Tatilde okumalık 8 yeni ve yeşil kitap

‘Dokuz günlük tatilde ne okuyacağım?’ diye düşünenler için, son dönemde çıkmış, çevre ile ilgili kitaplardan oluşan bir liste derledim. Şimdiden iyi tatiller.

1. Okulsuz Büyümek – Ben Hewitt (Sinek Sekiz Yayınları, 2016)

0000000682989-1

Okulsuz Eğitim, Kırsalda Yaşamak, Doğa ile Bag Kurmak ve Yaşarken Öğrenmek Hakkında Sıradışı bir Ebeveynlik Macerası

 

“Bizim çocuklarımız okula gitmiyor. Bu kitap genel olarak oğullarımın örgün eğitim sisteminin sınırları dışındaki öğrenme biçimi ve öğrendiklerinin içeriği ile ilgili. Ancak bu biçim ve içerik, birçok açıdan Vermont Dağı’nın yamacındaki hayatımızdan ayrı düşünülemez. Bu nedenle anlatacağım hikayelerin hiçbiri ilk bakışta size öğrenmeyle ilgili görünmeyecektir, yani en azından bu kültürde anlaşıldığı biçimde değildir. Paylaştığım hikayeler çocuklarımızın eğitimi hakkında olduğu kadar, arazimizle kurduğumuz bağın, oradaki çalışmalarımızın sürekli geliştirdiği yaşam biçimi anlayışımızın, benim ve eşim Penny’nin de hakkında.

Anlattıklarım yalnızca öğrendiklerimiz hakkında da değil, aynı zamanda öğrendiğimiz ama unutmaya çalıştıklarımız hakkında. Hem inandığımız gibi yaşayabileceğimiz hem de daha geniş anlamdaki bir dünya ile bağımızı koruyan, dengeli bir yer inşa etme maceramız hakkında.”

2. Gıda Bağımsızlığı – Uwe Hoering (Yeni İnsan Yayınevi, 2016)

GdaBamszln“Gıda ticarileşmesi artık gıda güvenliği tehdit ediyor. Özellikle ithalatı başlı başına öncelikle çiftçiyi sonrasında tüketiciyi dört bir yanından çevirip sarmalıyor. Artık market raflarında cici bici ambalajlarında kaplanmış, içinde ne barındırdığı belirsiz, farklı kıtalardan dev gemilere taşınmış ürünlere karşı karşıyayız.

Gıda ithalatı bir tek mevzuya odaklanmış durumdadır: düşük maliyetler.

Kayıplarımız ve geri döndürülmez varlıklarımız için tek bir cam simidi kaldı; şehirli tüketicilerin seçimleri ve tüketmekten ileri gelen güçleri.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3. Ekoeleştiri – Greg Garrard (Kolektif Kitap, 2016)

0000000687078-1

“Ekoeleştiri, edebiyat çalışmaları ve çevre söylemiyle tarih, felsefe, psikoloji, sanat tarihi, siyaset bilimi gibi ilgili alanların etkileşim noktalarının izini sürüyor. “

Greg Garrard

Ekoeleştiri, edebiyat çalışmaları ve çevre söylemiyle tarih, felsefe, psikoloji, sanat tarihi, siyaset bilimi gibi ilgili alanların etkileşim noktalarının izini sürüyor. Kirlilik, Pastoral, Yaban Hayat, Kıyamet, Mesken, Hayvanlar ve Dünya başlıkları altında ekoeleştirel kavramları inceleyerek bu kavramlar etrafında şekillenen “kırsal”, “toprak”, “ozon deliği” gibi farklı dönemlerde farklı toplumsal çıkarlara hizmet ettiği düşünülen mecazların nasıl üretildikleri ve nasıl dönüşüm geçirdiklerini araştırıyor.

İnsanlarla çevre arasındaki ilişkiyi kültürel üretimin tüm alanlarında, Wordsworth ve D. H. Lawrence’dan Thoreau’nun Walden’ına, Heidegger ve Derrida’dan Werner Herzog’un Ayı Adam’ına kadar, nasıl hayal ettiğimizi ve betimlediğimizi inceleyen Garrard, insan/doğa düalizminin toplumsal çıkarımlarından ekofeminizme, küresel ısınmadan, insanın doğaya uyguladığı şiddete işaret eden Kızılderililere kadar uzanan etkileyici bir çalışma sunuyor.

