Sayıştay’ın Orman Genel Müdürlüğü denetiminden 5 çarpıcı bulgu

Geçtiğimiz aylarda Türkiye’de yaşanan yangınların ardından uzmanlar yanan alanların korunması ve olası yeni yangınlarla etkili mücadele edilebilmesi için belirli kriterlerin hızlı ve dikkatli bir şekilde sağlanması konusunda uyarılarda bulundular.

Bu önlemlerin başında yanan alanlarda ekolojik restorasyon yapılması, bu alanların endüstriyel tarım, yapılaşma ve turizm gibi faaliyetlere açılmaması; iklim krizi yangın riskini artırdığından olası yeni yangınlara karşı acil tedbirler alınması; vatandaşların yangınla mücadele konusunda eğitilmesi gibi maddeler yer alıyordu.

Sayıştay’ın yeni yayınladığı Orman Genel Müdürlüğü Denetim Raporu ise yangınlar konusunda gerekli önlemlerin alınmadığını gösteriyor. Seksen sekiz sayfalık raporun öne çıkan bulgularını derledik.

Yanan alanlar coğrafi bilgi sisteminde sağlıklı izlenmiyor

Raporda “toplam ormanlık alanın yüzde 60’ını birinci ve ikinci derece yangına hassas alanlar oluşturmasına karşılık, yangın eylem planlarının her yerleşim yeri için hazırlanmadığı ve yanan alanlar ile bu alanlarda yapılan çalışmaların tamamının coğrafi bilgi sistemi kapsamında izlenmediği” tespit edilmiş.

Akdeniz iklim kuşağında yer alan Türkiye ormanlarının büyük bölümü özellikle yaz aylarında yoğun bir yangın riski altında bulunduğu, her yıl çıkan orman yangınlarında önemli miktarda orman alanı tahrip olduğu, OGM verilerine göre, Türkiye’de 2019 yılında 2 bin 688 orman yangınına müdahale edildiği, 11 bin 332 hektar orman alanının yandığı 2020 yılında
ise 3 bin 399 adet orman yangınında, 20 bin 971 hektar orman alanı zarar gördüğü belirtilmiş.

“2020 yılında orman yangınlarının sayısında ve yanan alan miktarlarında önemli bir artış olduğu görülmektedir. Üstelik gelecekte iklim değişiklikleri nedeniyle orman yangınları sayısının daha fazla artacağı öngörülmektedir.”

RES’ler yeni yerleşim yerleri ve turistik tesisler yangın riskini artırıyor, yanan alanlar sayısal ortamda izlenmiyor

Rapora göre ormana yakın ya da orman içi arazilerde inşa edilen RES’lerin sayısının hızla artması, yazlıklar ile yeni yerleşim alanları oluşturulması ile yakınındaki turistik tesisler yangın riskini artırıyor. Bu yerleşimlerin orman yangınları ile ilgili tedbirleri almaları konusunda ise mevzuat bulunmuyor. Açık alan yangınları çoğunlukla tarımsal alanlarda başlıyor. Bu alanda anız, tarla temizliği için ateş yakma ile çıkan yangınlar fazla olduğu halde, kırsal alan yangınları için alınacak tedbirler konusunda bir düzenleme bulunmuyor.

BUNU DA OKU:  Biz değilsek kim, şimdi değilse ne zaman? Haydi yapalım Kadıköy!

“6976 sayılı Tamim ile yanan alanların yeniden ormanlaştırılması çalışmalarında ekolojik ve ekonomik ilkeleri gözeten silvikültürel teknikleri içeren projelerin uygulanması öngörülmüştür. Ülke düzeyinde yangına hassas alanların belirlenmesi ve bu alanlar için uygulanacak planların ve projelerin tespitine yönelik olarak iş ve işlemler Tamim’de düzenlenmiştir.

Kurum, 2015 yılından itibaren yanan alanların sayısal olarak veri tabanına işlendiğini açıklamıştır. Fakat yanan alanlar ile rehabilite çalışmalarının tam olarak sayısal ortamda izlenmediği anlaşılmaktadır. Yanan alanların izlenmesi ve yeniden ormanlaştırılması çalışmalarında konumsal yapının ortaya konulması ve takibi coğrafi bilgi sistemleri ile mümkün olabilir.
Orman yangınlarıyla etkili mücadele ederek yangın zararlarını önlemek için yangın eylem planlarının ormanlık alanların bitişiğindeki yerlerde de hazırlanması sağlanmalı ve orman yangın zararlarının tespiti ile ilgili tüm verilerin işlenerek, bu alanların ormanlaştırılması çalışmalarının tamamının coğrafi bilgi sisteminde takibi yapılmalıdır.”

