“Söyleyecek sözü olan” tasarımcı: Gürsan Ergil

Mobil bahçelerin yanı sıra geri dönüştürülmüş ahşap kullanarak tasarladığı çalışmalarını çok beğendiğimiz tasarımcı Gürsan Ergil’le tasarımlarını, bu toprakların en güzel yeşil alanlarını, İstanbul bahçelerini ve ‘gelişme’ adı altında yok edilen miraslarımızı konuştuk.

Röportaj: Deniz Aytekin

Merhaba. Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Neler yapıyorsunuz?

Üniversiteyi, İstanbul’da tamamladıktan sonra farklı ülkelerde yaşadım, çeşitli işlerde çalıştım ve eğitim aldım. Her seferinde bulunduğum ülkeden Türkiye’ye dönüp, beş, altı yıl içinde farklı bir rota için tekrar yola koyuldum. Aslında İstanbul’un keşmekeşinden bıkıp şehri terk ediyor ama sonunda ona daha büyük bir aşkla geri dönüyordum. Sanırım bu güzel şehrin değerini tam anlamıyla takdir edebilmek için onu bir süreliğine terk etmem gerekiyordu. Son tur tam sekiz sene sürdü, ABD ve Britanya’da geçirdiğim verimli yıllardan sonra; 2008 sonunda tekrar İstanbul’a dönüş yaptım.

Üç yıldır Gürsan Ergil Tasarım Stüdyosu olarak geri dönüşümlü malzemelerden mobilyalar ve sürdürülebilir bahçeler tasarlayıp inşa ediyoruz. Ayrıca bahçe tarihi, özellikle de Türk-Osmanlı bahçeleri ile ilgili araştırma ve kitap çalışmaları yapıyorum. Bunlara ek olarak Adalar Müzesi’nde “Bahçe Kültürü” danışmanlığı yapmaktayım Bu kapsamda Adalar’daki tarihî bahçelere düzenli turlar düzenleyip, bahçe meraklılarını kapalı kapılar ardında kalmış güzelliklerle tanıştırıyoruz.

Üretim aşamasında kullandığınız malzemeleri nerelerden sağlıyorsunuz? Kolay oluyor mu kullanılmış ahşap malzeme bulmak?

Hem kolay, hem de zor diyebilirim. Kolay çünkü İstanbul’daki tüm hurdacılar; kullanacağımın fazlasına yetecek malzemeyi barındırıyor. Ahşap konusunda ise İstanbul’un biraz dışına çıkılınca hemen her köyde farklı bir şeyler çıkıyor karşınıza. Bence işin zor kısmı çoğu insanın başını çevirip bakmadığı bu atık malzemelerden nasıl bir ürün çıkarıp üretebileceğinizi hayal etmek. Örneğin ‘Love Seat’ adlı parçam için kullandığım ahşap el bombası kutusunu (tabii ki boştu) ikinci el palet satan bir hurdacıda bulmuştum.

love_seat

Hayata geçirebileceğim projelerin büyük bir bölümünde geri dönüşümlü malzemeler kullanmak, içinde hayata karşı duruşumun izlerini taşıyan özgün parçalar tasarlamak, özetle ‘söyleyecek bir sözü olan’ işler yapabilmek.

BUNU DA OKU:  Soma'ya 5 'Gökyüzü Kütüphanesi'

İslam bahçeleri ve mobil bahçe projelerinizi biraz anlatabilir misiniz? Bu projeler üzerine yoğunlaşmanıza neden olan belirli sebepler oldu mu?

Amerika’da bahçe tarihi okurken anlaşılabilir sebeplerden ötürü Türk-Osmanlı bahçelerini araştırmaya yoğunlaştım. İncelediğim kaynaklarda ise bu bahçelerin genel olarak Müslüman bahçeleri başlığı altında incelendiğini gördüm. Karşılaştırmalı tezimi yapabilmek için öncelikle Osmanlıların çağdaşı sayılan ve ‘Gunpowder Empires’ olarak ta anılan Safavi ve Mughalların bahçe kültürlerini de araştırdım. Daha sonraları ise ayni okulda ‘Müslümanlarda Bahçe Sanatı’ adı altında yarım sömestrlik dersler verdim.

