Omurgalı türlerin popülasyonları 50 yıldan daha kısa sürede yüzde 69 azaldı

WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) ve Londra Zooloji Derneği’nin (ZSL) hazırladığı Yaşayan Gezegen Raporu 2022 yayımlandı. İki yılda bir yayımlanan Yaşayan Gezegen serisinin 2022 sayısı, ortalama insan ömründen kısa bir sürede omurgalı yaban türlerinin popülasyonlarının yüzde 69 azaldığını ortaya koydu. 

50 yıla yakın bir süredir doğanın sağlığını takip eden Yaşayan Gezegen Endeksi, dünya genelinde memeli, çift yaşamlı, balık, sürüngen ve kuş popülasyonlarını izleyen bir erken uyarı sistemi vazifesi görüyor. Bugüne kadarki en kapsamlı bulguları içeren 2022 raporu, 1970 ve 2018 yılları arasında dünya genelinde izlenen türlerin popülasyonlarında yüzde 69 oranında keskin bir düşüş yaşandığını gösteriyor. Bölge bazında en büyük düşüşün yaşandığı yer yüzde 94 ile Latin Amerika olurken, küresel ölçekte en büyük düşüş %83 ile tatlı su habitatlarındaki türlerde görüldü. 

2020’den bu yana veri setine 838 yeni tür ve 11.011 yeni popülasyon eklenmesi ile Yaşayan Gezegen Endeksi 2022 bugüne kadarki en büyük veri setini kullandı. 5.230 türün yaklaşık 32.000 popülasyonundan toplanan veriler toplumun doğayla ilişkisini dönüştürmek için geniş tabanlı eylemlerin planlandığı BM Biyoçeşitlilik On Yılı’nın hedeflerine ulaşma yolunda çok geride kaldığımızı gösteriyor.

Rapordan çarpıcı noktalar:

  • Hem iklim krizi hem de biyoçeşitlilik krizini bir arada yaşıyoruz. Bu krizler, gezegenimizin kaynaklarının sürdürülebilir olmayan kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan, aynı madalyonun iki yüzü. Açık olan bir şey var ki, bu tehditleri iki ayrı mesele gibi ele almaya devam ettiğimiz sürece, hiçbiri için etkili bir çözüm bulamayacağız.
  • Yaşamamızı sağlayan her şey doğadan gelir. Biyoçeşitlilik, karada, suda, denizde ve havada, her türden canlı arasındaki etkileşimlerin bir bütünü, genlerin, popülasyonların, türlerin ve ekosistemlerin oluşturduğu yaşamın çeşitliliğidir. Kara, tatlı su ve deniz ekosistemleri, örneğin ormanlar, otlaklar, sulak alanlar, mangrov bataklıkları ve okyanuslar, gıda ve yem, ilaç, enerji ve lif gibi insan refahı için gerekli hizmetleri bize sağlar. Bu ekosistemler iklimi, doğal tehlikeleri ve aşırı doğa olaylarını, hava kalitesini, tatlı su miktarını ve kalitesini, tozlaşmayı ve tohumların yayılmasını, zararlıları ve hastalıkları, toprağı, okyanus
    asitlenmesini ve habitatların oluşumunu ve sürdürülmesini düzenlerler. Bu ekosistemler aynı zamanda insanlara fiziksel ve psikolojik deneyimler sunar, öğrenme ve esinlenme imkanı verir, aidiyet ve mekan duygusunu destekler. 
  • Ormansızlaştırma dünyayı tehdit ediyor. Dünyanın tüm işletilebilir petrol, gaz ve kömür kaynaklarından daha fazla karbon depolayan ormanlar, 2001 ile 2019 yılları arasında her yıl atmosferden 7,6 Gigaton CO₂ emiyor. Bu da tüm insan kaynaklı karbon emisyonlarının yaklaşık %18’ine karşılık geliyor. Ancak her yıl Portekiz büyüklüğünde bir alana karşılık gelen yaklaşık 10 milyon hektar ormanı kaybediyoruz. Özellikle tropikal bölgelerde kaybedilen ormanlar, karbon emisyonlarına yol açıyor; daha sıcak, daha kuru yerel iklimlere sebep oluyor; kuraklık ve yangınların süresini ve şiddetini artırıyor ve kaybolan ormanın büyüklüğüne bağlı olarak yağışların azalmasıyla ve küresel yağış modellerinin değişmesiyle sonuçlanıyor. Örneğin, Orta Afrika veya Güney Amerika’daki tropikal ormanların tamamen yok olması, ortalama gündüz sıcaklıklarını 7-8ºC artırabiliyor ve bu bölgelerdeki yağış miktarını yaklaşık %15 azaltabiliyor.
  • Mangrovlar, denizlerin eşsiz ormanlarıdır. Önemli birer biyoçeşitlilik deposu olan mangrovlar, insan için sundukları beslenme ve ısınma imkanları ile balıkçılık ve ekoturizm gibi ekonomik, eğitim ve manevi değerler gibi kültürel hizmetlerle kıyı toplumlarının geçiminde önemli bir yere sahiptir. Mangrovlar aynı zamanda, iklim değişikliğine karşı önemli bir “doğa temelli çözüm” kaynağıdır.
  • Okyanus köpekbalıkları ve vatozları yok oluşta. Son 50 yılda, okyanuslarda yaşayan köpekbalıkları ve vatozların küresel bolluğu, 1970’ten bu yana 18 kat artan balıkçılık baskısı nedeniyle %71 azaldı.
BUNU DA OKU:  Her güne iki ajanda!
OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Raporun bulgularını yorumlayan WWF Küresel Direktörü Marco Lambertini şu görüşleri dile getirdi: “Bugünkü ve gelecek nesillerin refahını tehdit eden, birbiriyle bağlantılı iki acil durumla karşı karşıyayız: iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı. Aralık 2022’de düzenlenecek BM Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’nin uzun zamandır beklenen 15. Taraflar Konferansı’nda (COP15) bir araya gelecek dünya liderlerinin elinde gezegenin ve insanlığın geleceğini etkileyecek bir fırsat var. WWF, dünya liderlerine biyoçeşitlilik kayıplarını tersine çevirecek ve 2030 yılına kadar “Doğa Pozitif bir Dünya” yaratmayı taahhüt eden bağlayıcı anlaşma talep ediyor.” 