“Muhriplerin şiddetine ve açgözlülüğüne karşı yerli kabile halklarının galip geleceğine dair hiçbir umut olmadığını mı düşünüyorsunuz? Dünyanın öfkesini ve asla durmayacak titremesini unutuyorsunuz. Dünya bir gecede tüm ulusların zenginliğine tekrar el koyacak.”

BUNU DA OKU:  EAGD ‘den enerji tasarruflu ampül hediyesi

 

4. Şehir Hakkı – Henri Lefebvre (Sel Yayıncılık, 2016)

0000000684008-1

“İnsanlık tarihinde ilk kez şehirlerde yaşayanların sayısı kırsal kesimde yaşayanları katbekat geride bırakırken, şehirlerdeki mücadele ve sorunlar da dünya tarihinde görülmemiş ölçüde öne çıkmıştır. HenriLefebvre’in Şehir Hakkı da yayımlandığı 1968’den bu yana giderek öne çıkan bir mücadelenin temel sloganına ve fikrine dönüşmüştür.

Derinlikli çalışmasının bu birinci kitabında, kent adı altında oluşan yeni gerçekliğin sanayi şehrinin sonu, çeperler ve banliyöler halinde parçalanması anlamına geldiğini gösteren Lefebvre, şehir mekânının kapitalist üretimini kullanım değerinden ziyade mübadele değerinin belirlediğini, dolayısıyla sermaye ve mülk sahibi olmayan, mekânların mübadele değeri üzerinden kâr sağlayamayan sınıfların şehir üzerinde söz hakkını yitirdiğini de ortaya koyar.

Şehri yeniden-üreten siyasi ve iktisadi süreçlere kolektif müdahalelerle şehir hakkının şehirli mülksüzlerce yeniden ele geçirilmesi gibi temel bir politik mücadele ekseninin doğmuş olduğu günümüzde, yaşam alanlarına sahip çıkma mücadelesi veren dünya halklarının temel sloganına dönüşmüş “adil ve yaşanılası bir kent hakkı” antikapitalist mücadelenin ana eksenlerinden biri haline gelmiştir. Bu mücadeleyle doğrudan ya da dolaylı ilişkide bulunan herkesin, siyasetten sosyolojiye, sanattan felsefeye ve bilime dek her alanın düşünür ve aktivistlerinin dönüp dolaşıp geleceği referans metinlerden biri olmuştur Şehir Hakkı.

Düşünce tarihinde şehir algısını değiştirmiş, yeni bir bilinçlenme yaratmış öncü düşünürlerden biri olarak yerini alan Lefebvre’in bu esinleyici ve kurucu metni, şehir hakkı, kentsel yaşam hakkı, yeni bir hümanizma ve demokrasi tasarımlarının odağında yer almayı hak eden temel bir eser.”

 

5. Ekoköy Ithaca – Liz Walker (Yeni İnsan Yayınevi, 2016)

IthacaEkoky-n

“Goethe’nin “Yapabileceğiniz ya da düşleyebileceğiniz ne varsa ona başlayın. Cesarette zeka, güç ve sihir vardır. Hemen başlayın.” cümlesini çalışma masasının başucuna asan Liz Walker, ne zaman bir güçlükle karşılaşsa, dönüp bu sözü okuyor ve yeniden motive oluyordu. Ne kafesten çıkıp özgürleşmek, ne de Platon’un mağarasından kaçıp yüzünü güneşe dönmek kolay. ABD’de iki kadın, bir ekoköy kurma düşüyle yola çıktıklarında da önlerine binbir türlü engel çıktı ama Ekoköy İthaca her zorluğu aşarak kuruldu.

