Bu topraklara her gün birileri veda ediyor

Ölüm ve kaybetmek garip duygular getiriyor hepimize, değil mi? Sanki hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz hayatı, hiç bitmeyecek gibi başlıyoruz her şeye… Ama ölüme yaklaşıyoruz her gün biraz, ve isteyerek ya da istemeyerek kendi varoluş savaşımızda kimlerin hayatlarından ne kadar çaldığımızı hiç düşünmüyoruz.

Bu topraklar ne bereketli ne canlı ne hareketli imiş zamanında! Kısacık bir durun, Anadolu Kaplanı adında bir tür vardı bu topraklarda, bir kaplanın dahi içinde olduğu koca bir çembere dahi ev sahipliği yapmış bu topraklar. Şimdi ise sanki az kaybetmişiz gibi kaybettiklerimizin üzerine 134 tür daha kaybolmak üzere. Türkiye dereleri şırıl şırıl akan bir memleket değil, sadece 18,4 milyon hektar işlenebilir toprak olmasına rağmen sadece %30’u sulanabilmekte.

Gediz Nehri Islahı İzmir 4

Çeşitliliğin azalmasında sadece şehirlerin büyüme hızı değil aynı zamanda aşırı kullanım ve kirlenme de rol oynuyor. Bencil yaşayarak kendimizi her fırsatta o kadar rahat haklı çıkartabiliyoruz ki, o sığamadığımız evleri büyüterek, hemen her yere arabalarımızlar giderek, kimleri evlerinden ettiğimizi ya da kimleri soluduğu havadan ettiğimizi hesaplamıyoruz…

 

Öte yandan, tek tipte tarım yapma, küresel ısınma gibi etkenler de ciddi baskı unsurları olarak yerlerini almakta. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerdeki agresif atılımları ne yazıkki doğaya hesapsızca zarar veriyor. Şimdi diyeceksiniz ki “E ben mi dedim, büyüklerimizden iyi mi bileceğim ben?”, böyle demedik ama hepimiz istemedik mi karşılığında alacaklarımızı…

Bizdeki durumu, Prof. Dr. Selim Çetiner’in ifadesi ile açıklarsak “Türkiye’nin zengin biyolojik çeşitliliği, bizzat devlet eliyle tahrip edilmenin yanında hızla artan nüfus baskısıyla ortaya çıkan tarla açmalar ve aşırı otlatma, şehirleşme ve endüstrileşme, doğal bitkilerin ve soğanlarının aşırı toplanması, bilinçsiz ağaçlandırma gibi etmenlerle büyük zarar görmüş ve görmeye devam etmektedir. Diğer bir anlatımla, biyoçeşitlilik üzerindeki en büyük baskı artan insan nüfusunun yiyecek, barınma ve yakacak gibi temel ihtiyaçlarını gidermek amacıyla yapılan başta tarım olmak üzere her türlü insan faaliyeti olarak özetleyebiliriz”. Selim Hoca kısaca diyorki, doymayan açlığımız yüzünden ellerimizle gırtlaklıyoruz biz doğayı.

BUNU DA OKU:  Soma için 301 fide

kozluklu-ciftciler-yeniden-tutun-uretimine-basladiaa

 

WWF Türkiye bir bağış kampanyası başlattı. Türkiye’nin biyoçeşitliliğini korumak adına başlatılan bu projenin oldukça basit bir mantığı var. Kurumsal ve bireysel bağışlar kabul edilecek ve belli limitlere ulaştığında biyoçeşitliliği koruma adına çalışacak projeler için hibe olarak kullanılacak.

Tüm sosyal konularda ciddi etkiler yaratabilmek için yerel hareketlerin desteğinin yaratabildiği farklılık da bir başka gerçek. Bu toprakların sahiplenilmesi, korunması da bize düşüyor. Siz de desteğinizi vermek isterseniz WWF Türkiye’nin kampanyasıyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek için bu adresi ziyaret edin.

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoloji, Hayvanlar
Arazi ve insanların ahenk içinde var olması için permakültür

Belentepe Permakültür Uygulama ve Doğal Yaşam Çiftliği faaliyetlerine bu sezon başladı.

Kapat