Anlayacaksınız

“Acayipleşti havalar,
bir güneş, bir yağmur, bir kar.
…..
Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,
ya da dünyamıza inecek ölüm…”

Muhteşem bir öngörü değil mi, büyük üstat Nazım’ınki?

Ben de işte bu yüzden, Sn. Bakanımızın Mimar ve Mühendisler Grubu’na yaptığı ve 4 Şubat 2014 tarihli gazetelerde yer alan konuşmasında sarf ettiği sözleri okurken, gördüklerime inanamadım. Ki ‘Çevre Sağlığı, Çevre Denetimi ve Yönetimi’ gibi hayati öneme sahip görevleri ve sorumlulukları bulunan bir bakanlığın idari sorumluluğunu üstlenmiş bu vatandaşın, ‘Yerel Yönetimlerin Sorunları ve Çözüm Önerileri’ ismiyle kaleme aldığı bir de kitabı bulunuyor.

El insaf yahu!

Sn. Bakanımızın sarf ettiği sözler öyle ki, bilimin, insanoğlunun hizmetine sunduğu herhangi bir bilgiden tamamıyla uzak; sözlerinde çokça vurgulayarak, gayet de bilinçli olduklarını söylediği Türk milletini temsil edebilme kabiliyetinden ve vizyonundan, ne yazık ki, ziyadesiyle mahrum olduğunu haykıran bir konuşmanın ürünü.

“Bazı ülkeler, Türkiye gibi kendilerine rakip gördükleri ülkelerde, çevre bilincini oranın gelişmesiyle ilgili bir kırbaç olarak kullanıyor. O ülkeler kendilerini geliştirmeyle ilgili hangi projeyi atarsa atsın, eğer öbürleri o ülkenin ilerlemesini, o noktaya sahip olmasını istemiyorsa, hemen bu enstrümanı kullanıyor ve o projeyi engellemeye çalışıyor.” diyerek, Sn. Bakanımız, bir de uluslararası çevre ve kalkınma stratejisinden bahsediyor, ki ‘enstrüman’ olarak nitelediği terim, literatürde ‘Uluslararası Çevre Diplomasisi’ olarak geçiyor ve genelde ülkelerin Dışişleri ve Çevre Bakanlıkları arasında imzalanan protokoller ve iş birliğine dayalı olarak yürütülüyor.

Birazdan vereceğim, çevre ve insan sağlığı ve toplumsal kalkınma açısından son derece önemli olan ancak Sn. Bakanımızın nezdinde pek de önem arz etmediğini anladığım birkaç rakama geçmeden önce, Türkiye’nin 1991 yılında Finlandiya’nın, Üsküdar’ın yarısı kadar bile olmayan şehri Espoo’da gerçekleştirilen ‘Birleşmiş Milletler Sınırlarötesi Çevresel Etki Değerlendirmesi Konvansiyonu’na henüz taraf olmadığını, Bakan’ın üst düzey bürokratlarından evvel saygıyla bilgilerine arz etmek ya da hatırlatmak isterim…

BUNU DA OKU:  Yaz sıcaklarına en iyi çare ağaç

Sn. Bakanımız, kimsenin onlara çevreciliği öğretmeye kalkamaması gerektiğini söylerken ne kadar ciddi olduğunu biliyorum. Bundan dolayı vereceğim rakamlar, Urla’da villalar koymak için SİT alanı derecelendirmeleriyle oynanmasıyla, güzelim Muğla’nın canım Güllük Körfezi’ne ‘alan reklamasyonu’ yöntemiyle 5 yıldızlı otel diken MNG Holding’e, ülkemiz turizmine yapmış olduğu katkılardan dolayı verilen ödülle, Japonların yaptığı Marmaray’dan çıkan 1 milyon metreküplük hafriyatı, Çınarcık Çukuru’na boşaltarak deniz ekosistemine yapmış oldukları katkıyla (!), TOKİ adı verilen otobur kurumun, ıslak zemin üzerine yapıp kendi vatandaşların hayatlarına mâl olmasıyla, ya da Hükümetin, Kuzey Ormanlarını katletme ve kuş cenneti memleketi AVM çöplüğüne çevirme kabiliyetiyle direk olarak bağlantılı değiller.

