15

Şüphesiz Türkiye olarak son yıllarda yenilenebilir enerjide çok yol kat ettik. Ancak bu yeterli değil. “Karbon piyasalarının aktörlerinden olabildik mi, son Birleşmiş Milletler raporunda en hızlı artan karbondioksit salınımına sebep olan ülke olarak elle tutulur bir taahhütte bulunduk mu?” derseniz, COP18’den Türkiye olarak suya sabuna dokunmadan çıktık. Yurtdışındaki iklim politikamız da içeridekinden çok farklı değil. Bir şeyler yapıyoruz, ama sesi duyulacak kadar çok değil. İklim değişikliği dendiğinde yenilenebilir enerjinin yeri tartışılmaz. Ancak halen Türkiye’de fosil yakıtlara bağlılık bitmiyor. Bunu sorgulayınca da ülke çıkarlarımızı, milli kaynaklarımız hiçe sayıyor oluyoruz. Marduk filan hikaye, iklim değişikliği sonumuz olacak haberimiz yok. Harekete geçmemize ne engel oluyor, diye soruyorsanız cevap kendimiziz. Bu konuyla ilgili benimle aynı yola baş koyan dostlarımın fikirlerini de aldım. Hepimiz konunun başka bir yerinden tutuyoruz. Amacımız bireyleri, hükümetleri, kısaca herkesi harekete geçirmek.

Bahçeşehir Üniversitesi Betam‘dan Ar. Gör. Sevgili Dr. Barış Gençer Baykan şöyle diyor:

BUNU DA OKU:  Müjde: Paris Anlaşması'na taraf olmamıza az kaldı

ds-baris-baykam

“Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın 2012’de yaptığı ‘İklim Değişikliği Konusunda Farkındalık Düzeyi Araştırması’nın sonuçlarına göre Türkiye toplumunun % 66’sı iklim değişikliği sorununu endişe verici buluyor. Buna karşın, iklim değişikliğinin nedenlerini bilmiyor; iklim değişikliğinin en önemli nedenini hava kirliliği olarak görüyor. Toplumun ilgisi, endişesi yüksek, ama bilgi düzey yetersiz. Durum böyle olunca hareket geçme imkanları azalıyor.

“İklim değişikliği ile mücadele çok parçalı; tarım, ulaşım, enerji, ormancılık. Birçok alanı kesen bütünleşik politikalar geliştirilmesini istemek işi zorlaştırıyor. Türkiye’de iklim hareketi ‘Kyoto İmzalansansın‘ kampanyası sırasındaki ivmeyi bir daha yakalayamadı. Uluslararası iklim müzakereleri iyi bir çıpaydı, uluslararası düzeyde bağlayıcı bir karar çıkmadıysa Türkiye’nin ulusal bir sera gazı emisyon indirim hedefi almasını sağlamak zor. Diğer yandan iklim değişikliği sonuçları varolan çevre sorunlarını derinleştiriyor veya doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini arttırıyor. Bunlar arasındaki ilişkiyi görmek ve buna yönelik politikalar talep etmek her zaman kolay olmuyor.”

Ayağının tozuyla Doha’da COP18‘de gelişmeleri takip eden iklim aktivisti Gökşen Şahin‘in olaya bakış açısı ise oku politikacılara çeviriyor:

1b425be

“Bilim insanlarının iklim krizi konusundaki uyarılarını bir bilimkurgu filmi gibi düşünüyoruz. Ama bunlar fazlasıyla gerçek. Doha’da müzakerelerin devam ettiği bu süreçte, İngiltere tarihinin en büyük sellerinin yaşanmasını, iklim değişikliğinden başka hiçbir şey açıklayamıyor… İklim değişikliği, sınırlar, cinsiyetler, nesiller, milletler üstü bir sorun. Bu sorunu ise ancak küresel vizyona sahip liderler çözebilir. Ancak, şu an bu liderlikleri göremiyoruz. Daha ziyade 4 – 5 yıllığına gelen politikacılar yine kısa süreli vizyonları çerçevesinde davrandıkları için bu sorun gittikçe büyüyor ve artık insanlık olarak var olduğumuz medeniyet sistemini tehdit ediyor.”

350 Ankara aktivisti, Tüketiciyi ve İklimi Koruma Derneği Başkan Yardımcısı Önder Algedik ise durumu Türkiye açısından şöyle değerlendiriyor:

BUNU DA OKU:  Türkiye’nin iklim karnesi “Çok Kötü”, iklim politikası ise “Sıfır”

thumbnail_1354703507

“Türkiye fosil yakıt kaynaklı bir ekonomi modelini, sınırsız büyüme için her türlü aracı kullanma politikasını sürdürüyor. Bu nedenle, fosil yakıtlardan çok yüksek vergiler alıp daha iklim dostu olan toplu taşıma ve verimlilik gibi unsurlara kaynak ayırmadığı gibi, yine vergileri üçüncü köprü, üçüncü havaalanı, duble yollar gibi yatırımlara aktarıyor. Sonuçta, iklimi değil, fosil yakıt ekonomisini benimsiyor.”

