Yenilenebilir enerjiye geçmek için 4 önemli sebep
Enflasyon oranını düşürmede yenilenebilir enerji etkin olabilir mi?
Enflasyonu düşürmenin yolu yenilenebilir enerjiden geçiyor
Ekonomik modelleme uzmanı Cambridge Econometrics’in hazırladığı ve değişken enerji kaynaklarının hane halkları ve işletmeler üzerindeki etkilerini ortaya koyan yeni bir rapora göre, fosil yakıtlar Türkiye’nin mayıs ayından bu yana yaşadığı, şu anda yüzde 80’in üzerinde seyreden enflasyonun yaklaşık beşte birinden sorumlu. Türkiye’nin artık fosil yakıtlardan kurtulup yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımı artırması gerekiyor.

Rapor, enerji fiyatlarının genel tüketici fiyatlarından iki kat daha değişken olduğunu ortaya koyuyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle tetiklenen küresel enerji krizi ve değer kaybeden Türk lirasının enerji ithalatını daha pahalı hâle getirmesiyle birlikte, son 12 ayda elektrik fiyatları yüzde 102, gaz yüzde145 ve ulaşım yakıtları yüzde182 oranında arttı.
Bu kriz, yoksul hanelerin geçen yıla kıyasla enerji için yaklaşık yüzde 95 daha fazla harcama yapmasına neden oldu; bu da kabaca yılda 820 TL daha fazla harcamaya denk geliyor. Ortalama bir hane, yüksek perakende enerji fiyatları nedeniyle 2021’e kıyasla 2022’de yaklaşık 1.550 TL daha kötü durumda.
Türkiye, hane halkını bu yükselen enerji fiyatlarından korumak için hazineye 300 milyar TL maliyeti olan, GSYH’nin yüzde ikisi tutarında tedbirler aldı. Bu tedbirler 2023 yılında artırılacak. Rapora buradan ulaşabilirsiniz.
Güneş enerjisinden elektrik üretim maaliyetlerini düşürebilir
- Türkiye’de güneş enerjisi kullanımının yaygınlaşması için çalışmalar yapan Solar3GW, dahaucuzelektrik.com sitesinde Türkiye’de elektrik maliyetlerinin yarı oranında düşebileceğini ortaya koyuyor
- Solar 3GW Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Bahadır Turhan, güneş ve rüzgâr enerjisi kapasitesinin 2,5 katına çıkarılması durumunda, Türkiye’de elektrik üretim fiyatının yüzde 43 daha ucuz olabileceğini söyledi
- Turhan, “Güneş ve rüzgâr kapasitemizin artırılması cari açığımızı ve enflasyonu düşürecek. Bugün yaşadığımız pek çok zorluktan kurtulmanın anahtarı yenilenebilir enerji kapasitemizi artırmak,” dedi.
Türkiye hem sınırsız hem de ham madde maliyeti olmayan enerji kaynakları olan rüzgâr ve güneşte büyük bir potansiyele sahip. Son yıllarda rüzgâr ve güneş başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına ciddi yatırımlar yapıldı. 2021 yılı verilerine göre, elektrik üretiminde rüzgarın payı yüzde 9,4’e güneşin payı da yüzde 4,2’ye yükseldi. Ancak, tüm dünyada fiyatları giderek artan doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtlar hâli hazırda Türkiye’nin elektrik üretiminde yaklaşık yüzde 60 paya sahip.

