Arı ölümlerinin gerçek sebebi

Arı ölümlerinin gerçekte sebebi nedir? Bilim insanları yıllardır bu sorunun peşinden koşuyorlar. Bu arada arı ölümlerindeki artış hızlanıyor. Sorun pestisitlerde mi yoksa cep telefonu direklerinde mi? Gerçek sebebin sanılandan daha karmaşık olduğu ve arıların hayatlarını istila ettiği görülüyor.

Son altı senedir bilim insanları koloni çöküş sendromundan (KÇS) dolayı 10 milyonun üzerinde ve iki milyar dolar bedelinde arı kovanının yok oluşunun tetikleyen sebebi araştırıyor. Pestisitler, hastalık taşıyan parazitler ve yetersiz beslenme gibi sebeplerden şüphelenilmesine rağmen PLOS ONEda yayınlanan türünün ilk örneği olan Maryland Üniversitesi bilim insanları ve ABD Tarım Bakanlığının ortaklaşa yaptığı araştırmaya göre pestisit (bitki zararlısı öldürücü) ve fungusit (mantar öldürücü) taşıyan polenleri kovanlarına götüren arıların KÇS’den dolayı öldüğünü kanıtlamasa bile arı kovanlarında toplu ölümlerin neden dolayı görüldüğünü açıklıyor.

PLOS ONE’daki araştırmada yer alan isimlerden Jeffery S. Pettis, Elinor M. Lichtenberg, Michael Andree, Jennie Stitzinger, Robyn Rose ve Dennis van Engelsdorp ABD’nin doğu yakasındaki arı kovanlarından topladıkları polenler ve karpuz ve kızılcık ekinleri ile sağlıklı arıları beslediler. Arıların kısa zaman içinde KÇS’ye sebep olan parazite karşı dirençlerinin hızla azaldığını kaydettiler. Arıların besledikleri polenlerde dokuz farklı pestisit ve fungisit bulunurken örnek bir polende yirmi bir farklı çeşit ölümcül kimyasal bulunmaktaydı. Araştırmacılar bu fungisitli polenlerden beslenen arıların parazitlerden dolayı üç katı daha fazla enfekte olmalarının mümkün olduğunu gördüler.

Fungisitlerin arılara zararsız olduğu kanısını çürüten bu araştırma aslında yine fungisitlerin KÇS’nin ana sebeplerinden biri olduğunu ortaya koydu ve dolayısı ile çiftçilerin fungisit kullanımında yeni standartlar oluşturulması gerekliliği belirdi.

Oregondaki toplu arı ölümlerine sebep olan kimyasal madde, “Neonikotinoid”den sonra bu araştırma sayesinde bir grup pestisitten daha fazla bileşimli kimyasalların arıların karşı karşıya kaldığı tehlikeye sebep olduğu da anlaşılmış oldu.

BUNU DA OKU:  Böcek sayısının dramatik şekilde azalmasından sonra ekolojik kıyamet alarmı verildi

“Pestisit kullanılan tarlaların dışına taşan uygulama sistemleri arıların sağlığını tehdit ediyor. Örnek polenlerde 35 farklı pestisit çeşidi ve yoğunluklu pestisit yığılmaları ile karşılaştık. Bir polen örneğinde esfenvalerate ve fosmet olan insektisitlerden (böcek öldürücülerden) ise ölümcül düzeyin bile üzerinde oldukça yoğun miktarda bulundu.

Yine yüksek miktarda fungisit içeren polenlerden beslenmiş arılarda Nosema denilen enfeksiyon cinsine eğimliliğin arttığı gözlemlendi. Araştırma sonuçlarına bakınca fungisitlerin ve diğer kimyasalların tarım alanlarına yakın arılar üzerinde subletal etkilerinin araştırılması gerekliliği ortaya çıktı.”

Arı ölümleri ile ilişkilendirilen konu basit gibi görünse de problemin detayları gittikçe karmaşık hale geliyor; polinasyonda büyük rolü olan arıların ve diğer polinatörlerin zarar görmemesi için pestisit olarak ne kullanılabilinir, nerede, nasıl ve ne zaman gibi sorulara cevap aramak gerekiyor.

Bilim bu sorulara cevap aramakla meşgul oladursun, para söz konusu olduğunda tarımda doğayı koruyabilmek adına bir şeylerin önüne geçebilmek nerede ise mümkün değil.

Son olarak Quartz’ın verdiği bilgiye göre ABD’deki arı nüfusu o kadar azaldı ki; tüm ülkedeki arı nüfusunun %60ı sadece Kaliforniya’daki bademlerin polinasyonunu sağlamak için gerekli ancak bu sadece Kaliforniya’nın problemi değil çünkü Kaliforniya dünya badem pazarının dört milyar dolarlık değeri ile %80ini karşılıyor. Bu da tehlikenin ne kadar büyüyebileceğini gösteriyor.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Nil Kayarlar Sarrafoğlu

1969 yılında doğdum. Aklım başıma geldiğinde ailemden sonra ilk doğayı sevdim. Taşı toprağı, çiçeği ve hatta böceği... Okudum, çalıştım ve büyük şehirlerde yaşadım. Dünya üzerinde doğanın en uzak yerlerine de gittiğim ve kaldığım zamanlar oldu, işte o zamanlarda kendimi çok iyi hissettim,. Döndüm dolaştım şimdi yine şehirdeyim. Bu sefer 4 yaşında bir oğlum var, onu doğanın içinde büyütmeye çalışıyorum, hafta sonları kaçıyoruz şehirden küçük köyümüze. Mutluyuz böyle şimdilik. Anne olduktan sonra dünyayı kurtarmak için ille de büyük kahraman olmak gerekmediğini anladım, anne olmak yetiyormuş! Atık yönetimi, enerji tasarrufu ve sağlıklı beslenme gibi konulara önem veriyoruz evimizde. Payımıza düşeni ve mümkünse daha fazlasını yapmaya gönüllüyüz ailece de. Yeşilist kanalı ile sesimi duyurabildiğim için mutluyum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Hayvanlar
Kendi fırınını kendin yap, hem de elektriksiz

130 dereceye kadar çıkabilen ve güneş enerjisiyle çalışan fırın olur mu?

Kapat