Kuş yuvayı yaparsa
Sıcak da oldu, yağmur da yağdı, dolu da… Bazen yeterli iş aleti olmadı, bazen yemek çabuk bitti, sona kalanlara çorba pişti. Sonra eller ayaklar çamurla yoğruldu, kalplerimiz ruhlarımız da birbiriyle, yıldızların altında yaradılışa şarkılar söylendi hep beraber, seslerimiz göğe yükseldi döne döne, evrenin kimbilir hangi köşesine sevgi ve birlik mesajlarını taşıdı.
Bir rüya mıydı yaşanan diye soruyorum kendime. Neyse ki birlikte yaşanan bir haftanın sonunda ortaya çıkmış, göze görünür, elle dokunulur ortak üretimler var; bunlar, yaşadığımız güzel tecrübenin gerçek olduğunu hatırlatıyor bana…
“4-11 Haziran 2011 tarihlerinde, 5 farklı ülkeden 60 kişi Kazdağı’nda “Ekolojik Mimari ve Doğal Yapı Atölyesi”nde buluştu. Organizasyonunu ve kolaylaştırıcılığını yaptığım, Penny Livingston Stark ve Janell Kapoor’un eğitmenleri olduğu atölye Kazdağı’nda, Bayramiç’e bağlı Muratlar Köyü’nün Yeniköy mevkiinde Bayramiç Yeniköy grubunun arazisinde gerçekleşti.”
Bir yıla yakın bir süredir bu buluşmaya hazırlanıyordum. Şimdi nereden geldiğini hatırlayamadığım bir dürtüyle yaklaşık bir yıl önce daha önce birlikte çalıştığım permakültür tasarımcısı Penny Livingston Stark ile iletişime geçmiş, Türkiye’de ekolojik mimari ile ilgili bir eğitim çalışması yapıp yapamayacağımızı sormuştum. Onun önerisiyle doğal malzemelerle inşaat konusunda çalışan Janell Kapoor ekibimize katılmış, böylece Haziran 2011’de Türkiye’de düzenleyeceğimiz Ekolojik Mimari ve Doğal Yapı Atölyesi’ni pişirmeye başlamıştık.
Uzun Skype görüşmeleri, lojistik detaylar ve e-posta başında geçen saatler sonrasında atölyenin başlayacağı 4 Haziran günü gelip çattı. Bayramiç Yeniköy grubunun mekanlarında ağırladığı ilk etkinlik olacaktı bu ve her ne kadar ev sahiplerimiz büyük bir özveri ve insanüstü bir emekle hazırlanmış olsalar da bir ilki yaşamanın heyecanı vardı üzerimizde. Bende de tüm organizasyonun sorumluluğunu taşımanın gerginliği…
Sonra, katılımcılar tek tek gelmeye başladılar. Eller sıkıldı, sohbetler başladı, kahkahalar duyuldu sağdan soldan. Çadırlar kuruldu, paçalar sıvandı, ertesi gün başlayacak olan eğitimin hazırlıklarına giriştik hep beraber.
Bir an geldi, her şey kendi ritminde, benim yani etkinliğin koordinatörünün kontrolü dışında akmaya başladı. Ben de her şeyin mükemmel olması ihtiyacını ve bir şeyler ters gider korkusunun yol açtığı gerginliği bir kenara bıraktım, şimdiden kendi hayatını bulmuş olan topluluğumuzun tadını çıkarmaya karar verdim.
Akşam yemeğinden sonraki tanışma çemberinde nasıl zengin ve özel bir insan grubuyla bir arada olduğumuzu farkettik hepimiz.
Yıllardır doğayla uyumlu yaşamanın hayalini kurmuş, permakültür felsefesinden ve pratiklerinden ilham almış, hayal ettikleri yaşamı inşa etmeye kararlı mimar, çiftçi, permakültür tasarımcısı, topluluk örgütleyicisi, eğitimci, sanatçı 60 insan hayatlarının bir haftasını birlikte öğrenerek, paylaşarak, hayal ederek, şarkılar söyleyerek, gülerek eğlenerek geçirirse ne olur?
Çabucacık ritmini buldu topluluğumuz atölyenin ilerleyen günlerinde. Sabahları, kahvaltı öncesi yürüyüşler, yoga, chi gung, tha chi yaptı dileyenler. Kahvaltı sonrası sabah çemberinde bir araya geldik, ufak tefek egzersizler yaptık, günün akışını konuştuk, duyurularımızı paylaştık. Böylece her sabah topluluğumuzun birliğini, bütünlüğünü hissettik.
Sabah çemberini teorik ya da uygulamalı dersler takip etti. Ya ellerinde not defterleri yarı açık kerpiç sınıfa yerleşti katılımcılar, ya da kolları paçaları sıvayıp inşaat uygulamaları yaptığımız alana koştular. Sürekli bir devinim hali, bir üretkenlik, bir öğrenme durumu mevcuttu, zaman zaman gölgede edilen kahve sohbetleri ve öğleden sonra uykularına rağmen.
Gün boyunca atölye katılımcıları bir topluluk olarak yaşamanın gereklilikleriyle de birebir ilgilendiler; kimi yemek hazırlığına el verdi, kimi bulaşığa, kimi temizliğe …Bu bizi daha da birbirimize bağladı, ihtiyaçlarımızı kolektif olarak gidermek aramizdaki dostluğun güçlenmesini sağladı.