Liz Walker ‘yeşil yaşam’ sürdüren birisinin etkisinin dalgalar halinde yayılarak pek çok başka yaşamı etkileyeceğini düşünüyor. Tuttuğu günlükten çıkardığı notlar böylece gezegenin herhangi başka bir yerinde benzer düşleri paylaşanlara umut veriyor. Ekoköy kurmanın tek bir yolu ya da tek bir şekli yok. Zaten böyle bir tektipleşmeye de ihtiyacı yok. Her topluluğun, her kültürün ve farklı coğrafyaların birbirine hiç de benzemeyen yolları, yöntemleri olabilir. İlham almak, dayanışmak ve paylaşmak, işte bunlar bu zenginliği benzersiz kılıyor. Günümüzün rekabetçi ve patent odaklı dünyasının aksine, her öğrendiğini koşulsuz olarak dağıtan, alternatif bir dünya önümüzde aralanıyor.

BUNU DA OKU:  İnternetten Kamusal Veriye Ulaşma Rehberi ücretsiz olarak yayında

Yeni İnsan Yayınevi, Ekoköyler: Yeni Rotamız kitabıyla genel anlamda ekoköylerin değerleri neler olabilir tartışmasını başlatmıştı. Şimdi Ekoköy İthaca ile öznel bir deneyimi kitaplaştırdı. Farklı coğrafyalardan farklı deneyimlerle bu yolculuğu sürdürmeye niyetliyiz.”

“Başarıya ulaşmış bir ekoköyün kurucularından birisi tarafından kaleme alınmış bu anlamlı ve içten bakış açısı, kendi ekoköyünü ya da topluluğunu kurmayı planlayan herkes tarafından okunmalıdır.”

Diana Leafe Christian
(Creating a Life Together yazarı)

 

6. Sulak Bir Gezegenden Öyküler – Sargun A. Tont (Kırmızı Kedi Yayınları, 2016)0000000693238-1

“Ekoloji, Çevre, Doğa Sevgisi ve Doğal Tarih Üzerine İncelemeler Çevre ve ekoloji sorunlarını etik ve estetik boyutlarıyla ele alması nedeniyle, Sulak Bir Gezegenden Öyküler klasik anlamda bir “ekoloji kitabı” değil. Deniz ekolojisi uzmanı Sargun A. Tont, deniz canavarlarından bisikletin tarihine, edebiyattan doğa bilimine geniş bir yelpazede inceliyor çevreyi. Toplumsal ekoloji, eko-feminizm, sosyal ekoloji gibi hareketleri masaya yatırırken çözüm önerilerini de ele alıyor, çevre sorunlarına değinirken farklı kültürlerin doğaya bakış açılarının önemini vurguluyor.

Mevlânâ’dan bir beyit, Wordsworth’ten bir kıtayla edebiyata da değiniyor. Batı’da Romantizm ile başlayan doğa sevgisinin izini, Doğu’da Japon haiku’larında sürüyor. İsveçli bilimadamı Carl Linnaeus’tan, Alman doğa bilimci Alexander Humboldt’a kadar doğal tarih makaleleriyle bilim ve edebiyatın kesişim noktalarını irdeliyor. Duygusal ve estetik faktörleri göz ardı etmeden, okurların doğaya farklı bir açıdan bakabilmesini sağlıyor. ”

Bir bilgedir Sargun Tont… Bu sıcak insan, dünyaya saygı duyan, ırkları, milliyeti, dar kapsamlı birçok görüşü ve ideolojiyi aşan bu insan, bizim toplumumuzun yetiştirdiği ve dünyaya hediye ettiği en değerli aydınlardan biridir.

Talât Sait Halman-

Sargun A. Tont’un bu nefis yapıtını okuyunca, “çevrecilik” bambaşka bir anlam kazanacak zihninizde.

Nilüfer Kuyaş

 

7. Hayvan Hakları – Çetin Nerse (Ayrıntı Yayınları, 2016)

0000000680746-1
“İnsanın hayvanlarla olan ilişkisi hâlâ çözülememiş muammalarla dolu. Hayvan imgesi, kültürel ve antropolojik açılardan insanın korku ve ilham kaynağıdır. İnsan, bin yılları bulan dünya macerasında hayvandan korktuğu kadar ona hayran da olmuş, onu taklit etmiş, ona benzemeye çalışmış; bazı karışık karanlık duygularla hayvanı esir almaya çalışmıştır. İnsanın çılgınlık boyutuna varan “doğaya egemen olma arzusu”nun öncelikli kurbanı hayvanlardır. Bitki ve hayvanların evcilleştirilmesi uygarlığın ilk ve en kanlı adımı olmuştur; hayvanların bedenlerinden her türlü istifade eden insanlık, hem kendi hemcinslerini hem de hayvanları boyunduruk altına alırken hiçbir vicdani sorumluluk içinde olmamıştır.

