Gate 27’de sanat ve sürdürülebilirlik iç içe

Gate 27’ın kurucusu Melise Tapan ile sanat, sürdürülebilirlik ve yaratıcı ağlar üzerine konuştuk.

-İlk olarak Gate 27 ile başlamak isterim. Gate 27’nin ilk tohumları nasıl atıldı?

Ailemin sanat sevgisi sayesinde küçük yaşta sanat fikriyle, sanat eserleriyle ve sanatçılarla tanışma fırsatım oldu. Özellikle lise döneminde Londra’da yaşadığım deneyimler, ardından New York’ta yüksek eğitimime devam ederken yolumun kesiştiği kişi ve oluşumlar kültür sanat alanında çalışan farklı yeteneklere sahip insanları bir araya getirme fikrini ortaya çıkaran etkenler oldu. Farklı disiplinlerde çalışan kişileri bir araya getirebileceğim, bu disiplinlerin kesişim noktalarında üretim yapılabilecek bir mekan hayali, belli bir hazırlık sürecini takiben yavaş yavaş hayata geçmeye başladı.

-Uluslararası sanatçıları da ağırlayan konuk sanatçı programınızda merkezine aldığınız değerler nelerdir ve bu değerler neye göre şekillendi?

Gate 27, güncel sanat üretimini odağına almakla birlikte sanatın değdiği birçok farklı disiplinde -zanaat, mimarlık, küratörlük, tasarım gibi- üretim yapan, çalışan bireyleri de ağırlayan bir uluslararası konuk sanatçı programı. Davet ettiğimiz ya da projeleriyle bize başvuran sanatçıların yanı sıra araştırmacılar, akademisyenler ve profesyoneller de programa dahil olabiliyor.

Bizim kurum olarak sahip olduğumuz öncelikli değerler ekoloji, sürdürülebilirlik, zanaat ve yerel yaratıcı ağlar etrafında bir diyalog kurmak. Bu değerleri hayata geçirmek için de bu alanda çalışan kişileri bir araya getiriyor, gerçekleştirmek istedikleri projeler için mekan, zaman ve bağlantıları sağlıyoruz. Kamusal programlar ve etkinliklerle de yeni iş birliklerinin oluşmasını teşvik ediyoruz. Bu bağlamda sosyal fayda yaratan projelere öncelik veriyoruz.

-Her bir zaman diliminin kendine özgü ortaya koyduğu kavramlar vardır. 21. yüzyılda bu kavramların başında “sürdürülebilirlik” geliyor. Hem gündelik hayatınızda hem de kurucusu olduğun Gate 27’de bu konuda ne gibi yaklaşımlarınız mevcut?

Sürdürülebilirlik sürekli gündemimizde olan bir konu, sizin de belirttiğiniz gibi, bugünün temel meselelerinden biri olduğu ve artık şakaya gelmeyecek biçimde geleceğimizi etkilediği için bu konuyu “moda” olarak görmemek, gerçekten yaşamımızı bu konuyu merkeze alarak düzenlemek durumundayız. Ben şahsen dönüşüme günlük hayatımda satın alma alışkanlıklarımı değiştirerek başladım. Yerel, küçük üreticileri tercih etmenin yanı sıra şeffaf bir üretim sürecine sahip oluşumları daha çok destekliyorum.

BUNU DA OKU:  Kara üzüm çekirdeğinden yüz kremi

Gate 27 olarak da sürdürülebilirliği güncel bir konu olduğu için merkezimize almıyoruz, kurum olarak bu konuyu gerçekten önemsediğimiz için gündemimizde. Bu anlamda hem yapısal ve işleyiş olarak yağmur suyu biriktirme ve bu suyu kullanma, permakültür bahçesi oluşturma gibi alışkanlıklarımızı devam ettiriyor ve çoğaltmaya çalışıyor hem de bu konuda çalışan araştırma ve sanatçıları davet ediyoruz.

-Yönümüzü Ayvalık’a çevirelim. Ayvalık ülkemizin kültürel mirasını ve doğa mirasını yansıtması bakımından nadide yerlerinden biri. Gate 27’nin Ayvalık’ta bulunan konuk sanatçı programı ise sanatsal üretimin merkezler dışındaki alanlarda da yer edinebilmesi ve sanatçıların araştırmalarını, üretimlerini yapabilmesi açısından çok kıymetli. Biraz buradaki programınızdan bahsedebilir misin?

