Mavi ekonomi nedir?
Okyanuslar (ve denizler), dünya yüzeyinin yüzde 70’ini kaplayan ve gezegenimizin biyoçeşitliliğinin tahminen yüzde 80’ine ev sahipliği yapan dünyanın en büyük ekosistemidir. Aldığımız her iki nefesten birinin kaynağı olan bu ekosistem aynı zamanda iklim değişikliğinin etkilerini sınırlamaya yardımcı olan en büyük doğal karbon yutağıdır. Biyosferin yüzde 95‘ini, dünyadaki su kaynaklarının ise yüzde 97‘sini oluşturur.
Dünya nüfusunun yüzde 40’ı kıyı bölgelerinde yaşamakta, 3 milyardan fazla insan geçimini sağlamak için okyanusları kullanmakta ve dünya ticaretinin yüzde 80’i denizlerden sağlanmaktadır. Okyanusların ve denizlerin küresel ölçekte ticarette önemli bir rolü vardır. İmparatorluk dönemlerindeki tüketim malları ticaretinden Sanayi Devrimi dönemini güçlendiren petrol ticaretine, kıyısında yaşayan insanların geçim kaynağı olmasından deniz turizmine kadar birçok sektörde karşımıza çıkan okyanuslara sonsuz bir kaynak gibi yaklaşmamak gerek. Gezegenimizdeki her bir madde ve/veya canlı gibi o da oluşan şartlara bağlı olarak hasar alıp risk altında olabiliyor.
Copernicus raporuna göre Haziran 2023 aynı zamanda 1970’lerde kayıt tutulmaya başlandığından bu yana küresel okyanus sıcaklıkları açısından en sıcak Haziran ayı oldu. Artan okyanus sıcaklıkları okyanus asitliği seviyelerini artırıyor, balıkların ve deniz memelilerinin göç düzenlerini değiştiriyor, mercan resiflerine, mangrovlara ve sulak alanlara zarar veriyor.
Mavi ekonominin ortaya çıkması ve tanımlamaları
Yeşil ekonominin alt başlıklarından biri olan “mavi ekonomi” kavramının ilk kez Gunter Pauli’nin 2010 yılında yayınlanan “The Blue Economy: 10 Years, 100 Innovations, 100 Million Jobs” adlı kitabı ile kullanılmaya başlandığı kabul edilmektedir. Bu kavram daha sonra 2012 yılının Haziran ayında Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nda (Rio+20) kullanılmış ve o günden beri kavram yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır.
Birkaç mavi ekonomi kavramına yakından bakmakta fayda var.
Birleşmiş Milletler mavi ekonomiyi, “Okyanusun veya ‘mavi’ kaynakların daha iyi yönetilmesini teşvik eden, gelişmekte olan bir kavram” olarak tanımlıyor.
Dünya Bankası mavi ekonomi kavramını, “Okyanus ekosisteminin sağlığını korurken ekonomik büyüme, daha iyi geçim kaynakları ve istihdam için okyanus kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı” olarak tanımlıyor.
Avrupa Komisyonu ise “Okyanuslar, denizler ve kıyılarla ilgili tüm ekonomik faaliyetler” olarak tanımlıyor ve mavi ekonominin “Birbiriyle bağlantılı çok çeşitli yerleşik ve gelişmekte olan sektörleri kapsadığını” ekliyor.
Conservation International’a göre de “Mavi ekonominin aynı zamanda karbon depolama, kıyı koruma, kültürel değerler ve biyoçeşitlilik gibi konularda ekonomik faydaları da içerdiğini” ekliyor.
Mavi ekonominin etki alanları ve faydaları
Yıllık ekonomik değeri 2.5 trilyon ABD Doları olarak tahmin edilen okyanusla bağlantılı sektörler veya “mavi ekonomi” dünyanın en büyük 7. ekonomisine eşdeğerdir.
Mavi ekonomi kıyı ekonomik ve sosyal dayanıklılığı, okyanus taşımacılığının iyileştirilmesi, okyanus yenilenebilir enerjisi, okyanus kaynakları gıda yatırımı, okyanus biyoteknolojisi, okyanusun temizlenmesi ve beklenen yeni nesil okyanus faaliyetleri olmak üzere yedi başlıkla ele alınabilir.
Sürdürülebilir bir mavi ekonomi, şimdiki ve gelecek nesiller için sosyal ve ekonomik faydalar sağlar; çeşitli, üretken ve dirençli ekosistemleri eski haline getirir, korur ve sürdürür; ve temiz teknolojilere, yenilenebilir enerjiye ve döngüsel malzeme akışlarına dayanmaktadır.
Mavi ekonomi, deniz ekosistemlerinin daha iyi yönetişimini, daha düşük emisyonları, daha adil bir sağlık standardını elde etme ve iklim değişikliğiyle mücadelede bir oyuncu olma gücüne sahiptir. Yenilenebilir enerjinin bu yılın öne çıkan başlıklarından biri olduğunu düşününce mavi ekonominin faydalarından yalnızca bir tanesi olan açık deniz rüzgar enerjisi mavi ekonominin diğer endüstrilerle iç içe olan durumuna güzel bir örnek.
Avrupa Birliği Mavi Ekonomi 2023 raporunda 2010 yılından bu yana mavi ekonomi sektörlerinin gelişimi ön plana çıkmaktadır.
Örneğin, 2010’dan 2020’ye kadar, aşağıdaki sektörler için ana ekonomik performans göstergesi olan Gayri Safi Katma Değerde önemli bir artış olmuştur:
yaşam kaynakları: +%25;
liman faaliyetleri: +%25;
açık deniz rüzgar enerjisi: +%1762;
gemi yapımı ve onarımı: +%22.
Mavi ekonomi yeni iş fırsatları da sunmaktadır. Analiz edilen sektörlerdeki çalışan sayısı artmakta olup istihdam oranı sadece 10 yılda 20 kat artan açık deniz rüzgar enerjisi sektöründe en yüksek seviyeye ulaşmıştır.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin 14. Hedefi “Sürdürülebilir kalkınma için okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir şekilde kullanmak” olarak tanımlanmıştır.
Ülkemizin mavi ekonomideki durumu
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde hem deniz yaşamının getirdiği biyoçeşitlilik hem de deniz üzerinden elde edilen ekonomik değeri düşününce mavi ekonominin ülkemizdeki konumunu da dikkatlice ele almak gerek. Türkiye’nin 2000-2020 yılları arasında Deniz Yolu ile yapılan dış ticaretinin toplam hacmi, TÜİK verilerine göre 3.216 Trilyon Dolar’dır. Son 20 yılda finansal büyüklük, 27.6 Milyar Dolardan, 2020 sonu itibariyle 114.8 Milyar Dolara erişmiştir.