Şimdi dikkatinizi biraz daha fazla bahşetmenizi rica ediyorum.

Gelişmiş olarak nitelendirilen ülkelerde, hava ve su kalitesi ehemmiyetle regüle ediliyor olmasına rağmen, OECD üyesi ülkelerde bile hâlâ diyareye (ishal) dayandırılabilecek ölümler gerçekleşiyor. OECD üyesi ülkelerdeki diyareden kaynaklı ölümlerin %75,9’u Meksika ve Türkiye’de gerçekleşiyor.

2007 yılında ABD’de yapılan bilimsel bir çalışmada, ülkede hava kirliliğinden kaynaklanan sağlık sorunlarının yıllık, tahmini olarak, 71 ile 277 milyar dolar arasında bir masrafa neden olduğu gösterildi. Ki OECD’nin dediğine göre, bu rakam Çin’de daha bile büyük. Sn. Bakanımızın da bahsettiği gibi, yıllarca hem yeşili hem de insanı sömürmüş Avrupa’da, Avrupa Birliği Komisyonu’nun 2007-2014 yılları arası bütçe dağılımına bakıldığında, çevrenin ve doğal kaynakların korunmasına harcanan paranın, Birliğin ekonomik kalkınmasına ve sanayisinin rekabet gücünün artırılmasına harcanan parayla neredeyse aynı olduğunu görülüyor. Ki Türkiye, kuraklığı en sert yaşayacak Avrupa ülkelerinden biri…

Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Ekonomisi (TEEB)’nin hesaplarına göre mercan kayalıklarının ekonomik değeri hektar başına yıllık 1,2 milyon dolar. Ormanların ve denizlerin sağladığı doğal iklim regülasyonu ve doğal sulama servislerinin ekonomik değerleri yıllık trilyon dolarlarla ölçülmekte.

BUNU DA OKU:  Gıda güvenliği iklim değişikliğine karşı mı?

Ve tüm bunlara, son yapılan bilimsel çalışmalarda, Gayrisafi Yurtiçi Hâsılası Venezüella’dan 6-7 kat daha büyük olan ABD’de, bir Venezüellalı kadar bile mutlu olmayan bir ABD vatandaşının dramı(!) da eklenince, Sn. Bakanımızın sözlerinin hiçbir karşılığı olmadığı da anlaşılıyor.

Bu yüzden sormak istiyorum:

Siz de bu güzelim cennet memleketin dağını taşını beton yapmak için milyarlarca lira harcamak ve sonunda hâlâ tam manasıyla mutlu olmamak yetmiyormuş gibi, daha sonra da memleketin havasını, suyunu temizlemek için tekrar mı milyarlar harcamak istiyorsunuz Sn. Bakan?

Kimse demiyor ki, bırakın Avrupa’yı, Dünya’nın en büyük havalimanı memleketimizde olmasın, Türkiye, bırakın uzayı, Güneş’e uydu göndermesin, ya da memleket, bırakın sadece enerjide dışa bağımlılıktan, tüm üretimlerde bağımlılıktan kurtulmasın… Ancak, Sn. Bakanımız, eğer akıl ve bilimi kullanmazsak, Japon gelir, Marmaray’ı yapar; Rus gelir, nükleeri yapar; siz de sanırsınız ki biz gelişiyoruz…

Size en güzel cevabı, Şile’nin Teke Köyü İlköğretim Okulu Çevre Koruma Kulübü’nün akıllı öğrencileri veriyor. Buyrun:

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Kent, Mimari, Yeşil alanlar
Kitap Değişim Günü kutlu olsun

14 Şubat genelde Sevgililer Günü olarak bilinse de, 2012 yılından beri Uluslararası Kitap Değişim Günü olarak kutlanmakta. Amerika Birleşik Devletleri’nin...

Kapat