Tedirgin edici birkaç rakam

Çevre haberlerinde genelde böyle rakamlar paylaşıldığında açıklaması yapılmaz, bilinen rakamlardır diye bazen geçiştirilir. Ama bu rakamlar için böyle bir genelleme yapamayacağız. Çünkü bu grafik o kadar önemli ki, karbondioksit salımının ciddiyetini tüm açıklığı ile ortaya koyuyor.

IiB CO2 graphic v3

 

Dünya’da karbon salınımı her geçen yıl %3 oranında bir artış göstermekte. Türkiye olarak biz de karbon 1990 yılına göre salımımızı %124 arttırarak, 2013 yılında “Günün Fosili” seçilmiştik. 800’den fazla sivil toplum kuruluşundan oluşan Climate Action Network (CAN – İklim Eylem Ağı) tarafından organize edilen ‘Günün Fosili’ ödülü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi müzakereleri boyunca müzakereleri tıkayan veya iklim müzakerelerinin gerektirdiği şekilde davranmayan ülkelere veriliyor.

13213123123

Bunda 2012 yılının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından “kömür yılı” olarak ilan edilmesi ve yenilenebilir enerji kaynakları yerine %90 oranında ithalata bağlı olduğumuz kömür ürünleri ve %98 oranında dışarıya bağımlı olduğumuz doğalgaz ile çalışan elektrik santralleri yapmamızın çok büyük payı var.

1,020 ve 380
Rakamlara gelirsek, 1850’den 2000 yılına kadar olan 150 yılda, insanlık 1,020 gigaton ya da 1 trilyon ton (12 sıfırla) karbon salınımı yapmış. Yalnız, bu rakam 2010 yılının analizlerine göre, tüm Dünya’nın sadece 30 yıllık karbon salınımı demek, zira sadece 2000 yılından bu yana Dünya ülkeleri 380 milyar ton ve sadece 2010 yılında ise 31 milyar ton karbondioksit salımı yapılmış.

Rakamlar arasında kaybolduysanız şöyle açıklayalım, 31 milyar ton, 10 İstanbul trafiğinin sadece 10 sene sürmesi demek. Nüfusu 10 milyonun üstünde olan İstanbul gibi 24 tane daha “megaşehir” olduğunu ve bu megaşehirler arasında Tokyo ve Shangai gibi nüfusu 30 milyonun üstünde olan şehirler olduğunu da düşünürsek, aslında bu 10 yıllık süreç çok da uzun değil.

500
Bizi asıl düşündüren, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli yani IPCC’nin en sofistike bilgisayar modellemelerinde onayladığı 500 milyar tonluk “karbon bütçemiz”. Hesaplamalara göre iklim değişikliğinde artık geri dönüşü olmayacak 2°C’lik bir değişim, eğer 500 milyar tonluk bu karbon bütçemizi de harcarsak kendini iyice gösterecek. İşin bizi düşündüren yanı ise, şu andaki karbon emisyonumuzu göz önünde tutarsak, bütçemizi 13 yılda harcayacakmışız gibi görünüyor.
123124132

BUNU DA OKU:  Kullan-at kültürü: Gerçekte ne kadar geri dönüşüm yapıyoruz?

Zaten 0.8 °C ısıttığımız Dünya’mızda, kutupların erimesi, okyanusların asitlenmesi ve sel felaketlerigibi sorunlar kendini göstermekte ve ne yazık ki şu ana kadar olan karbondioksit salımlarından dolayı1.5°C’lik ısınma kaçınılmaz bir duruma gelmiş durumda. Bunun sonucunda ise Kuzey Kutbundaki buz seviyeleri her yıl %15 oranında azalacak ve bu da deniz seviyeleri 0,8 m artıracak.

Okyanusların akciğeri olan mercan resifleri ise artık büyüyemeyecek. Her ne kadar yağışlar %7 oranında artsa da, bu kendini kasırga ve fırtına olarak gösterecek ve eskisine göre %7.5 oranında daha yıkıcı olacak. Türkiye gibi kurak bölgeler ise daha da kuraklaşacak ve, mısır ve buğday gibi ürünlerde %10 gibi bir verim azalması olacak.