Ulusal Orman Envanteri yok

Raporda ormanların mevcut durumunun ortaya konması, zaman içerisinde meydana gelen değişimlerin izlenebilmesi ve orman kaynakları hakkında sağlıklı bilgilerin elde edilmesinde en etkin yöntem olan Ulusal Orman Envanterinin (UOE) mevcut olmadığı belirtiliyor.

“Helsinki ve Kyoto Sözleşmelerini imzalayan Türkiye, orman kaynağına ilişkin tüm sayısal verileri uluslararası standartlara uygun olarak elde etmek ve belirli aralıklarla güncellemek durumundadır.

Ulusal Orman Envanterinin 2023 yılına kadar tamamlanması hem 11’inci Kalkınma Planı hedeflerinde, hem Stratejik Plan’da hem de III’üncü Tarım Orman Şurası’nda hedef olarak yer almıştır. OGM tarafından 2020 yılında hazırlanan Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri 2019 Türkiye Raporu’nda, ‘ulusal orman envanterinin hazırlanmasının önemini koruduğu’ belirtilmiştir.

6831 sayılı Orman Kanunu’nun 26’ncı maddesi uyarınca, OGM amenajman planları hazırlamakla beraber, bu planlarda biyolojik ve sosyo-ekonomik değişkenler olmadığı gibi, meşçere bilgileri uluslararası norm ve standartlara uygun olarak toplanmamaktadır. Amenajman planlarındaki örnekleme alanlarının sayısal yoğunluğu ve zaman aralığı UOE’nin yapılmasına göre daha fazla olsa da 10-20 yıl önceki verilere dayanmaktadır. UOE ise çok geniş biyolojik ve sosyo-ekonomik değişkenleri kapsamakta ve bu yüzden bir ülkenin tamamı için geniş ve bütüncül bir bakış sağlamaktadır.”

BUNU DA OKU:  Dünyanın en acayip 10 ormanı

Orman Genel Müdürlüğü 2020 yılında 4 milyar liradan fazla kâr etmiş

Rapora göre OGM 2020’de 3 milyar 772 milyon 331 bin 470 TL, OGM Döner Sermaye İşletmesi de aynı dönemde bir milyar 26 milyon 465 bin 786 TL kâr etmiş.

Maden sahaları denetlenmiyor

Raporda OGM taşra teşkilatını oluşturan 28 Orman Bölge Müdürlüğü görev alanında yer alan ve Orman Kanunu’nun 16’ıncı maddesi gereğince izin verilen maden izin sahalarından örnekleme yöntemi ile seçilen 649 maden izin sahasının 152’sinde izinsiz yapılar ve izin amacı dışında kullanımlar tespit edilmiş ve kurum tarafından maden izin sahalarının kontrollerine yönelik etkin bir denetimin yürütülemediği belirtilmiş.


“İşletilen bir maden sahasında rehabilitasyon çalışmalarının, maden işletme sahası izin süresi içerisinde bitirilmesi esas olup; bitirilemediği taktirde, bir yıl ek süre verilebilmektedir. Ancak maden sahalarının denetimlerinde izinleri devam etmekle birlikte mevcut maden rezervinin tamamının alınması nedeniyle işletilemeyen veya işletme izni bitip yeni izin talebi sonuçlanmamış olan alanlar ile işletme faaliyetine devam eden ancak rezervi alınmış ve boşaltılmış izin dahilindeki kısmi alanların rehabiliteye elverişli olmasına rağmen rehabilitasyon projesine uygun herhangi bir rehabilite çalışmasının yapılmadığı, çalışmaların genellikle iznin son yılında veya ek süre çerisinde yapılmaya başlandığı görülmüştür.

Bazı maden sahalarında işletmecinin fiili olarak sahadaki tüm rezervi aldığı ve şantiyesini kapattığından genellikle rehabilite çalışmalarını sahiplenmediği, çalışmanın uzun süreye yayıldığı veya hukuksal problemlere neden olduğu da tespit edilmiştir.

Oysa, iznin başlangıcından itibaren sahanın durumuna göre işletmesi tamamlanmış alanların hızla rehabilite edilerek doğaya yeniden kazandırılması ve çevrenin istifadesine sunulabilmesi gerekir. Aksi takdirde rehabilitasyon çalışmalarının projesine uygun olarak zamanında bitirilememesi, daha büyük bir zaman ve parasal maliyete neden olacağı gibi çevre ve ekolojik yapıya da büyük zarar verecektir.”

BUNU DA OKU:  Tohum alma, temizleme ve saklama rehberi

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Yorumlar kapatıldı.

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Doğal Kaynaklar, Ekoloji, İklim Değişikliği
Bozcaada Film Festivali’nin bu yıl sloganı: Evimiz Yanıyor

1000’in üzerinde filmin başvurduğu BIFED’de Türkiye’den 2 belgesel finalde 13-19 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED)

Kapat