Türkiye’nin İklim Krizi Algısı raporu yayınlandı: İklim değişikliğinden endişeli olanların oranı yüzde 84

Yuvam Dünya ve Konda iş birliğiyle hazırlanan Türkiye’nin İklim Krizi Algısı raporu yayınlandı. Rapor, toplumun iklim değişikliğini bu yıl en çok hava kirliliği, afetlerin artması ve olağan dışı mevsim olaylarının çoğalmasıyla ilişkilendirdiğini gösteriyor. Araştırmaya göre, toplumun yarısından fazlası gıda ve beslenme sorunlarının yaygınlaşması, solunum yolu ve kalp damar hastalıklarının kötüleşmesi, su ve taşıyıcı hayvanlar aracılığıyla bulaşan enfeksiyonların artması gibi durumları iklim kriziyle ilişkilendiriyor. İklim değişikliği konusunda endişeli olanların oranı yüzde 84’e yükseldi. Raporun öne çıkan bazı bulgularını derledik.

Geçen sene yüzde 61 ile olağan dışı mevsim olaylarının çoğalması iklim kriziyle en ilişkili
konu olarak görülürken bu sene iklim kriziyle en alakalı bulunan konu yüzde 78 ile hava
kirliliği. Geçen yıla kıyasla hava kirliliğini iklim kriziyle ilişkilendirme oranı yüzde 19 artmış
durumda.

Hava kirliliğinden sonra en çok tercih edilen şık ise afetlerin artması. Toplumun yüzde 67’si
orman yangını, sel, kuraklık gibi afetlerin artmasını iklim değişikliği ile ilişkilendiriyor.

Toplumun yüzde 63’ü olağan dışı mevsim olaylarının artmasını iklim değişikliği ile
ilişkilendiriyor.

Toplumun yüzde 54’ü bitki ve hayvan çeşitliliğinin azalmasını iklim değişikliği ile
ilişkilendiriyor.

Toplumun yüzde 36’sı gıdaya erişimin zorlaşmasını iklim değişikliği ile ilişkilendiriyor.

Toplumun yüzde 33’ü göçlerin artmasını iklim değişikliği ile ilişkilendiriyor. Böylece göçlerin
artması toplumun iklim kriziyle en az ilişkilendirdiği konulardan birisi olarak karşımıza
çıkıyor.

Toplumun yüzde 39’u salgın hastalıkların devam etmesini iklim değişikliği ile ilişkilendiriyor.
Yüzde 61’lik çoğunluk ise arada bir ilişki olmadığını düşünüyor.

Toplumun yüzde 33’ü deniz seviyesinin yükselmesini iklim değişikliği ile ilişkilendiriyor. Göçle birlikte toplumun iklim değişikliğiyle en az ilişkilendirme yaptığı bir diğer konu deniz seviyesinin yükselmesi. Çoğunluk bu durumu iklim değişikliği ile alakalı bulmuyor.

Çiftçi, hayvancı ve ziraatçılar suya erişimin zorlaşması, gıda fiyatlarının artması, gıdaya erişimin zorlaşması, bitki ve hayvan çeşitliliğinin azalması, afetlerin artması gibi konuları ortalamaya kıyasla çok daha fazla oranda iklim değişikliği ile ilişkilendiriyorlar.

BUNU DA OKU:  Rio +20 Konferansı'nda Türkiye'yi temsil edecek en iyi 20 uygulamanın seçiminde başvurular için son 15 gün!

Çiftçi, ziraatçı ve hayvancıların ortalamaya göre biraz daha fazla farkındalığa sahip olduğu diğer 2 konu ise bitki çeşitliliğinin azalması ve gıdaya erişimin zorlaşması. Toplumun yüzde 54’ü bitki ve hayvan çeşitliliğinin azalmasını iklim değişikliğine bağlarken çiftçilerde bu oran yüzde 66.

Diğer konu ise olağan dışı mevsim olaylarının çoğalması. Toplumun %63’ü bu durumu iklim
değişikliğine bağlarken ticaretle uğraşanlar ver iş insanlarında bu oran yüzde 85’e çıkıyor.