Akşam yemeğinden sonraki sunumları, ateş başı sohbetleri ve müzik takip etti. Bazen bizi ziyaret eden bir dostumuz atölyemizle ilgili bir hikayeyi paylaştı, bazen yerelden müzisyenler sürpriz yapıp bizi şenlendirdi, bazen de katılımcılarımız enstrümanlarını çıkarıp doğaçlama müzik yaptılar hep beraber. Penny’nin öğrettiği şarkıları söyledik sonra, “göğe doğru, yıldızlara söyleyin, yaradılışa ithafen” diye coşturdu bizi Penny, biz de aynı coşkuyla söyledik şarkılarımızı, birbirimize kenetlendik, her şarkı da aramızdaki görünmez bağlar biraz daha güçlendi.
Ağırlıklı uygulamalı geçen atölyede doğal materyallerin özellikleri, duvar sistemlerinin avantajları ve dezavantajları, kerpiç tuğla yapımı, mevki seçimi, pasif solar tasarım, temel ve çatı sistemleri, doğal sıva, doğal boya gibi konular işlendi; ayrıca kerpiç, saman balyası, cob, slip straw, pajhereke, chorizo gibi teknikler ve sadece yerel, doğal malzemeler kullanılarak iki ufak yapı ve bir bahçe duvarı inşaatı tamamlandı.
Ne zaman etrafıma baksam içi gülen gözler gördüm, birbirini takdir eden, hayata, sahip olduğumuz güzelliklere, yaşadığımız dayanışmaya şükran duyan, bir topluluk olmanın bilincini ve sorumluluğunu paylaşan insanlar gördüm. Hayat hep böyle olsa diye iç geçirdik bolca, doğanın dilini konuşsak hep, gülerek eğlenerek öğrensek, dayanışarak üretsek, paylaşarak bolluk bereket yaratsak birlikte…
Bir hafta, adeta bir aşk sarhoşluğu içerisinde geçiverdi. Kolektif öğrenme ve üretme süreçlerinde, ortak aklın ve birlik, beraberliğin gücüyle, “aşk”ı hisseden, farklı bir varoluş şeklini deneyimleyen gruplar görmüştüm daha önce ama hep yurtdışında. Türkiye’de ilk defa şahit oluyorum böylesine büyülü, şifalı ve “aşk” kokulu bir grup dinamiğine.
Neden böyle oldu derseniz, bir grup süreçleri kolaylaştırıcısı ve topluluk örgütleyicisi olarak şunu söyleyebilirim, güçlü bir kolektif deneyim için doğru koşullar oluşmuştu:
- etkinliğin ve bireylerin etkinliğe katılma amaçları netti ve öğrenme motivasyonu yüksekti
- grupta çeşitlilik yüksekti: kadın-erkek dengesi, kültürel çeşitlilik, farklı nesillerin birarada bulunması gibi…
- zihin-vücut-kalp/ruh dengesi – öğrenirken sadece zihnimizle öğrenmedik, teori ile pratiği dengeledik, ellerimizle, vücudumuzla çalıştık
- doğanın içinde, doğayla olmak – nefis bir coğrafyada, doğanın dinginliği ve güzelliği ile çalıştık
- sosyal mimari – atölyenin en başından itibaren sosyal dinamiklere önem verdik, öğrenme sürecini sosyal dinamikleri de göz önüne alarak tasarladık, ufak tefek diyalog egzersizleriyle sosyal bağların oluşmasını destekledik
- birlikte, ellerimizle çalışarak üretim yapmak ve süreç sonunda güzel, fonksiyonel bir ürün yaratmış olmanın tatmini
- bir topluluk olarak ihtiyaçlarımızı ortaklaşa gidermek – mesela atölyeden hatırladığım en keyifli anlardan biri katılımcıların akşam yemeğinden sonra hep birlikte bahçeden toplanan baklayı ayıklamalarıydı.
- müzik, şarkı, dans, kutlama! tüm etkinlik boyunca müziğimiz, şarkılarımız, dansımız eksik olmadı; her akşam, birlikte geçirdiğimiz güzel günü kutladık, yıldızların altında, ateş başında…
Atölye boyunca enerjisi ve motivasyonu oldukça yüksek olan grubumuz, doğal inşaat tekniklerini öğrenmekle kalmadı, hem yeni dostluklar kuruldu, hem de gelecek işbirliklerinin tohumları atıldı. Bunun yanısıra Türkiye’de bir ekolojik mimari ve doğal yapı ağının oluşumu için çalışılmasına karar verildi. Mimar, çiftçi, permakültür tasarımcısı, topluluk örgütleyicisi, eğitimci, sanatçı olan bizler, sürdürülebilir yaşam ve permakültür felsefesinin bir yansıması olarak doğal ve yerel materyallerle, basit, güzel, sağlıklı, doğayla uyumlu yapıların işbirliği ve dayanışma içerisinde yapılması ve yaygınlaşması konusunda çalışma kararı aldık.
Bu sebeple bir ağ ve topluluk oluşturulması yönünde ilk adımları da atmış bulunuyoruz. Bir facebook sayfası açtık. Konuyla ilgilenenlerin bu platformlar aracılığıyla biraraya gelip uygulamalarla öğrenmeleri, özellikle yereldeki ekolojik mimari ve doğal yapı tekniklerinin korunarak yeni nesillere aktarılması ve Türkiye’nin her yerinde doğal yapıların imece usulü yapılarak çoğalması temennimiz…
Bir katılımcının atölyede söylediği gibi…
“Bir kuş bile yuvasını kendi yapıyorsa, biz neden yapmayalım?”
Filiz Telek/sürdürülebilir yaşam ve katılımcı grup süreçleri kolaylaştırıcısı, topluluk örgütleyicisi, yazar