Mutluköy KonukEvi konuklarını dönüştürüyor

Daha evvel Yeşilist’te 2018 yılında Mutluköy’ün başlangıcını paylaşmıştık. Mutluköy katılanları dönüştüren, katılanların da konuklukları ötesinde içinde bulundukları topluluklarda ve ekosistemlerde etki yarattıkları alışılagelmişin dışında bir model.

Tarım, gastronomi ve ekoloji alanlarında dönüştürücü düşüncenin gelişimi için yer, zaman ve işbirliği sağlamak amacıyla Defne Koryürek ve Vasıf Kortun tarafından kurulan Mutluköy Konukevi, Ayvalık ilçe merkezine 6,5 km uzaklıkta bulunuyor. Konuklarına üretmeyi, beraber düşünmeyi, yalnız kalabilmeyi vaat eden bir konuk evi. Sakinlerine günlük hayatın koşuşturmasından uzak, düşünmeyi, fikir paylaşmayı ve sakin bir üretme ortamını vadeden Mutluköy ziyaretçilerinden Nil Alt, Ceminay Kara ve Oğuzhan İzmir’e Konukevi’ndeki deneyimlerini sorduk.

Mutluköy’le tanışma hikâyenizi anlatır mısınız?
Ceminay & Oğuzhan: Dürüst olmak gerekirse Mutluköy’ü nasıl keşfettiğimizi hatırlamıyorum. Sanırım google’da keywords aratıyordum: Rezidans, araştırma… gibi. Fakat burayı bulduğumuzda başvurunun son günü olduğunu ve bütün gün uğraşarak bir yazı hazırladığımızı hiç unutmuyorum.

Nil: Ben Toronto Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nde doktora adayıyım. İhracata yönelik tarım ve emek ilişkisine baktığım araştırmamın saha çalışması Türkiye’de olduğu için 2019 yazında Kanada-Türkiye arasında gidip gelmeye başlamıştım. Bu göçebe yaşam modeli beni en çok Türkiye’de birkaç aylığına kiralayabileceğim makul bir yer bulma konusunda zorlamıştı. Bu arayışımı bilen bir arkadaşımdan duydum Mutluköy Konukevi’ni. 

Konukevi’ndeki deneyiminizden en çok aklınızda kalanlar neler?

Ceminay & Oğuzhan: Konukevi’nde 2020 yılının Ekim ayında 3 hafta süresince kaldık. Yazı yazmak amacı ile gittiğimizi, bir masanın başında kütüphanede çalışır gibi uslu uslu oturacağımızı düşünürken, sürekli hareket ve iletişim halindeydik. Hergün bahçe ile uğraşıp belirli yemek, apero ve evin hemen yanında bulunan büyülü zeytin ormanında Ludwig gezdirme saatlerine ayak uydurmak harika bir sürprizdi. Akşam sofrada yapılan muhabbetler, ve buradaki hayat tarzı araştırmamızın yanında kendi alışkanlıklarımız üzerine de düşünmemizi sağladı. Bu kadar bir sürede hiçbir zaman unutmayacağımız anılar edindik ve rezidans sonrası da karşılıklı iletişimimiz devam etti. Uğraştığımız işleri paylaşmanın heyecanı ile başta sadece ikimizin ilgilendiği projeye olan güvenimiz arttı ve halen de devam ediyor.

Nil: Mutluköy benim için ideal bir çalışma alanı oldu. Defne’nin leziz yemekleri ve konukseverliğiyle gündüzleri tüm zamanımı okumaya yazmaya ayırabildim. Masa başında sıkıldığım zamanlarda Vasıf’la bahçede zaman geçirmekten çok keyif aldım. Şehirde erişemeyeceğim bir sessizlik, sakinlik ve ferahlığın içinde şahane üç köpekle geçen günler  ‘zoom’ mağduru ruhuma ve yaratım gücüme iyi geldi. 

BUNU DA OKU:  Olsa da binsek

Bu deneyim size neler öğretti ve sizi nasıl dönüştürdü?

Ceminay & Oğuzhan: Asıl rezidans sonrasında buradan edindiklerimizi değerlendirme sürecindeyiz ve Konukevi devamlılığında oluşacak ihtiyaçlara katkıda bulunma konusunda da kulaklarımızı açık tutuyoruz. Bahçeye ektiğimiz enginarlar, toplanması, sıkılmasında, parçası olduğumuz nar sularından yapılan nar ekşisini halen kullanmaya kıyamıyorum. Mutluköy sonrası İstanbul’a döndüğümde, şehir, gürültü, kötü yemekler gözüme batmaya başlamıştı ve bu hoşnutsuzluktan ötürü zaman zaman melankolik hallere büründüğümü itiraf etmeliyim. İkimiz de 6 ay kadar eti sütü bırakma denemelerinde bulunduk. Oğuzhan mutfak becerilerini şahlandırdı. Yaş olarak tam da ne yapacağım hayatta çağında olduğumuz için bizde bir çimdik etkisi bırakan rezidans süreci, kafamızdaki yeni hayaller üzerine atılımlarda bulunmamıza vesile oldu. 

Nil: Konukevi projesi ile yakından ilgili ve (b)ilgi alanları benimkiyle örtüşen bir ekibe araştırmamdan bahsetmek de değerli bir deneyimdi. Aldığım sorular ve yorumlar beni çalışmamın gittiği yönle ilgili düşündürdü. Umuyorum dinleyenlere de ülkemizdeki insan-doğa-tarım ilişkisi üzerine yeni bir bakış açısı kazandırdı. Konukevi’nin kütüphanesinde geçirdiğim vakitler bana günümüz üniversitenin harala gürelesinden, zaman ve üretim baskısından uzak araştırma, öğrenme alanları olduğunu hatırlattı. Ayrıca Defne ve Vasıf’la ettiğim sohbetler zihnimde yeni düşüncelere kapı açtı. Kaldığım dönemin sonunda doktora çalışmamla ilgili bir sunum yapmaya karar verdim. Sunuma hazırlanmak, projemi ve yaşadığım pek çok tecrübeyi tekrar düşünmeme ve yazıya dökmeme vesile oldu.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ergem Şenyuva

İstanbul'da doğdum büyüdüm. Hep bu şehri, kültürel ve doğal mirasını koruma derdindeydim. Bir yandan yeşili ve doğayı nasıl gelecek nesillere bırakırız kaygım vardı. 2006 senesinin sonunda hayatımı değiştiren olay oldu ve kızım doğdu. Yaptığım her şeyi sorguladığım ve tekrardan en başa döndüğüm bir dönemden sonra, kurumsal hayata veda ettim. 2009 yılında Al Gore'un iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen Climate Project derneğinin Türkiye temsilcisi oldum. İklim değişikliğini ve yaşadığımız dünyanın nelerle karşı karşıya olduğunu fark ettikçe, elimi taşın altına sokma zamanı geldi diye düşündüm. 2010 yılının sonunda Yeşilist'i kurdum. Bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimize, hepimizin atabileceği küçük adımlarla büyük şeyler başarabileceğimize inanıyorum.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Etkinlikler, Genel, Topluluklar, Yeşil alanlar
Eko-anksiyete nedir, bu durumla nasıl mücadele edilir?

Haftalarca söndürülemeyen orman yangınları, yaz ortasında yağan ve kentleri harap eden dolular, alev alan okyanus suları, türleri yok olan hayvanlar,...

Kapat