Buğday Derneği Koordinasyon Kurulu üyesi, gazeteci Oya Ayman ise konuya çok boyutlu bakanlardan:

“Her ne kadar iklim değişikliği konusundaki farkındalık gün geçtikçe artsa da, henüz bu konuda atılması gereken adımları yaşamına ve faaliyetlerine geçirmiş insan ve kurum çok az. Hükümetin iklim değişikliğinin daha da ciddi boyutlara ulaşmaması ve içinde yaşadığımız iklimsel değişikliklere uyum sağlama konusunda yaptığı çalışmalar da gerçek bir değişim; dolayısıyla çözüm olmaktan hâlâ çok uzak… Gerçek bir çözüm için enerji, ulaşım, tarım ve gıda, kent ve kırsal kalkınma politikalarımızı iklim değişikliğine uyum ve daha fazla iklim değişikliğini önlemeye yönelik kurgulamak gerekiyor.

“İnsanlara, kurumlara ve şirketlere gelince – ki onları da insanlar oluşturuyor- bir bakış açısı değişikliğine ihtiyaç var. Bunun için üretim ve kullanım alışkanlıklarımızı yeryüzündeki ayak izimizi ve ihtiyaçlarımızı yeniden gözden geçirerek doğa dostu olacak biçimde yeniden kurgulamamız gerekiyor. Ama insanlar tüketim alışkanlıklarından vazgeçemiyor, market rafları dolu oldukça her şey yolundaymış gibi geliyor bize. Kentler ve pompalanan tüketim, ‘Daha fazlasını iste,’ çığırtkanlığı insanları aldatıyor, sanal bir dünya yaratıyor. Bu ‘her şey yolundaymış’ algısı yaratılan ortam da, Anadolu’da çiftçinin kuraklık ve sellerden nasıl etkilendiğini görmemizi engelliyor. Nasıl bir kutup ayısı ayağının altındaki buzul küçülünce çaresiz olduğunu anlar, çoğunluk da ayağının altındaki buzul küçülmeden; yani ağaçların çiçek açmadığını, artık polen taşıyacak kadar arı olmadığını, şehrin ortasında susuz ve gıdasız kalakaldığını görunce anlayacak belki düştüğü durumun çaresizligini. Ama bugün hâlâ çaremiz var.”

BUNU DA OKU:  Kedi videoları izle, kaplanların hayatını kurtar

Ve bireyler olarak harekete geçemememizi sorguladığımızda, sevgili Oya Ayman‘ın şu sözlerine katılmamak imkansız:

Ekip_08FeLH0y

“İklim değişikliğinin etkilerinin çok büyük olması ve bunun tek tek bireylerin yaşamlarını ve kullanım alışkanlıklarını dönüştürmenin yanı sıra, asıl topyekün bir çabayla engellenecek olması. Bazıları bununla başa çıkamadıkları için bundan kaçıyor olabilir. İlgisizliğin bir nedeni de bu kaçış olabilir. Ama bundan kaçtıkça ona yakalanma riskimiz artıyor. Ve bu sorunla ancak memurundan çiftçisine, belediye başkanından şirket sahibine, milletvekilinden esnafına kadar ne kadar çok insan yaşamını dönüştürmek yolunda adım atarak, bunu çevremize yayarak başa çıkabiliriz. Ne kadar üzerine gidersek, iklim değişikliğini engelleme ve halen var olan değişikliklere uyum sağlama yolunda o kadar hızlı yol alırız.

“Sanırım bu yolda sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın yapacağı en önemli şeylerden biri de farkındalık yaratırken, ‘hepimizin atacağı adımlarla bir şeyleri değiştirmemizin mümkün’ olduğunu göstermek.”

Gerçekten de inanmakla başlayacak bu değişim… Ne zaman ki bir fark yaratabildiğimize inanacağız, işte o zaman harekete geçeceğiz. Yılda bir kere olan Birleşmiş Milletler toplantıları elbette ki önemli, ama çözüm için kendimize bakmalıyız. Ne demişler: “Zararın neresinden dönersek kârdır.”

 

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ergem Şenyuva

İstanbul'da doğdum büyüdüm. Hep bu şehri, kültürel ve doğal mirasını koruma derdindeydim. Bir yandan yeşili ve doğayı nasıl gelecek nesillere bırakırız kaygım vardı. 2006 senesinin sonunda hayatımı değiştiren olay oldu ve kızım doğdu. Yaptığım her şeyi sorguladığım ve tekrardan en başa döndüğüm bir dönemden sonra, kurumsal hayata veda ettim. 2009 yılında Al Gore'un iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen Climate Project derneğinin Türkiye temsilcisi oldum. İklim değişikliğini ve yaşadığımız dünyanın nelerle karşı karşıya olduğunu fark ettikçe, elimi taşın altına sokma zamanı geldi diye düşündüm. 2010 yılının sonunda Yeşilist'i kurdum. Bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimize, hepimizin atabileceği küçük adımlarla büyük şeyler başarabileceğimize inanıyorum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoloji, İklim Değişikliği, Kent, Topluluklar
Dünya bugün kırmızıya bürünüyor!

1 Aralık dünya aids günü nedeniyle AIDS hakkındaki farkındalığı arttırmak için her yıl olduğu gibi bu yıl da dünya'nın ikonik...

Kapat