6sqm_rolling_garden

Mobil Bahçeler projesi ise geçen yıl İstanbul Tasarım Haftası kapsamında gerçekleştirdiğimiz atölye çalışması ile başladı. Amacımız İstanbul’daki kullanılabilir yeşil alan yetersizliğine dikkat çekmekti. Bu kapsamda bir metrekarelik bahçeler tasarladık -bunlardan biri olan Salıncak Bahçe daha sonra Almanya’daki Marta-Herford Müzesi’nde sergilendi. İstanbul’da kişi başına düsen ‘pasif’ yeşil alanın altı metrekare civarında olması sebebiyle (Dünya Sağlık Örgütünün tavsiyesi en az 12 metrekaredir) üç adet temalı mobil bahçe tasarladık, bunları ‘yüzen’ bahçe, ‘tekerlekli’ bahçe ve ‘yükselen’ bahçe olarak adlandırdık. Burada amaç madem yetersiz yeşil alanımız var, o zaman bizde hakkımıza düsen 6 metrekarelik parçayı yanımızda taşırız gibi absürt bir espri ile İstanbulluların bu konuya daha duyarlı yaklaşmasını sağlamaktı. Doğrusu bu konuya hem yurtiçi hem de yurtdışı medyasından beklediğimden de fazla karşılık geldi.

6_sqm__floating_garden

İslam bahçelerine en güzel örneklerin Elhamra ve Taj Mahal olduğunu söylüyorsunuz. Türkiye’de çok beğendiğiniz doğal alanlar ya da bahçeler var mı?

Elhamra ve Taj Mahalin güzelliği biraz da çok incelenen ve ziyaret edilen tarihî alanlar olmalarıyla orantılı. Tabii ki bu ikiliye Topkapı Sarayı’nı da eklemek gerekiyor. Elhamra ve Topkapı sarayları aynı tarzda yapılmış avlu-bahçeleri ve en dışarıda daha doğal halinde bırakılmış dış bahçeleri ile dikkat çekiyor. Birbiri içine geçmiş birçok avlu ışık-gölge oyunları ile sürprizler yaparken, ufak çeşme, havuz ve su kanalları da ortamı serinletiyorlar. Taj Mahal’in durumu ise biraz farklı diğer ikisine göre daha sonra yapılmış bir türbe bahçesi. Hindistan’daki İngiliz yönetimi sırasında bahçenin iskeleti değişmese de botanik yapısı tamamen değişmiş. Orijinal halinde gelir getirmesi amacıyla dikilmiş meyve ağaçlarının yerini İngiliz bahçelerini andıran çimenlikler almış.

BUNU DA OKU:  Karbon ayak izimizi bilinçsizce büyütüyoruz

Türkiye’de ise ilkbaharla birlikte tüm yaylalar özellikle Toros ve Karadeniz’dekiler rengârenk açan endemik çiçekleri ile adeta acık hava müzesine dönüşürler. Kapadokya ise her mevsimde ayrı bir güzellik sunar ama kenar köşedeki teraslarda yüzyıllardır var olan küçücük üzüm bağlarının benim için ayrı bir önemi vardır. Güllerle ilgilenenlerin ise Haziran ayında Isparta gitmelerini tavsiye edebilirim.

germany_2011

İstanbul’da sevdiğim bahçelerden birkaçını ise söyle sıralayabilirim;

Süleymaniye’deki İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi: Turkiyenin en eski botanik bahçesidir ve keyifle gezilecek boyuttadir. Ana binada bulunan ve kuruluş yıllarından beri korunan tohum ve model bitkiler gerçek bir botanik müzesi tadındadır. Bütün bunlara ek olarak konumu dolayısı ile eşsiz bir İstanbul manzarasına sahiptir. Okullar için mükemmel bir gezi yeridir ve öğrencilere açıklamalı turlar düzenlenmektedir.

Aynalıkavak Kasrı Bahçesi; Geçtiğimiz yıl elden geçirilen binası ‘Türk Çalgıları Sergisi’ ile yeniden açılmıştır. Bahçesi aslında çok daha büyük bir alana yayılan Tersane Sarayı’nın bugünlere kalmış son parselidir. Bu 18. yüzyıl bahçesi imparatorluk bahçeleri içinde orijinal haline yakın vaziyette korunabilmiş en eski bahçelerden biridir.