Gate 27 esasında 2019 sonbaharında pilot programını İstanbul, Yeniköy’deki mekanda başlattı, ancak birkaç ay sonra başlayan ve işleyişimizi doğrudan etkileyen pandemi ile birlikte Ayvalık yerleşkesi bizim için pandeminin gerektirdiği önlemler çerçevesinde işleyişimizi sürdürebileceğimiz bir kaçış noktası oldu. Bir zorunluluk dolayısıyla olsa da bugün Ayvalık programını iyi ki başlatmışız diye düşünüyorum, zira burası özellikle ekoloji üzerine kafa yoran, bölgenin yerel dokusuyla ilişki kuran, kariyerlerinde belli bir noktaya gelmiş ve projelerini inzivaya çekilerek derinleştirmek isteyen sanatçı ve araştırmacıların ağırlandığı özel bir yere dönüştü. Gate 27 Ayvalık her yıl Nisan-Aralık ayları arasında en fazla bir sanatçı ya da bir sanatçı ikilisini konuk ediyor.

-Bildiğiniz gibi bu ay Plastiksiz Temmuz. Küçük diye tanımlanan her bir edim büyükleri yaratır. Plastiksiz Temmuz’a özel kendinize ve çevrenize önerdiğiniz şeyler oldu mu?

Doğaya en fazla zarar veren, içeriğinde plastik olan ürün ve malzemeleri mümkün mertebe günlük yaşantımda kullanmamaya çalışıyorum; aynı şekilde Gate 27’nin günlük işleyişinde de bu konuya azami özen gösteriyoruz. Artık neredeyse her ürünün plastiksiz, doğa dostu bir alternatifi bulunuyor. Evdeki malzemeler, doğaya zarar vermeyen ürünlerden seçiliyor. Alışverişlerimizde bez çantalar ve sepetler en büyük kurtarıcımız. Plastik bardak, şişe, paket, pipet gibi çevre kirliliğine yol açmakla kalmayıp doğada çözülmesi binlerce yıl alan ürünleri de artık kullanmamız gerektiğinin farkına vardığımız nice plastiksiz aylar olmasını diliyorum.

BUNU DA OKU:  Organik tarım tüm dünyayı besleyebilir, eğer izin verirsek

-Epeyce seyahat ediyorsunuz. Kültürel etkileşim ve disiplinlerarası düşünme biçimlerinin yapılanması açısından da verimli geçen seyahatlerinizde son zamanlarda merkezinize aldığınız bir kavram, tema veya başlık var mıdır?

Sakıp Sabancı Müzesi, Sabancı Üniversitesi, Sabancı Vakfı gibi, ailemin sanat ve filantropi girişimleriyle iç içe büyüdüğüm için hayatım boyunca farklı insanlardan ilham almanın ve bilgiye ulaşmanın öneminin farkında olarak büyüdüm. Gate 27’yi kurma kararımda da bunun çok etkisi oldu. Halen de yeni tanıştığım insanlar sayesinde bambaşka konuları, ülkeleri ve temaları tanıma fırsatını bulabilmek beni çok besliyor. Son zamanlarda en çok üzerinde düşündüğüm konular, disiplinlerarası çözüm arayışları ve kolektif zeka üzerine yapılan çalışmalar. Politik, sosyal, ekonomik, değişen iklim ve teknolojik anlamda dünyanın hızına ayak uydurmak için bulunması gereken efektif ve verimli çözümlerin yanı sıra, bize zaman kazandıracak çözümler bulmamız gerektiğini düşünüyorum.

-Hikaye anlatıcıları hep var olmuştur. Destanlar, mitler, romanlar ve nice edebi tür onlarla doludur. Instagram kullanımın bende çok benzer bir titreşim yaratıyor. Doğru bilginin kişisel deneyimle dokunarak kitleye ulaşmasını sağlayan, ilham dolu bir hesap. Biraz bu yaklaşımınızdan ve ne gibi geri dönüşler aldığınızdan bahsedebilir misiniz?

Sizde bu hissi uyandırabilmişsem ne mutlu bana! Aslında sosyal medyayı üzerinde düşündüğüm ve önem verdiğim konuları ifade etmek ve paylaşmak için kullanıyorum. Biraz klişe olacak ama gün içinde yaptıklarımdansa düşüncelerimin daha değerli olduğunu düşünüyorum. Sosyal medyanın ticari değeri beni heyecanlandırmıyor. O nedenle benzer değerlere ilgi duyan, meraklı kullanıcılardan pozitif geri bildirim almak daha mutluluk verici.

