Barbra Streisand, Dünya Serçe Günü ve Twitter’ın yasaklanması
Gelecekten 2014 yılına geri baktığımızda 20 Mart gününü Dünya Serçe Günü olarak hatırlamayacağız, bu yıl da zaten çok kutlayanı olmadı.
Sabahınıza melodi katan bu tatlı varlık, çoğu hayvan türü gibi yok olma tehlikesi altında. İnsanın plansız büyümesinden dolayı, diğer canlılarla beraber yaşayamama ve onlara yeterli yer sunamama “başarımız”, serçelerinde yeterince yuva yeri sunmaması, yavrularını besleyecek kadar böcek bulamamaları hatta cep telefonu baz istasyonlarından kaynaklanan mikro dalga kirliliğinden etkilenmelerine yol açıyor. Yapabileceğimiz şimdilik küçük kuş evleri olabilir, daha sonra ise onları ve diğer canlıları hayatımıza nasıl entegre edebiliriz diye projeler tartışmalıyız.
Dediğimiz gibi 20 Mart 2014, Dünya Serçe Günü olarak hatırlanmayacak, bugün o günkü Türkiye hükümetinin sanal da olsa başka bir kuşa yaptığı baskıların ve o baskıların nasıl teptiği gün olarak hatırlanacak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa’da akıllı telefonları ile fotoğrafını çekip Twitter’a koyduğu kalabalığa “ilgilenmediği” uluslararası camiaya Türkiye’nin gücünü Twitter Mwitter’ın kökünü kazıyarak göstereceğini açıkladıktan 4-5 saat sonra, Twitter İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının kararına istinaden TİB tarafından “kapatıldı”.
Peki gerçekten kapatılabildi mi? Bazı kolay DNS ayarları veya VPN programlarını kullanaraktan Melih Gökçek’in bile girdiği Twitter’da #TwitterisblockedinTurkey hashtag’iyle 1 saatte 137 bin tweet atılırken, alternatif yollarla Twitter‘a girebilen kullanıcıların sadece 3 saat içinde 2,5 milyona yakın tweet gönderdiği belirtiliyor. Bu Türkiye’de Twitter’da günde ortalama 1 milyon 800 bin tweet atıldığı düşünülünce muazzam bir rakam.
Gelelim Barbra Streisand’e: Dünyaca ünlü bir şarkıcı ve oyuncu olmasının yanı sıra sosyal medya, ya da dün olayı anlatan Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Görevlisi İsmail Polat’ın da belirttiği gibi “Streisand Etkisi” altında “yeni medya”‘da bir örnek vaka çalışmasıdır.
Streisand, 2003’te bir blogta şans eseri çekilen evinin fotoğrafını yasaklatmak için mahkemeye başvurunca, internet, fısıltı gazetesi ve geleneksel medya kaynakları tarafından evinin yeri daha da belli olmuş, internetteki blog’un trafiği patlamış, hem de sonrasında mahkeme blog’u yazan kişiyi haklı bulup sanatçı mahkemeyi kaybetmiştir.
Yeni medya çalışmalarında bu, bir bilgiyi yasaklamanın veya silmeye çalışmanın aslında o bilgiyi daha da geniş yayma gibi “istenmeyen” bir etkisi olduğuna ait bir teoridir. Peki bizde etkisi nasıl oldu?
Atılan tweet sayıları ve giren kişiler zaten ortada. Buna ek olarak bir saat bile geçmeden hem ABD’den, hem de AB’den “ödlek” kelimesini kullanacak kadar sert tepkiler gelirken, Mashable’ın da bahsettiği gibi daha önce “diktatör” ve “Erdoğan” kelimelerini bir arada kullanmayan dünyadaki milyonlarca kişi, bu haberin yayılmasından sonra, neredeyse birkaç saat öncesine kadar ismini bilmediği Erdoğan’ın, ismine bu sıfatı eklenmiş olarak gördü.
Yazıyı biz de Mashable yazarı Chris Taylor’ın başladığı gibi bitirelim: “Gününüz nasıl gidiyor Sayın Erdoğan?”