Eko-anksiyete nedir, bu durumla nasıl mücadele edilir?
Haftalarca söndürülemeyen orman yangınları, yaz ortasında yağan ve kentleri harap eden dolular, alev alan okyanus suları, nesli tükenen hayvan türleri, kutuplardan kopan dev buz kütleleri…
Bunları düşünürken kaygı, çaresizlik, öfke ve üzüntü gibi hisler yaşıyorsanız siz de eko-anksiyeteden mustarip olabilirsiniz.
Ekolojik kaygı olarak da bilinen eko-anksiyete, ekolojik yıkım ve çevresel felaketlerin insanlar üzerinde yarattığı kaygı, öfke, üzüntü ve endişe hisleri olarak tanımlanabilir. Bu kaygı, iklim krizinin geri döndürülemez etkilerinin yarattığı kronik çevre felaketlerinin yanında, kişinin kendisinden sonra gelen nesillerin geleceklerinden endişe etmesini de kapsar.
Eko-anksiyete yaşayanlar şu semptomları gösterebilir:
- Özellikle iklim krizini reddeden insanlara veya daha fazla çaba sarfetmedikleri için önceki nesillere karşı duyulan öfke veya hayal kırıklığı
- Kaderci düşünceler
- Varoluşsal kaygı ve dehşet
- Kişisel karbon ayakizi kaynaklı suçluluk ve utanç
- Yaşanan iklim krizine bağlı etkilerin ardından ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğu
- Depresyon, anksiyete ve panik bozukluklar
- Yok edilen doğal alanlara ve nesli tükenen hayvanlara duyulan üzüntü ve yas hâli
- İklim ile ilgili obsesif (takıntılı) düşünceler
Araştırmacılar, özellikle çevrenin durumu nedeniyle sıkıntılı ve bunalmış hissettiklerini bildiren genç kuşaktaki bireyler arasında eko-anksiyetenin giderek yaygınlaştığını söylüyorlar.
Geçen yıl The Lancet’te yayınlanan ve 16 ila 25 yaşları arasındaki gençler üzerinde yapılan kapsamlı bir araştırmada, katılımcıların yüzde 75’i geleceğin korkutucu olduğunu ve yarısından fazlası da insanlığın yok olmaya mahkum olduğunu belirtiyor. 10 ülkeden 10.000 katılımcının yüzde 45’i iklim değişikliğine ilişkin duygularının günlük yaşamdaki işlevlerini olumsuz olarak etkilediğini söylüyor.
Bir yandan da GlobalFuture düşünce kuruluşunun York Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü “eko-kaygı” araştırmasının bir parçası olarak gerçekleştirilen ankette, küresel ısınmadan duyulan endişenin ileri yaştaki kişiler ve işçi sınıfındaki insanlar arasında da neredeyse genç veya orta sınıf kesimdeki kadar yüksek olduğu görülüyor. Bu ankete göre genel olarak, insanların yüzde 78’i belirli seviyede eko-anksiyete belirtileri gösteriyor.
İklim krizini küresel olarak kabul edilen 1,5 derecelik sınırın altında tutmak için 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını yarı yarıya düşürmemiz gerekiyor. Ancak Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre 2030 yılında emisyonlar düşmek yerine yüzde 16 artmış olacak. Yaşanan felaketlerin yanında, geleceğe dair projeksiyonlar da eko-anksiyetenin bu denli yaygınlaşmasını anlaşılır kılıyor.
Eko-anksiyete ile nasıl mücadele edilir?
#1 Başka insanlarla bağlantı kurun
İklim Psikologları grubu eş direktörü ve iklim koçu-psikoloğu Megan Kennedy-Woodard, iklim krizinden bunalmış hissedenlerin, gerçek hayatta veya sosyal medyada topluluklar aramasının ve düşüncelerini benzer düşünen insanlarla paylaşmasının yardımcı olabileceğini söylüyor:
“Bu topluluklara dahil olduğunuzda ‘Aslında burada birçok şey yapılıyor. Bütün yük benim omuzlarımdaymış gibi hissetmiyorum’ veya ‘Bu insan kederden bahsediyor ve ben de bugün aynen böyle hissediyordum, demek ki bu normal ve böyle hissetmemde sorun yok’ diye düşünebilirler.”
#2 Felaket haberleri içerisinde boğulmayın
Nesli tükenen hayvanlar ve doğal afetler hakkında yürek yakıcı haberler her an karşımıza çıkıyor. Çevre sorunlarıyla ilgilenen biriyseniz, sosyal medya hesaplarınız bu içeriklerle dolu olabilir.
Liz Marks, kişisel refaha öncelik vermenin ve sıkıntıya neden olan medya kaynaklarını azaltmanın önemli olabileceğini söylüyor: “Bu, konudan tamamen uzaklaşmak anlamına gelmiyor. Bilgi almak istemeniz normal. Ancak iklim krizi hakkında haberleri okumaya harcadığınız zamanın sıklığını ve miktarını azaltmak ve kaygıda ani bir yükselişe neden olmayacak güvenilir bilgi kaynakları seçmeye çalışmak size yardımcı olabilir.
Meditasyon ve mindfullness aktiviteleri iklim krizini çözemez belki ama düzenli egzersiz, dingin hissetmenizi ve başkalarıyla bağlantı kurmanızı sağlayan aktivitelerle birlikte stresi hafifletmeye yardımcı olabilir.”
#3 Kaygıyı eyleme çevirin
Araştırmalar, eko-anksiyetenin, önceki nesillerin ve hükümetlerin iklim krizine yanıt vermede başarısız olduğunu düşünen genç insanlarda bir miktar daha yaygın olduğunu gösteriyor.
Marks, çevresel yıkımla mücadele etmek için küçük de olsa önlemler almanın, birçok gencin karşı karşıya olduğu güçsüzlük duygusunun üstesinden gelmesine yardımcı olabileceğini söylüyor.
#4 Doğada zaman geçirin
Dışarı çıkmak ve endişelendiğiniz şeyle, yani doğayla birlikte olmak da tedavi edici olabilir. Bazı araştırmalar, doğada (teknolojik aletler olmadan) yürüyüşe çıkmanın veya meditasyon yapmanın eko-anksiyetesi olan insanlar için faydalı olabileceğini gösteriyor. Hayvanlarla zaman geçirmek, ağaç dikmek, gıda yetiştirmek veya doğayla bağlantı duygusunu geliştiren diğer faaliyetler de size yardımcı olabilir.
Kaynaklar:
DW
The Lancet
Health Line
MDPI
Science Direct
MDPI
National Library of Medicine
Everyday Health
Guardian
Science Direct