Bunun yanı sıra daha iyi bir dünya için pop kültürün farkında olmadığı ya da henüz sahiplenmediği bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Tüketimden ziyade insan onuru odaklı bir iletişim sistemi hayal ediyorum. 

BUNU DA OKU:  Meme kanserinden korunmak için doğal temizliği seçin

-“Şöyle yapardım artık böyle yapmayı tercih ediyorum.” Dediğiniz ve çevresel sürdürülebilirlik kavramı ile ilgili bir anınızı paylaşmanızı istesem?

Bu konuda sürekli okumaya, dinlemeye, öğrenmeye çalışıyorum ve öğrendiklerimi mutlaka başkalarıyla paylaşıyorum. Yakın zamanda Gate 27’deki sanatçı konuklarımızdan Nergiz Yeşil ile konuşmalarımız esnasında onun kullandığı “mümkün mertebe” ifadesi dikkatimi çekti ve bunun ne kadar önemli olduğunu fark ettim, çünkü bireylerden ani ve radikal değişimler beklemek gerçekçi olmayabiliyor, hatta ters tepebiliyor. Bu nedenle de sürdürülebilir değişimleri adım adım yapmaya, yeni davranışlar geliştirmeye çalışırken kendime insaflı davranmaya önem veriyorum. Devamlılık uzun vadede bana daha anlamlı geliyor. 

-Araştırmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya olan ilginiz muazzam. Bu aralar ilginizi çeken bir bakın dediğiniz kaynaklar nelerdir?

Şu anda Geoff Mulgan’ın “Big Mind: How Collective Intelligence Can Change Our World” adlı kitabını okuyorum. Bunun yanı sıra tasarım odaklı düşünme (design thinking) kavramını araştırıyorum. İşbirlikleri ve curated iletişim şekilleri de ilgimi çekiyor. Ek olarak yakın gelecek konusunda Netflix’in “Future of” serisi çok keyifli. Bir önceki izlediğim seri ise “Abstract”tı.

-Gate27’deki bahçenizin bereketini hala anımsıyorum. Bahçeden yola çıkarak, okuyucularımıza mevsim sebzeleri ile hazırlanan bir yemek önerisinde bulunsan bu ne olurdu?

Normal şartlarda çok iştahlı olan ben, şu dönem işime duyduğum heyecandan ve sıcak havalardan pek yemek düşünemiyorum. Bu nedenle şu ara size önerim bahçemde bulunan sebzelerden bir sebze suyu karışımı olurdu.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Ayça Ceylan

Performans sanatçısı, sürdürülebilirlik yazarı ve Body in Perform’un kurucusu Ayça Ceylan; karşılaştırmalı mitoloji,  dans, psikoloji, herbalizm, edebiyat ve teknoloji gibi disiplinleri bir arada kullanarak algılama süreçlerimiz hakkında  mekana özgü performanslar üretmektedir. Performanslarında bedenin ve mekanın birbirini nasıl inşa ettiği,  onarım, beden politikaları ve türlerarası çeşitlilik üzerine araştırmalar yapar. Ceylan, performanslarında ve  atölyelerinde sanat alanları haricinde arketipsel hafızayı etkileyecek kamusal alan, terkedilmiş alan, doğa ve antik  kent gibi birçok alanı tercih eder. Ritueller, tanrıça kültleri, sembolizm ve doğa ile uyumlanmak en büyük  destekçilerindendir. Üretimlerinde canlı sanat, video, fotoğraf, yerleştirme ve sanatçı kitabı gibi araçları kullanır. Ceylan; Türkiye, Japonya, Hindistan, ABD ve İngiltere’de birçok sanat alanında performanslar gerçekleştirmiş,  atölyeler düzenlemiş ve konuk sanatçı programlarına davet edilmiştir. Ayrıca Duru, Reflect Studio, Mesele Slow  Design ve Giyi gibi sürdürülebilir markalarla performatif işbirlikleri yapmıştır. Ceylan, Milliyet Sanat’ta sanat  yazarlığı yaptı. Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki’nde “Dairesel Flora” köşesiyle çevre yazarlığı yapmaktadır.  Performans belgeleri bazı özel sanat koleksiyonlarında bulunmaktadır.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Ekoloji, Genel, Hayat, Sanat
Soyu tükenmiş, tehlikede, kritik, duyarlı… Kırmızı Liste’de yer alan sınıflar ne anlama geliyor?

Kırmızı Listedeki türler tehlike altında, doğada tükenmiş, duyarlı, düşük riskli gibi sınıflara ayrılıyor. Peki bu sınıflar ne anlama geliyor ve...

Kapat