Eğer 500 milyar tonluk karbon bütçemizi harcarsak, ki bütün işaretler onu gösteriyor, Dünya’mız 2°C ısınmış olacak. Bu da Kuzey Kutbu buz oranının her yıl %30 oranında azalması ve bunun sonucunda deniz seviyesinin 1 metre artıp, Amsterdam gibi bir şehrin 2100 yılına kadar dizlere kadar su altında kalacak olması demek.

1.5°C’lik ısınma ile zaten büyümesi durmuş mercan resifleri ise artık okyanus suyunun asitlenmesinden dolayı çözünüp, yok olacak. Fırtına ve kasırgaların taşıyacağı su oranı %13 oranında artacağından, yıkıcılıkları da %15 oranında artacak. Bundan sonraki her yaz rekor kıran yeni bir sıcaklık dalgası olacağından, kuraklık mısır ve buğday ürünlerinde %20 oranında verim azaltıp, orman yangınlarını artıracak.

Türkiye’de ise 2°C’lik ısınma zaten sıcak olan Akdeniz iklimin daha da ısıtarak ve hatta bazı bölgelerde 5°C’lik ısınma alanları oluşturarak kendini gösterecek. Bunun sonucunda Türkiye’de yağışların yaz döneminde %30 azalması ve yıl boyunca kurak dönemlerin uzaması ve değişmesi bekleniyor.

Orman yangınlarının ise güneyde tüm yıla yayılması ve diğer bölgelerde is yangın tehlikesi bulunan dönemin altı haftaya kadar uzayacağı, özellikle zaten şu anda da sorunları olan tarım sektörün, sıcaklık artışı ve kuraklık yüzünden ürün veriminde düşüşler yaşaması bekleniyor. Özellikle fasülye, soya fasülyesi ve mercimek gibi ürünler bu durumdan en çok etkilenecek ürünler olacak. Daha kurak bir iklim, yağış miktarında düşüş, tarımda su tüketiminin giderek artması, yüzey sularının kaybedilmesi… 2°C’lik ısınma bu kış aylarında güzelmiş gibi düşünülse de, uzun dönemde çok büyük sorunlar yaratacağa benziyor.

BUNU DA OKU:  Toorba'yı duydunuz mu?

745+2050

Şimdiye kadar tedirginlikten koltuğunuzun ucuna oturmadıysanız, bundan sonraki rakamlardan sonra biz de oldukça tedirgin olduk. Rakamları açıklayalım; 745 milyar tonluk salım,kömür, petrol ve doğalgaz enerji şirketlerinin elinde halihazırda bulunan fosil yakıtlardan salınabilecek karbondioksit oranı.

Bu, karbon bütçemiz olan 500 milyar tonluk rakamdan çok daha fazla. İşin kötü yanı ise bu şirketlerin bu konu hakkında herhangi bir geri adım atmaması, zira onlar fosil yakıtlar ekonomik olarak kâr üretemeyecek duruma gelmediği sürece, işlerini kaybetmeyi istemiyorlar.

Korkutucu olan ise doğada kalan fosil yakıt rezervlerinin tahmin edilen karbondioksit miktarının 2 trilyon 50 milyar tonluk karbon salımına eşit olması. Eğer bu şirketler herhangi bir şey yapmazsa, bu rakam bizim karbon bütçemiz olan 500 milyar tonu, 4 kattan fazla bir şekilde aşıyor.