Yüzde 66’lık bir kesim gıda ve beslenme sorununun yaygınlaşmasını, yüzde 63 solunum yolu ve kalp
damar hastalıklarının kötüleşmesini, yüzde 56 su ve taşıyıcı hayvanlarla bulaşan hastalıkların artması ve yaygınlaşmasını iklim kriziyle alakalı görüyor.

İki yıl içerisinde gıdaya erişime zorlanabileceğini düşünen kişilerin yüzde 70’i bu yeni duruma alışma
konusunda zor veya çok daha fazla zorlanacaklarını düşünüyorlar. Bunu yüzde 69 ile susuzluk çekmek, yüzde 66 ile bir afetten maddi manevi zarar görmek takip ediyor. Göç etmek zorunda kalabileceğini söyleyenler ise diğer gruplara kıyasla kendini daha az kırılgan hissediyor.

Toplumun yüzde 5’i iklim değişikliği konusunda endişeli değil ve başına bir olay gelmesi durumunda kolay uyum sağlayacağını belirtiyor. Yüzde 5’lik bir kesim iklim değişikliği konusunda endişeli değil
fakat başına bir olay gelmesi durumunda zor uyum sağlarım diyor. Yüzde 35’lik bir kesim ise
iklim değişikliği konusunda endişeli fakat kolay uyum sağlayacağını, yüzde 59’luk bir kesim
ise hem endişeli hem de bu yeni duruma zor uyum sağlayacağını düşünüyor.

İklim değişikliği konusundaki endişe demografik olarak incelendiğinde kadınlar erkeklere kıyasla, gençler yaşlılara kıyasla daha fazla endişeliler. Ayrıca modernlik durumu, gelir ve eğitim seviyesi arttıkça, inanç seviyesi azaldıkça iklim konusunda endişelenme durumu da artıyor. Bir başka benzer durum da endişenin ortaklığında. Pek çok konuda zaman zaman çatışan ve kutuplaşan kesimler mesele iklim değişikliği olduğunda endişe etmekte ortaklaşıyor.

BUNU DA OKU:  Tunç Soyer iklim krizi mücadelesine destek sözü verdi

İklim değişikliği konusunda bireysel olarak sorumluluk alması gerektiğini düşünenlerin oranı
umut verici. Bu konuyu demografik değişkenlere göre incelendiğinde iklim değişikliği
konusunda endişeye benzer şekilde toplumda bir ortaklaşma görüyoruz. Zira toplumun her
kesiminin çok büyük bir bölümü sorumluluk almaya açık. Bu konuda bireysel sorumluluk almaya en gönüllü kesimler yüzde 94 ile 18 yaş altı çocuğu olan kadınlar ve yine yüzde 94 ile üniversite mezunları.

10 yıl önce toplumun yüzde 28’i çevreye duyarlı markayı pahalı olsa dahi olsa sık sık veya her zaman tercih edeceğini belirtmiş. 2022 yılına geldiğimizde ise bu oranın yüzde 11’e düştüğü görülüyor.

İklim değişikliği konusunda sorumluluk hissedenlerin yüzde 89’u iklim değişikliği konusunda
endişeli hissediyor. Sorumluluk hissetmeyen kişilerde ise bu oran yalnızca yüzde 42.

İklim değişikliği konusunda sorumluluk almalıyım diyenlerin yüzde 92’si iklim değişikliğinin
gelecek nesiller için tehdit olarak görüyor. İklim değişikliği beni ilgilendirmiyor diyenlerde
ise bu oran yüzde 61.

İklim değişikliği konusunda sorumluluk hissedenlerin yüzde 80’i iklim krizinin kendi hayatları
için tehlikeli olduğunu düşünürken iklim krizi beni ilgilendirmiyor diyenlerde bu oran yalnızca
yüzde 38.

İklim değişikliği konusunda endişe seviyesinin de sorumluluk bilinci ile göreceli bir şekilde
arttığını görüyoruz. İklim değişikliği konusunda hiç endişeli değilim diyenlerin ancak yüzde
46’sı iklim değişikliği için kendini de sorumlu tutarken çok endişeli olanlarda bu oran yüzde
96’ya çıkıyor.