Abide-I Hürriyet Parkı; Birçok İstanbullunun her gün arabaları ile yanından geçtiği bu keyifli park aslında bir Jön-Türk mezar ligidir. İttihat ve Terakki hareketinin en önemli isimleri de (Mithat Paşa, Mahmut Şevket Paşa, Talat Paşa, Enver Paşa gibi) bu parkta defnedilmiştir. Geçtiğimiz yıllarda elden geçirilen bu parkın mimarî açıdan önemini de belirtmek gerekir. Muzaffer Bey tarafından tasarlanan ulusal anıtta bir namazgâhta mevcuttur. Benim favorim ise Mimar Kemalettin tarafından tasarlanan Mahmut Şevket Pasa türbesidir.

Modernleşmenin olumsuz bir getirisi olarak ‘eski’ olandan giderek uzaklaşıyor, seri üretim modern tasarımlara kayıyoruz. Geçmişten kopuyoruz bir anlamda. Eski ürünleri antikacılardan toplamaya, aslında onların ne kadar değerli, kaliteli olduklarını fark etmeye başlıyoruz. İstanbul’da eski ve korunmuş olan neler var sizce? Hâlâ kurtarılabilir olan şeyler görüyor musunuz?

BUNU DA OKU:  Istanbul Design Week ikiiii

İstanbul’daki tüm anıtsal ağaçlar bu kategoriye girer. Bu ağaçlar bizim kültürel hazinemizdir ve maalesef agresif yapılaşmanın ‘gelişme’ olduğunu sanan tüm kişi ve kuruluşların tehdidi altındaki bu ağaçlar yavaş yavaş yok olmaktadırlar.

Hızlı yapılaşma ile yok olan bir başka değerimiz ise İstanbul’un farklı semtlerinde yer alan tarihî bostanlarımızdır. Birçoğunun sadece adı kalmış bu yeşil alanlar içinde sur dibindeki bostanların ayrı bir yeri vardır. Tarihi neredeyse İstanbul’un fethine uzanan bu bostanlar (daha önce su hendeği olmasının sağladığı verimli toprağı sayesinde) önceleri Arnavut ve Bulgar bahçıvanlar tarafından korunmuş olup, günümüzde ise Karadeniz bölgemizin belli bir yöresinden gelen bahçıvanlar tarafından bakılmaktadır. Sur dibi bostanları İstanbul gibi bir metropolün ortasında yüzyıllardır devam eden bir geleneğin bozulmamış halde görülebileceği önemli bir örnektir.

Diğer önemli kültürel değerimiz ise İstanbul’u çevreleyen denizlerimiz ve içinde yaşayan balıklardır. Son yıllarda denizlerimizdeki aşırı kirlenme ve kaçak avlanma nedeniyle Bizans’tan beri adı İstanbul ile beraber anılan birçok balık türü tehdit altındadır.

'bridge'_stool

Önümüzdeki dönem için planlarınız/hayalleriniz neler? Neler yapmak, ne yöne doğru ilerlemek istiyorsunuz?

Üzerinde çalıştığım iki bahçe kitabını bitirmek önemli bir hedef benim için. Ayrıca Anadolu’da kenarda kösede kalmış geleneksel ahşap ustalığını araştırmak ve kayıt altına almak üzere bir kaç ay sürecek bir gezi yapmayı planlıyorum. Bu yıl Eylül sonunda düzenlenecek İstanbul Tasarım Haftası için tasarlayıp üretimine başladığım ‘Evcil Hayvan Yuvaları’ sergimi kısa surede bitirmek istiyorum.

Gürsan Ergil’e bu keyifli röportaj için çok teşekkür ediyoruz. Çalışmalarını ilgi ve merakla beklemeye devam edeceğiz.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Geri Dönüşüm, Hayat, Sanat ve Tasarım
Deniz seviyeleri hızla yükseliyor

Önceki yüzyıllarda stabil kalan deniz yüksekliği hızla artıyor.

Kapat