Kakanızın değeri 9,5 milyar dolar olabilir mi?
Eğer Dünya’da bol olan bir şey varsa o da dışkı. Midenizi kaldırmak istemiyoruz ama bir düşünün. İnsanlık varolduğundan beri büyük abdestini yapıyor ve yok olana kadar da yapmaya devam edecek. Şu an bu atığı toplamak büyük bir sorun olarak gözükürken, gelecekte bu kaynağın nasıl kullanılacağı konuşulmaya başlandı bile.
Tabii olarak, dışkı ile ilgili en büyük sorun toplanması ve enfeksiyona yol açmayacak ve su kaynaklarına zarar vermeyecek şekilde berteraf edilmesi. Ama asıl soru, kakanın yararlı hatta değerli hala gelmesini sağlamak.
Bu soru Birleşmiş Milletlerin düşünce kuruluşu Birleşmiş Milletler Üniversitesi tarafından da araştırılmakta. Uzmanlara göre dışkının içindeki suyu ayrıştırınca, geriye %25 ya da %45 oranında, gaz halinde metan kalıyor. Kurutulup, konsantre haline getirildiğinde bu metanın enerji kapasitesi kömüre yakın bir hal alıyor.
Bu yakıtın pozitif yanı, kömür madenlerinin yarattığı çevresel etkilere yol açmaması. Böylelikle bu“yenilenebilir” kaynak, kömürün yerini alabilecek kapasiteye sahip, çevre dostu bir ürün oluyor.
İşleme sokulmadığı zaman metan, 20 yıllık dönemde karbondioksitten 72 kat daha fazla küresel ısınmaya yol açabilen bir gaz. Enerji kaynağı olarak kullanıldığında ise atıklar düşük karbon içeren bir ürüne dönüşüyor.
Bu kaynaktaki karbondioksit, diğer fosil yakıtlar ile karşılaştırıldığı zaman, özellikle bunun besin kaynakları tarafından bir noktada atmosforden çekilmiş karbondioksit olduğunu düşündüğümüzde ve metanın başı boş bırakıldığında küresel ısınmaya yönelik yaptığı etkileri göz önüne aldığımızda göz ardı edilebilir bir seviyede.
Birleşmiş Milletler Üniversitesi raporu bu teori ile yola çıkarak yapıtkları hesaplamalarda, tüm dünyadaki insan dışkısının 9.5 milyar dolarlık bir ekonomik kaynak yaratacağını belirtiyor. Ve bu sadece kaka! İnsan idrarının değeri içindeki fosfor, potasyum slifür ve nitrojeni de katınca, birazcık “geri dönüşümle” tarım için toprağa kimyasal gübreler ile karşılaştırıldığı zaman zararsız bir gübre olarak da kullanılabiliniyor.
Her ne kadar küçük oranlarda biyogaz üretimi bu “kaynaklardan” enerji elde edilmesini sağlasa da, küresel bir ölçekte yapılacak bu yatırımlar, tüm altyapıların ve toplanma sistemlerinin değişmesi demek. Aynı zamanda bilminsanları bu kaynağın tam olarak doğaya nasıl bir etkisi olacağınıda araştırmak istiyor.
Genel olarak çiftliklerde kullanılan biyogaz üretiminin ve sıhhı tesisatın büyük bir problem olduğuUganda ve Kenya’da yapılacak projelerin bu konuda örnek olması bekleniyor. Türkiye’de Gaziantep ve Denizli’de örnek olarak bulunan atıksu arıtma tesislerinde inşaa edilen biyogaz tesisleri, şimdilik kendi atık su arıtma tesislerinin elektriklerini üretmekte. Eğer bu projelerden pozitif bir geri dönüş alınırsa, daha büyük planların küresel bir şekilde uygulanabilinirliğini savunmak çok daha kolay olacak.
Bir şeyden eminiz: Bu yenilenebilir kaynağın yakın zamanda tükenmesi söz konusu değil.