Suyun geleceği elimizde
Bir yandan kuraklık uyarıları yapılırken bir yandan sellerle boğuşuyoruz. Barajların nasıl dolmadığını aklımız almıyor. “İstanbul’un iklimi değişiyor,” diyorlar, doğru; ama yalnızca İstanbul’da değil dünyanın her yerinde sıcaklık değişimleri yaşanıyor. Küresel iklim değişikliği artık alarm veriyor.
‘Su hayattır’ bir su firmasının sloganı olmaktan çok öte artık, iliklerimize kadar hissediyoruz. Barajların doluluk oranlarına ve sık sık duymaya başladığımız ‘şu ilin bu kadar günlük suyu kaldı’ açıklamalarına bakarsak durumun vehametini daha iyi anlayabiliriz. Elbette bundan pek çok felaket senaryosu çıkarılabilir, ama aslında yaşanmakta olanın ne olduğunu anlamak sürecin gidişatını bir nebze olsa da etkileyebilmek açısından önemli. Yaşanan, küresel iklim değişikliğinin sonularıdır. Bu değişikliği de yalnızca sorumsuz üreticilere ve kötü politikacılara borçlu değiliz. Gündelik yaşamlarımızda adını ‘alışkanlık’ koyduğumuz pek çok pratikle biz de tetikliyoruz yazık ki.
Suyun ticarileşmesine göz yummayacaktık
Musluktan su içilen zamanları hatırlıyor musunuz, herhangi bir filtre ya da arıtma cihazı kullanmadan üstelik? Ben hatırlıyorum. Öyle çok da eski bir Türkiye’nin icraatı değildi üstelik. Ama bizim için daha sağlıklı olanın pet şişelerdeki sular olduğunu söylediler. doğal kaynağından getiriyoruz dediler. Sonra işlenmiş sular çıktı. Bir zaman sonra piyasada o kadar çok su vardı ki bu defa da birtakım listeler yayımlayıp o çok bilindik suların aslında ne kadar sağlıksız olduğunu açıkladılar yaptıkları testlerle. Biz de hepsini izledik. Ama sıra su kaynaklarına el koyup HES’ler kurmaya gelince iş değişti, suyun gerçekten hayat olduğu topraklarda bu icraat izlenmedi. Bir mücadele başladı, sürüyor ve anlaşılıyor ki sürecek.
Bir kısa
Artık neredeyse bir klasik haline gelen “Abuela Grillo” (Büyükanne Grillo), suyun önemi ve suyun ticarileşmesi denilince akla ilk kısa filmlerden biri. Abuela Grillo, şarkı söylemeye başladığında yağmur yağdıran ve söylemeyi kestiğinde de yağmurları durdurabilen bir kadın. Filmde Ayoreo efsanesinden yola çıkıldığı düşünülüyor. Bu efsaneye göre terapötik, tedavi amaçlı, söylenen şarkıların amacı dışında kullanılmasının zarar verici bir etkisi olduğuna inanılır.
Kısa’dan sonra “Gidişatı durduramasam da etkileyebilmek için ne yapabilirim?” diyenler için öneriler de mevcut elbette:
- Öncelikle işe su tasarrufu yaparak başlayın. Nasıl yapabileceğinize dair önerilerimiz burada.
- Ayak izinizi küçültün.
- Mutfağınızın aslında ne kadar önemli olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Öneminin farkına varın ve onu doğa dostu hale getirin.
- Daha yeşil olun!
Şimdi sıra ‘iyi değişiklikler’in parçası olmakta, hadi!