COP 27’den 6 tarihi çıktı
Her yıl olduğu gibi COP olarak bilinen, Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen iklim değişikliği için Taraflar Konferansı (Conference of the Parties) nın 27.si bu yıl Mısır’da gerçekleşti. Bu yıl ki konferans ilk olarak Coca Cola’nın ana sponsor olması ve Mısır’daki insan hakları ihlalleri ile ilgili oldukça dikkat çekti. COP27 sonrası da her yıl olduğu gibi bu konferansın verimli ya da verimsiz olduğuna dair fikir ve yorumlar devam ediyor. İklim krizinin aciliyeti göz önünde bulundurulduğunda, küresel çapta her birey, kurum, şirket ve hükümetin harekete geçme aciliyeti düşünülürse, bu küresel konferanslardan olan çıktılar yeterli değil. İklim krizine yaklaşımımız, tıpkı Covid-19, dönemindeki gibi küresel ve sistematik bir eylem planı ve işbirliği gerektiriyor. COP27’den çıkan olumlu ve olumsuz kararlar işte tam bu yüzden de önem arz ediyor. COP27’de
COP27 sonlanırken önemli çıktılar:
Kayıp-hasar finansmanı müzakerelerde önemli yer aldı
Kayıp ve zarar, aşırı hava koşullarının yoksul ülkelerin fiziksel ve sosyal altyapısı üzerindeki tahribatını ve iklimle ilgili felaketlerden sonra kurtarma ve yeniden yapılanma için gereken finansmanı ifade ediyor. İş kaynak yaratmaya ve kaynak aktarımına gelince, her yıl olduğu gibi, müzakereler son aşamada kitleniyor. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, AB’nin kayıp ve zarar fonu kurmayı kabul etmesini sağlayacak bir teklif sundu. Zengin ülkeler, böyle bir fona ihtiyaç olup olmadığını ve nasıl işleyeceğini belirlemenin zaman alacağını savunarak bu temel talebe direniyorlardı. Timmermans, “Fon konusunda isteksizdik, fon sahibi olmak bizim fikrimiz değildi. Benim isteksizliğim, tecrübelerime dayanarak, elimizde mevcut enstrümanlar varken, bir fonun kurulmasının ve buraya nakit akışının başlamasının fazla zaman alacağını bilmemdi. Elimizdeki mevcut iklim finansmanı enstrümanlarıyla daha fazla ilerleyebileceğimize inanıyordum. Ancak G77’nin bu fona bu denli bağlı olması, anlaşmamızı sağladı” dedi. Timmermans, herhangi bir fona “açık koşullar” ekleneceğini de sözlerine ekledi. Katkıda bulunan geniş bir mali bağışçı tabanı ile en savunmasız olanları desteklemeye yönelik olacak. Fon tek başına değil, örneğin çok taraflı kalkınma bankalarının reformunu içeren bir çözüm mozaiğinin parçası olarak faaliyet gösterecek. Buna paralel olarak AB, Paris Anlaşması’ndaki 1,5 derecelik hedef doğrultusunda emisyon azaltımları için güncellenmiş ulusal planlar ve 2025’e kadar küresel emisyonları zirveye çıkarmak için daha güçlü hükümler talep ediyor. Timmermans, “Bu bir paket anlaşma olmalı” dedi. 1992 BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi uyarınca, ülkeler kesin olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülke olarak sınıflandırıldı ve Çin, anlaşmaya göre hâlâ gelişmekte olan ülke konumunda. Bu, kümülatif olarak dünyanın en büyük ikinci yayıcısı ve dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmasına rağmen şimdiye kadar en yoksul ülkelere iklim finansmanı sağlama yükümlülüğünden kaçınan Çin üzerinde çok daha büyük bir baskı oluşturuyor. AB’nin bu hamlesi, dikkatleri fona itiraz eden ABD’ye de çevirdi. Gelişmekte olan ülkeler ise bu teklifi değerlendiriyor. Karayip Topluluğu Genel Sekreteri Carla Barnett kararsız bir yanıt verdi: “Gelişmekte olan küçük ada devletleri için tek bir seçenek var, o da ülkelerimizin geleceği için adil bir yol sağlayan bir finansman fonu. Bölme ve geciktirme taktikleri işe yaramayacaktır. Bu, adalet temelinde savunduğumuz bir konu.”
1.5 Derece sınırı bir kere daha teyit edildi
Geçen yıl Glasgow‘da yapılan COP26 anlaşmasındaki ve küresel sıcaklıklardaki artışı sınırlamaya ilişkin 2015 Paris Anlaşması’ndaki kilit noktaları yeniden teyit ediyor. Metinde şu ifadeler yer alıyor: “Küresel ortalama sıcaklıktaki artışı sanayi öncesi seviyelerin 2 °C’nin oldukça altında tutma ve sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 1,5 °C’nin hemen üzerinde sınırlama çabalarını sürdürme şeklindeki Paris Anlaşması sıcaklık hedefini yeniden teyit ediyoruz.”