İklim değişikliği konusundaki endişe gibi iklim değişikliği hakkındaki tehlike algısı da
sorumluluk bilinci ile bir korelasyon içinde. İklim değişikliğinin gelecek nesiller için hiç
tehlikeli olmadığını düşünenlerin yüzde 40’ı, çok tehlikeli olduğunu düşünenlerin ise
neredeyse tamamı bu konuda kendisinin de sorumluluk alması gerektiğini düşünüyor.
İklim değişikliğinin kendi hayatı için hiç tehlikeli olmadığını düşünenlerin yüzde 34’i, çok
tehlikeli olduğunu düşünenlerin ise yine neredeyse tamamı bireysel bir sorumluluğu kabul
ediyor.

İklim değişikliği için sorumluluk alması gerektiğini düşünenlerin yüzde 72’si geri dönüşüm yaptığını ve plastik kullanımını azalttığını söylüyor. Öte yandan iklim değişikliği beni ilgilendirmiyor diyenlerde bu ifadeye katılma oranı yüzde 54.

İklim değişikliği için sorumluluk alması gerektiğini düşünenlerin yüzde 76’si elektrik
kullanımını azaltacak uygulamalar yaptıklarını dile getiriyorlar. İklim değişikliği beni
ilgilendirmiyor diyenlerde bu ifadeye katılma oranı yüzde 54. Her iki pratikte de iklim
değişikliğini kendi sorumluluk alanı dahilinde görmeyenler Türkiye ortalamasının oldukça
aşağısında kalıyor.

İklim değişikliği için sorumluluk alması gerektiğini düşünenlerin yüzde 58’i araba kullanmak
yerine daha çevreci alternatifleri kullandıklarını söylüyor. İklim değişikliği beni ilgilendirmiyor diyenlerin ise yüzde 42’si bu durumu gerçekleştiriyor.

İklim değişikliği için sorumluluk alması gerektiğini düşünenlerin yarısı sürdürülebilir
markaları tercih ediyorlar. İklim değişikliği beni ilgilendirmiyor diyenlerde ise bu oran
yalnızca yüzde 29. İklim değişikliği için bireysel olarak sorumluluk hissetmeyenler Türkiye ortalamasının oldukça altında.

İklim değişikliği konusunda sorumluluk almalıyım diyenlerin yüzde 51’i, iklim değişikliği beni
ilgilendirmiyor diyenlerin ise yalnızda yüzde 28’i evinin yalıtımını yaptırdığını ifade ediyor.
İklim değişikliği konusunda sorumluluk almalıyım diyenlerin yüzde 20’si, beni ilgilendirmiyor
diyenlerin ise yüzde 12’si iklim değişikliği politikaları için oy verdiği partiyi değiştirebileceğini
söylüyor.

Vejetaryen veya vegan beslenme konusunda sorumluluk bilincinin pek de etkili olmadığı görülüyor. Her iki kesim de yüzde 5 oranında vegan veya vejetaryen beslendiğini veya bu çeşit beslenme şekillerine eskiden sahip olduklarını belirtiyorlar.

Elektrikli araba kullanma durumunda da benzer bir durum söz konusu. Bu iki kesim de
yüzde 9 oranında elektrikli araba kullandığını ifade ediyor.

Son olarak iklim değişikliği konusunda sorumluluk almalıyım diyenlerin yüzde 10’u, iklim
değişikliği beni ilgilendirmiyor diyenlerin ise yüzde 4’ü iklim değişikliği eylemlerine
katıldıklarını ifade ediyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Banner Right Side, Doğal Kaynaklar, Ekoloji, İklim Değişikliği, Yenilenebilir Enerji
Plastik atık ihracatının bilinmeyen yüzü

Yüksek gelirli ülkeler plastik atıklarını geri dönüştürülmek ve atılmak adına, uzun süredir yurt dışına gönderiyor. Ülkemize de bu atıkların gelişinin

Kapat