Toplamda neredeyse 3 trilyon tona ulaşan bu rakam ise cidden çok büyük bir mesele. Tüm bu rakamları şöyle özetleyebiliriz: Eğer 2°C’lik ısınmayı alkollü araç kullanımdaki yasal limit, ve kaçınılmaz olan 1,5°C’yi de şu andaki alkol seviyemiz olarak düşünürsek, 500 milyar tonluk “bütçemiz”, o akşam içebileceğimiz bir büyük bira oluyor. 2 trilyon 795 milyar rakamı ise, bizi çok sevmeyen bir barmenin bardakları doldurup, masaya koyduğu ve bunları hesabına yazdım dediği neredeyse 6 büyük bira daha oluyor. Hain barmen…

3123123123

Peki o biraları da içersek ne oluyor?
Bu küresel olarak neredeyse 6°C’lik bir ısınma demek; yani artık Kuzey Kutup buz oranının her yıl %75 oranından azalması, bu sebeple de okyanus ve deniz suyu seviyelerinin neredeyse 1,5 metre artıp, Amsterdam, Bangkok, İstanbul ve New York gibi şehirlerin dizlere kadar gelecek su altında kalması demek. Okyanus asitliği normal seviyelerine göre %150 arttığından, mercan resiflerinin artık tamamı yok olmuş, deniz ve okyanus yaşamı adına ise çok fazla bir çeşitliliği kalmamış olacak.

BUNU DA OKU:  Sakin Şehir: Cittaslow

Bunlara ek olarak, tüm canlı türlerinin neredeyse %40’ından fazlasının yok olma tehlikesi altına girdiği bir durum ortaya çıkacak ve insanlık ise hem Türkiye, İtalya, Yunanistan ve İspanya gibi çölleşmiş ülkelerden, hem de yıkıcılığı %45 oranında artmış fırtına ve kasırgalardan kaçma derdinde olacak. Bunlar tabii ki tahmini sonuçlar, zira bir de tahmin edemediğimiz, Sibirya ve Kuzey Kutup bölgelerindeki kalıcı donmuş toprakların çözülmesi ve okyanus yataklarındaki değişiklikler yüzünden ortaya çıkacak metan gazlarının etkileri var ki, bilim adamları bile bunları hesaplamaktan korktuklarını söylüyor. Artık bu noktadan sonra Dünya’mızı iyileştirmek istesek bile gezegene kalıcı etkiler bırakmış ve ilk iyileşme belirtilerini ise ancak ve ancak 300 bin yıl sonra görecek bir duruma gelmiş olacağız.

Zamanımız var
Maalesef durumumuz bu, ama hazırlıksız değiliz, yapacaklarımızı biliyoruz. Dünya’yı kendi malımız olarak görmeyi bırakıp, onun dengelerini kabul etmemiz ve bu dengeler ile oynamamız gerekiyor. Fosil yakıtlardan ve ekosisteminin dengesini bozacak projelerden uzak durmamız gerekiyor. Eğer Almanya gibi kuzeyde, gelişmiş ve nükleer enerji santrallerini kapatmaya başlamış bir ülke tüm elektrik ihtiyacınının yarısını güneş enerjisinden sağladığı neredeyse bir tam yaz geçirdiyse, bizim Türkiye gibi güneş ve yenilenebilir enerji potansiyeli fazla bir ülkede bunu niye yapamıyoruz diye sormamız lazım.

İşi çözecek teknolojiye sahip olduğumuz, ancak politik ve ekonomik çıkarların bizi engellediği bu dönemlerde, biz Yeşilist olarak sizi bilgilendirmeye devam edeceğiz, ama artık kişisel değişimlerin bizi bir yere kadar götüreceğini ve bundan sonra enerji, ekonomi ve doğal kaynak kullanımı alanlarında olacak daha büyük değişimler istediğimizi yetkili kişilere göstermemiz lazım.

 

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Görkem Gömeç

Boğaziçi Üniversitesi ve SUNY Binghamton'da Küresel ve Uluslararası İlişkilerden sonra İsveç'te Uppsala Üniversitesi'nde Sürdürülebilirlik üzerine master yaptı. Teknoloji, kitlesel değişim ve akıllı politikalar ile çözümler bulabileceğimize inanıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, İklim Değişikliği, Yenilenebilir Enerji
Lütfen çevrecilik yaparak çevreye zarar vermeyiniz

İdris Güllüce bombayı patlattı: 'Türkiye'de bir çevre fanatikliği oluştu. Çevreciler, çevreyi ülkenin gelişmesine yönelik projeleri engellemek için bir enstrüman olarak...

Kapat