Türkiye’nin emisyon azaltım hedefi: Emisyonlar Artacak
Türkiye, 2021 yılında küresel emisyonların yüzde yüzde 1,2’sine sahip olarak, dünyada en çok emisyona neden 14.ülke konumunda. Kişi başı karbon emisyonlarına bakıldığında ise Türkiye, yılda 5,3 ton karbon emisyonu ile dünya ortalamasının üzerinde yer alıyor. Türkiye, 2030 yılı için açıkladığı yüzde 41 artıştan azaltım hedefi ile emisyonlarını bugüne göre yüzde 30’dan fazla artırmayı öngörüyor. Bu hedef, Türkiye’nin enerji dönüşümünü geciktirecek ve 2021 yılında Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın maliyetini artıracak.
Avrupa Birliği Sera Gazı azaltım hedefini yüzde 57’ye çıkaracak
AB’nin 2030 sera gazı azaltım hedefini yüzde 57’ye çıkaracak yasama müzakereleri Brüksel’de tamamlandı.27 AB ülkesinin Bakanları ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Timmermans’ın, AB’nin Ulusal Katkı Beyanı’nı daha yüksek bir 2030 hedefi içerecek şekilde güncelleyeceği mesajı böylece destekleniyor. Emisyon açığını kapatmak için mevcut hedeflerin yukarı doğru revize edilmesi Glasgow’daki COP26’nın kilit sonuçlarından biriydi. Sadece 2022 yılında, rüzgar ve güneş enerjisindeki yıllık rekor artış, 11 milyar Avroluk bir maliyetle fosil gaz ihtiyacının önüne geçti. Birçok analiz AB’nin CO2 emisyonlarının 2022’de düşeceğine işaret ediyor. AB, 2022 yılı sonuna kadar Rusya’dan doğal gaz ithalatını üçte iki oranında azaltmak için harekete geçti. Bu yöndeki çabalarının bir kısmı, kimileri tarafından gaz için atılım olarak adlandırılan başka yerlere yönelmekti. Ancak AB aynı zamanda, bloğun 27 ulusal hükümetinin Avrupa’nın iklim değişikliği ile mücadelesinin bir parçası olarak üzerinde müzakere ettiği politika çözümleri ve Avrupa’nın güvenlik ve büyüme stratejisinin anahtarı olarak görülen “RePowerEU” adlı yeni acil durum müdahale paketini bir adım ileriye götürdü.
Güneş Enerjisi yatırımları maaliyetleri düşürüyor.
Yeni bir rapor, güneş enerjisi üretiminin yedi Asya ülkesinin sadece 2022 yılının ilk yarısında milyarlarca dolarlık fosil yakıt maliyetinden kaçınmasını sağladığını ortaya koyuyor.
Yedi Asya ülkesinde; Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Vietnam, Filipinler ve Tayland’da güneş enerjisi üretimi, 2022 yılının sadece ilk altı ayında yaklaşık 34 milyar ABD doları tutarında potansiyel fosil yakıt maliyetinden kaçınılmasını sağladı. Bu, söz konusu dönemdeki toplam fosil yakıt maliyetlerinin yüzde 9’una denk geliyor. Asya ülkeleri güneş enerjisi önümüzdeki on yıl içinde hızla büyüme potansiyeline sahip. Beş büyük ekonomideki (Çin, Hindistan, Endonezya, Filipinler, Japonya) mevcut ulusal hedeflere göre, bölgedeki güneş enerjisi kapasitesinin 2030 yılına kadar yılda ortalama yüzde 22 oranında artması bekleniyor. Bunun için özel ulusal politika yenilikleri, enerji depolama ve esneklik yatırımları ve büyük ölçekte kolektif ekonomik ve teknolojik işbirliği gerekecek.
Küresel Açık Deniz Rüzgar İttifakı
Aralarında Belçika, Kolombiya, Almanya, İrlanda, Japonya, Hollanda, Norveç, İngiltere ve ABD’nin bulunduğu dokuz yeni ülkenin Küresel Açık Deniz Rüzgâr İttifakı’na (GOWA) katılarak iklim ve enerji güvenliği krizlerinin üstesinden gelmek için açık deniz rüzgârının hızla artırılması taahhüdünde bulunmasına sahne oldu. Küresel Açık Deniz Rüzgâr İttifakı’nın, açık deniz rüzgârının benimsenmesi için küresel bir itici güç olması bekleniyor. Hükümetleri, uluslararası kuruluşları ve özel sektörü bir araya getirecek olan birlik, bugün 57 GW olan kurulu küresel açık deniz rüzgâr kapasitesinin altı kat artırmak yoluyla, 2030 yılında en az 380 GW’a ulaşmasına katkıda bulunarak emisyon açığını kapatmayı ve enerji güvenliğini artırmayı hedefliyor. IRENA’ya göre, küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlamak ve 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için 2,000 GW kurulu açık deniz rüzgar kapasitesine ihtiyaç bulunuyor.