Küresel ısınma daha fazla ani yağışa, betonlaşma daha fazla sele sebebiyet verecek

İstanbul ve çevresi sabah saatlerinden beridir ani yağışın getirdiği su baskınları ile su altında kalan arabaların, yüzerek yol aşmaya çalışan insanların, içi su dolmuş metrobüslerin görselleri ile şok olmuş durumda.

Her ne kadar çoğu kişi bu olayları doğal felaket olarak adlandırsa da, biliminsanları bu gibi ani su baskınlarının sebebinin, insan eli ile oluşturulmuş iklim değişikliği ve küresel ısınma olduğu konusunda hemfikirler.

Neredeyse yüz yıldır biliminsanları sera gazı salımının Dünya’yı ısıtacağı konusunda uyarılar yapmakta. Bununla beraber küresel ısınma ile beraber gelen iklim değişikliğinin, yağışları günlük, aylık veya yıllık nasıl etkileyebileceği konusunda araştırmalar tahminlerden uzak kalıyor. Zira bu etkileri biz şu anda yaşıyoruz.

Yağışları etkileyen fiziksel kurallar aslında atmosferin nem taşıma kapasitesi ile ilgili. Bununla beraber sıcaklık artıkça, buharlaşma yüzünden hava daha çok su yani nem taşıyor ama bu su atmosferde sonsuza kadar kalmıyor ve hızlı yağışlara dönüşüyor.

Yani daha fazla sıcaklık daha fazla nem, daha fazla nem daha fazla yağış demek. Yalnız bu durum bununla kalmıyor ve artan nem yağışların sadece miktarını değil gücünü de artırıyor.

Bu yüzden insan ile oluşturulmuş küresel ısınma sıcaklığı ve kuraklığı artırsa da bunun bir yan etkisi de ani yağışlar ve seller olarak hissediliyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan Türkiye’de İklim Değişikliği Risk Yönetimi raporu aslında iklim değişikliği ve artan sellerin ilişkisini oldukça açık bir dil ile ortaya koyuyor. Raporda Türkiye’de özellikle 1998 yılından itibaren sellerin arttığını, bununla beraber günlük en yüksek toplam yağış miktarlarının on tanesinden beşinin 1990 yılından sonra gerçekleştiği de belirtiliyor.

Yalnız bakanlığın raporuna göre sel olaylarının arkasında sadece iklim değişikliği yok. Rapor sellerin artık sadece bir doğa olayı olarak ele alınamayacağını, “arazi kullanımı, şehirleşme, taşkın yataklarındaki yapılaşmalar ve diğer altyapı ve sosyo-ekonomik faktörler tümüyle düşünerek sel olayını bütüncül olarak” ele almanın bir zorunluluk olduğunu belirtiyor.

BUNU DA OKU:  Lisinia Doğa Projesinin üniversiteli keçi çobanları

Rapor aynı zamanda şehirleşme nedeniyle yağışların, kırsal alana göre çok daha hızlı bir akışa geçebildiğini ve ani sellere neden olabildiğini belirtiyor.

Bakanlığın raporu son yıllarda Türkiye’nin büyük şehirlerinde görülen sellerin, artan sıklığı, şiddeti ve etki süresinden dolayı depremin ardından en yıkıcı ikinci doğal afet olarak afet sıralamasında yerini aldığını ve bu tür seller olmaya devam ettiği takdirde şehir sellerinin neden olduğu hasarın depremi geçmesinden korkulduğunu belirtiyor.

Sadece 3. Köprü ve 3. Havalimanı için 9.000 futbol sahası veya 3.000 Gezi Parkı kadar yeşil alanı ortadan kaldıran Çevre ve Şehircilik Bakanlığı maalesef kendi raporunu dikkate almıyor gözüküyor. Kişi başına 6,4 metrekare yeşil alan düşen İstanbul’un belediyesi 2016 yılında da tam 2,47 milyon ton asfalt dökmüş ve daha da dökmeye devam edecek gözüküyor.

Evet, Türkiye doğal yapısı bakımından sel gerçeği ile de yaşayan bir ülke ve bu ülkenin her bölgesi için geçerli. Ama bizim aklımızdaki soru şu:

Bu gerçeğin farkında olup, ani sellerin çarpık şehirleşme ve betonlaşma ile daha da kötüleşeceğini, deprem felaketinden daha fazla hasar verebileceğini bilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bizi ne uğruna riske atıyor?

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Görkem Gömeç

Boğaziçi Üniversitesi ve SUNY Binghamton'da Küresel ve Uluslararası İlişkilerden sonra İsveç'te Uppsala Üniversitesi'nde Sürdürülebilirlik üzerine master yaptı. Teknoloji, kitlesel değişim ve akıllı politikalar ile çözümler bulabileceğimize inanıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoloji, İklim Değişikliği, Kent, Mimari
Urla’da doğal yaşam köyü kuruluyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi, ekolojik kalkınma odaklı projelerine bir yenisini ekliyor. Yakın zamanda açılan Zeytin Okulu'nun ardından şimdi de Karaburun Yarımadası'nda,...

Kapat