Kritik noktaya yaklaşıyoruz

Küresel karbon seviyesinin milyonda 400 parçacık olarak seyrettiği en son 800.000 yıl önce imiş. Washington Post’un bugünkü haberinde gözlem istasyonlarından Arktika’da ve Moğolistan’da karbon değerlerinin 400 ppm ve üzeri olarak kaydedildiğini okudum. Geçtiğimiz salı günü Grönland’ın güney sahillerinde sıcaklık 24,8 derece ile rekor seviyeye ulaşmış. Şu anda küresel karbon ortalaması 395 ppm olarak biliniyor ancak zaman içinde bu değerlerin arttığını da biliyoruz. Bire bir ilişkili olmasa da biz atmosfere ne kadar karbondioksit salarsak atmosferin ve dünyanın yüzey sıcaklığı da o kadar artıyor.

Bugün dünyanın karşısındaki önemli soru, insanlığa kalıcı bir zarar gelmemesi için atmosfere karbondioksit salınımızı nasıl ayarlayacağımızdır. Bu salım miktarına bağlı olarak gelinecek bir nokta da ‘İnsanlığın refahı için atmosferdeki karbondioksit miktarı ne kadar olmalıdır?’ sorusudur. Tüm bilim adamları ve gelişmiş devletlerin bugün için anlaştıkları nokta ise bu salım veya karbondioksit miktarından bağımsız olarak iklim değişikliğine bağlı olarak dünyanın ortalama sıcaklık artışının ne olursa olsun 2 derecenin altında tutulması gereğidir. 2 derecenin altında yatan pek çok bilimsel nokta var, ama temelde bilmemiz gereken, eğer ortalama sıcaklık artışı 2 derecenin üzerine çıkacak olursa, hayatın ve insanlığın bildiğimiz ve umduğumuz gibi devam etme ihtimali kalmıyor. Buradaki kötü senaryolar dünya nüfusunun 200 milyona düşmesi ile dünyada hayatın sonunun gelmesi arasında değişebiliyor, ama temel nokta, eğer 2 dereceyi geçecek olursak hayatımız çok ciddi zora girecek. Sonuç olarak, bir yanda dünyanın ortalama sıcaklığındaki artışın 2 derecenin altında tutulması gereği, diğer tarafta da bizim fosil yakıtları tüketerek atmosfere karbondioksit salımımız var. Birinin çıkıp ‘2 derecelik ısınmanın altında kalmak istiyorsak şu tarihe kadar atmosferdeki karbondioksit miktarını belirlenen sayının altına çekmemiz gerekmektedir’ demesi gerekiyor.

BUNU DA OKU:  Yedi yaşındaki kızın başbakana yazdığı mektup yıkılması planlanan parkı kurtardı

Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) dünyada iklim değişikliği üzerine çalışan bilimciler, devlet yetkilileri ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan bir gruptur. Bu panel dünyada iklim değişikliği konusunda yapılan tüm bilimsel yayınları inceleyerek periyodik raporlar hazırlar. 2007 yılındaki son raporda IPCC’nin temel tahmini eğer atmosferdeki karbon dioksit miktarı 2050 yılına kadar 450 ppm’i bulacak olursa sıcaklıkların 2 derecenin altında kalması yüzde 50 ihtimalle mümkündür yönündedir. Bugün atmosferdeki karbon dioksit miktarındaki artış senede 2-3 ppm’dir. Basit bir hesapla bu hızla birşeyler yapmadığımız müddetçe 2029-2039 yılları arasında atmosferdeki karbondioksit miktarının 450 ppm’i aşacağı görülür, bu da 2 dereceden yüksek bir sıcaklık artışı ihtimalini yaklaşık %80’e çıkartır. Dolayısıyla bizim acilen fosil yakıtlarına olan bağlılığımızdan koparak atmosferdeki karbondioksit miktarını azaltmamız gerekiyor. Kendimize hemen çeki düzen verecek olursak 450 ppm altında kalma ihtimalimiz güçleniyor. Ancak burada da bazı bilim adamlarının sordukları soru, “450 ppm yeter mi?” Bir yandan biz 450 ppm’i nasıl bulacağız derken bir yandan da 450 ppm yeter mi diye sormak biraz lüks görünüyor olabilir ancak bu soruyu soran bilim adamları bu alanda dünyada en tanınan bilim adamları ise işin rengi biraz değişebiliyor. Başta NASA iklim bilimcisi James Hansen olmak üzere pek çok bilim insanı 450 ppm’in yeterli olmadığını, 2 derecenin altında kalmak için karbondioksit miktarının en fazla 350 ppm seviyesinde olması gerektiğini söylüyorlar. 350 ppm seviyesi için iki tane çok kuvvetli kanıt var. Bunlardan ilki dünya tarihindeki sıcaklık değişimleri ve bunun sebebi olan karbondioksit değişimleri. Antarktika’nın buzullarla kaplanması yaklaşık 34 milyon yıl önce Hindistan’ın Asya ile çarpışmasının sona ermesiyle başlıyor. Bu noktada dünyadaki karbondioksit miktarı 450 ppm, yani karbondioksit miktarı 450 ppm’in altına düştüğünde ancak Antarktika’nın buzullaşması mümkün olmuş.