Dr. Lambertini bu anlaşmanın doğa kaybına sebep olan sektörlerin hızlı dönüşümü ve gelişmekte olan ülkelere finansal destek sağlanması dahil hızla atılacak adımlar içermesi gerektiğini vurguladı: “Nasıl ki küresel ölçekte belirlenen ‘2050’ye kadar net sıfır emisyon’ hedefi enerji sektörünü yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirdiyse, ‘2030’a kadar doğa pozitif’ hedefi de doğa kaybına neden olan tarım, balıkçılık, ormancılık, altyapı ve madencilik sektörlerini değiştirerek sürdürülebilir üretim ve tüketime yönelik dönüşümlerine ivme kazandıracak.” 

Butterflies near the Augusto Falls on the Juruena River, Juruena National Park, Brazil.

Aslı Pasinli: “Küresel ekonomi ve milyarlarca insanın geçimi doğaya bağlı”

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli de doğal kaynakları herhangi bir bedel ödemeden, savurgan ve sürdürülemez bir şekilde kullanabileceğimiz yönündeki varsayımların geçersizliğinin artık apaçık ortada olduğunun altını çizdi. “Bedeller, aşırı hava koşullarından kaynaklanan can ve mal kayıpları, kuraklık ve sellerle ağırlaşan yoksulluk ve gıda güvenliği sorunu, toplumsal karışıklıklar, artan göç dalgaları ve zoonotik (hayvan kaynaklı) hastalıklar olarak karşımıza çıkmaya başladı. Doğanın kaybı, etik veya ekolojik bir mesele olarak algılanmaktan çıktı; ekonomimiz, sosyal istikrarımız, bireysel refahımız ve sağlığımız için hayati önemi dikkate alınarak daha geniş anlamda yorumlanıyor ve bir adalet meselesi olarak görülüyor. Çevresel kayıplardan en çok dünyanın en savunmasız toplulukları etkileniyor. Küresel ekonomi ve milyarlarca insanın geçimi doğaya bağlı. İklim, çevre ve toplum sağlığı krizlerini önlemek için biyolojik çeşitlilik kayıplarını önlemek ve hayati öneme sahip ekosistemleri geri getirmek, küresel gündemin en önemli maddeleri haline gelmeli” dedi.

BUNU DA OKU:  Türkiye 2019'un kaynaklarını tüketti, bugünden itibaren 2020'den yiyoruz

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Hayvanlar, İklim Değişikliği, Sağlık, Yenilenebilir Enerji
Yeşil Posta: Ülkemizden ve dünyadan haberler

#1 ABD’nin New York eyaletinde sera gazı emisyonları düşürmek amacıyla 2035 yılı itibarıyla benzinli ve dizel sıfır araçların satışı yasaklanacak.

Kapat