Çetin Nerse, elinizdeki kitapta insanlığın hayvanlarla olan kanlı tarihine eleştirel bir perspektiften hareketle ışık düşürürken, hayvan haklarının nasıl ve hangi araçlar kullanılarak genişletilebileceği üzerine de çarpıcı yorumlarda bulunuyor; insanlığın özgürleşmesinin ancak ve öncelikle hayvanların özgürleşmesinden geçtiğinde ısrar ediyor…”

BUNU DA OKU:  İstanbul Film Festivali'nin doğaya dokunan 14 filmi

 

8. İnşaat Ya Resulullah – Derleyen: Tanıl Bora (İletişim Yayınları, 2016)

insaat-ya-resulullah“Şefaat ya resullulah niyazından uyarlandığını herkesin anlayacağı bu slogan, İslâmcı menşeli liberal-muhafazakâr siyaset pratiğinin bir hicviyesidir. İnşaat sektörü, AKP iktidarının ekonomi-politiğini çözümlemek için kilit bir alan. Onun politik mitolojisini anlamak için de öyle…”

“Ülkenin şantiyeye dönmesi”, nicedir, gururla söylenen, göğüs şişiren bir politik mecazdır. Birçok başka sektörü canlandıran etkisiyle büyük bir iktisadî kıymet biçiliyor inşaata; bütün ekonominin bütün ayıplarını giderecek bir sihirli kuvvet gibi bakılıyor. Dahası, kalkınmanın, refahın, zenginliğin simgesi olarak, bir fetiş kıymeti taşıyor. Bir zengin sınıfının yaratılmasında ciddi payı olduğu, zaten aşikâr!

Elinizdeki derleme, inşaat ‘olayını’ birçok cephesiyle ele alan makaleleri bir araya getiriyor. İnşaatın rant dağıtımından korporatizme uzanan ekonomi-politik hikmeti… Mülkiyetten büyümeye hâlelenen “manevî”-psikolojik hikmeti… Cami mimarlığı, “kubbe” imgesi… “Büyüklük” tutkusu… İnşaat projelerinin şehir-toplum-insan tasavvurlarıyla alakası… İnşaatçiliğin meslekî şehveti ve “Şantiyeler kralı” Ali Ağaoğlu… Depremlerin öğretemediği…

Mehmet Atlı, Osman Balaban, Tuncay Bilecen, Tanıl Bora, Ayşe Çavdar, Erbatur Çavuşoğlu, İhsan Eliaçık, Neşe Gurallar, Sinan T. Gülhan, Mehmet Penbecioğlu, Özgür Taburoğlu ve H. Bahadır Türk’ün yazılarıyla.”

 

 

Bonus: Aslı Erdoğan – Mucizevi Mandarin (Everest Yayınları)

0000000209437-1

“Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış.

Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş.

Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gelgelelim güzel kadının her donuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar.

Sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarında yığılmış, ölmüş. Bir zamanlar izlediğim Mucizevi Mandarin adındaki bir balenin, eski Çin efsanelerinden alınma öyküsünü, ilk sevişmemizden hemen sonra Sergio’ya anlatmıştım. Nedense anlattıklarımdan pek hoşlanmadı, ama bu öykü benim en sevdiklerimden biridir.”

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Gündem, Hayat, Kent, Mercek, Sanat ve Tasarım
Haberler topraktan yeşeriyor: Japonya’nın bitkilere dönüşen gazetesi

Japonya’nın en çok okunan gazetelerinden biri olan Mainichi Shimbunsha, %100 sürdürülebilir bir gazete tasarımı ile dikkat çekiyor. Bu gazeteyi okuduktan

Kapat