Antarktika’nın buzullarla kaplı olması iki yönden önemli, ilki, büyük bir kıta olan Antarktika buzullarla kaplıysa, yani beyaz renkliyse, güneş ışığını bolca yansıttığından dünyanın sıcaklığını azaltıyor, tersine buzdan arınmış bir Antarktika dünyanın sıcaklığının daha artmasına sebep olacak bir geri beslemenin önemli öğelerinden biridir. İkinci etki ise Antarktika’nın tamamen erimesi dünyadaki deniz seviyesini 60-80 metre yükseltecektir ki bu da dünya nüfusunun yarısının yaşadığı ve beslendiği bölgelerin sular altında kalması demektir. 350 ppm seviyesi için ikinci önemli kanıt günümüzden geliyor. Şu andaki karbondioksit miktarı 395 ppm ve bu seviye gerek Arktik Okyanus’ta, gerek Grönland’da gerekse de Antarktika’da buzların erimesine sebep oluyor. Buradaki erimenin durması için 395 ppm seviyesi bile çok çok yüksek, bu sebeple 350 ppm edinilmesi gereken en yüksek karbon dioksit seviyesi, eğer küresel iklim değişikliğine sebep olacak bir ısınmayı ortalama 2 derecenin altında tutmak istiyorsak. Lütfen kritik bir noktada olduğumuzu anlamayanlara anlatın, gereken önlemleri almaları için yardımcı olun.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Nil Kayarlar Sarrafoğlu

1969 yılında doğdum. Aklım başıma geldiğinde ailemden sonra ilk doğayı sevdim. Taşı toprağı, çiçeği ve hatta böceği... Okudum, çalıştım ve büyük şehirlerde yaşadım. Dünya üzerinde doğanın en uzak yerlerine de gittiğim ve kaldığım zamanlar oldu, işte o zamanlarda kendimi çok iyi hissettim,. Döndüm dolaştım şimdi yine şehirdeyim. Bu sefer 4 yaşında bir oğlum var, onu doğanın içinde büyütmeye çalışıyorum, hafta sonları kaçıyoruz şehirden küçük köyümüze. Mutluyuz böyle şimdilik. Anne olduktan sonra dünyayı kurtarmak için ille de büyük kahraman olmak gerekmediğini anladım, anne olmak yetiyormuş! Atık yönetimi, enerji tasarrufu ve sağlıklı beslenme gibi konulara önem veriyoruz evimizde. Payımıza düşeni ve mümkünse daha fazlasını yapmaya gönüllüyüz ailece de. Yeşilist kanalı ile sesimi duyurabildiğim için mutluyum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, İklim Değişikliği
Yokluktan Bolluğa

Bağda, bahçede, mutfakta YOKLUKTAN BOLLUK yaratmanın yollarını deneyimlemek isterseniz, "Yokluktan Bolluğa" projesi ile tanışın!

Kapat