Fosil yakıtlar sağlığımızı tehdit ediyor
Lancet Sağlık ve İklim Değişikliği Geri Sayım 2022 Raporu’na göre insan sağlığı, fosil yakıtların insafına kaldı. Bu yılki raporda sunulan yeni bulgular; hükümetlerin ve şirketlerin, bugün yaşayan tüm insanların ve gelecek nesillerin sağlığını ve hayatta kalmasını giderek daha fazla tehdit eden stratejiler izlemeye devam ettiğini ortaya koyuyor.
Raporda şu bulgular öne çıkıyor:
- İklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkileri, birlikte var olan diğer krizlerin etkilerini hızla ağırlaştırıyor ve kötüleştiriyor. Bu durum gıda güvensizliği, bulaşıcı hastalıkların yayılması, sıcaklığa bağlı hastalıklar, enerji yoksulluğu ve hava kirliliğine maruz kalmaktan kaynaklanan ölüm risklerinin artmasına neden oluyor. Bu yılki raporda yer alan veriler, iklim değişikliğinin yakın vadede gıda güvenliğinin düşük mahsul verimi, gıda güvensizliği ve kuraklık gibi her ayağını etkilediğini gösteriyor.
- Hükümetler ve şirketler, dünyanın her köşesindeki tüm insanların sağlığı ve refahı aleyhine fosil yakıt çıkarlarına öncelik vermeye devam ediyor. İncelenen ülkelerin yüzde 80’i sadece 2021 yılında 400 milyar dolar tutarında bir çeşit fosil yakıt sübvansiyonu sağladı. Bu net sübvansiyonlar 31 ülkede ulusal sağlık harcamalarının yüzde 10’unu, 5 ülkede ise yüzde 100’ünü aşıyor.
- Petrol ve gaz şirketleri en ağır suçlular olmaya devam ediyor: İklim konusundaki iddiaları ve taahhütleri ne olursa olsun, en büyük 15 petrol ve gaz şirketinin mevcut stratejileri, sera gazı üretimlerinin 1,5 derecelik ısınmayla uyumlu emisyon paylarını 2030 yılında yüzde 37, 2040 yılında ise yüzde 103 oranında aşmasına yol açacak.
Raporun yazarları yine de umut olduğunu belirtiyor: Birleşen krizlere sağlık merkezli bir yanıt, gelişen bir gelecek sunmak için yenilenmiş bir fırsat sunuyor. Temiz enerjiye yatırım yaparak hava kalitesinin iyileştirilmesinin yılda 1,3 milyon hayat kurtaracağı belirtiliyor. Bitki temelli beslenmeye geçişin hızlandırılması, tarım sektörü emisyonlarının yarısından fazlasını azaltacak, aynı zamanda beslenme risk faktörleri ve bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanan ölüm oranlarındaki iyileşmelerden kaynaklanan sağlık yan faydaları da olacaktır. Şehirler ve altyapı söz konusu olduğunda, sağlığı ön planda tutan kentsel tasarım kentsel ısıyı azaltabilir, hava kalitesini iyileştirebilir ve zihinsel ve fiziksel sağlık üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir.

Yenilenebilir enerji istihdam için gelecek vade ediyor
Geçtiğimiz hafta yayınlanan ‘Net Sıfır için Adil Geçiş’ raporundan bulgular çarpıcı:
- Konvansiyonel tarım yerine organik tarıma yüzde 20 oranında (7,7 milyar TL değerinde) daha fazla yatırım yapılması durumunda 219.500 kişi daha fazla istihdam edilebileceği gibi 4,2 milyon ton sera gazı emisyonu tasarrufu sağlanabilir.
- Aynı miktarda yatırım fosil yakıtlar yerine enerji verimliliğine yapıldığı durumda 2-3 kat daha fazla istihdam yaratılabilir.
- Aynı miktarda yatırım yenilenebilir enerjiye yapıldığı takdirde fosil yakıtlara yapılan yatırımın getireceği 12.505 kişilik istihdama karşı, rüzgâr enerjisi yatırımı 7.061 ila 35.486, güneş enerjisi yatırımı ise 12.584 ila 34.165 kişilik istihdam potansiyeli sağlayabilir.
- Yapılan kilovat saat (kwh) başına CO2 emisyon analizlerine göre, güneş̧ enerji sistemlerinin karbon ayak izi 6 gram, rüzgâr enerji sistemlerinin karbon ayak izi ise 4 gram olarak belirlendi. Karbon ayak izi kömürde 109 gram düzeyine çıkıyor (Pehl vd., 2017**).
