Çernobil’i unutma, unutturma!

Ne yazık ki insanın doğası gereği üzerinden zaman geçen en acı anılar bile geçmişte tozlar altında kalıyor. Çernobil de bunlardan biri değil mi? 25 yıl önce bugün Çernobil’de insanların hayvanların bitkilerin hayatı sona erdi, 20. yüzyılın en büyük nükleer kazasıydı. Peki bu radyasyon denilen şey nedir, etkileri nelerdir ve en önemlisi “Çernobil’i unutmamak” ne demektir?

Maddenin yapı taşı atomdur. Atom ise proton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek ve çekirdeğin etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Eğer herhangi bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı proton sayısından fazla ise çekirdekte kararsızlık oluşur ve fazla nötronlar parçalanır. Bu parçalanma sırasında ortaya alfa, beta, gama adı verilen ve çıplak gözle görülmeyen ışınlar çıkar. Bu ışınlara “radyasyon” denir. Günümüzde doğal olarak ya da teknolojik gelişmeler sonucu üretilen bir çok cihaz radyasyon yaymaktadır. Radyasyon yayan bu maddelere ise radyoaktif madde denir. Biz hiç farkında olmadan organlarımız, dokularımız sürekli olarak radyasyonla etkileşime girmektedir. Bu etkileşim bazen gözle görülür durumlarda olurken bazen de hiç haberimiz olmadan vücudumuzu etkilemektedir. Radyasyon ilk çağlardan beri vardır ancak insanlığın radyasyonu keşfetmesi 1896′da Fransız fizikçi Henri Becquerel’ın uranyum tuzunun ışınlar yaydığını farketmesiyle gerçekleşmiştir. Teknolojinin ve sanayinin gelişmesiyle de uranyum elementi kullanılmaya başlanmış ve radyasyonun etkileri giderek artmıştır. Peki radyasyonun yaşama ne zararları vardır? İyonlaştırıcı radyasyon (girdiği ortamda iyonları ayrıştırıcı radyasyon), hücrenin genetik materyali olan DNA’yı parçalayabilecek kadar enerji taşımakta ve DNA’nın parçalanmasıyla hücreler ölmektedir. Bunun sonucunda doğal olarak dokular zarar görür ve kansere yol açabilir. Çevreye rastgele atılan radyoaktif maddeler insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca radyasyon canlıda genetik değişikliklere ya da vücutta kalıcı değişikliklere sebep olabilir. Radyasyonun etkileri cins, yaş ve organa göre değişmekle birlikte, çocuklar ve gelişme çağındaki gençlerde genellikle gözü etkileyerek görme bozukluğu, katarakt gibi rahatsızlıklara neden olmaktadır.

BUNU DA OKU:  Adım adım felaket: Fukuşima

Radyasyonun etkileri zamanla ortaya çıkmaktadır. Geçmişte yapılan nükleer silah denemelerinden dolayı radyoaktif maddelerle yüklenmiş toz bulutları, atmosferin yüksek tabakalarına ve stratosfere yerleşerek, radyoaktif yağışlar halinde yavaş yavaş yeryüzüne inmekte ve çevrenin, özellikle yüzeysel suların kirlenmesine sebep olmaktadır.

 

Radyasyonun çevreye zararları sınır tanımaksızın yayılmakta ve kilometrelerce uzağa etki etmektedir.Ülkemizde özellikle Karadeniz tarafında görülen kanser vakalarının belirginleşmesi üzerine Karadeniz çayını gazetecilerin önünde yudumlayan ve radyasyonun etkilerini kendi dar görüşleri ile yok sayan bakanlar bile vardı biliyorsunuz. Kazadan iki hafta sonra İngiltere’nin Galler bölgesinde saptanan yüksek radyoaktivite nedeniyle yeşil alanlar koyun ve sığırların girmesini engellemek amacıyla dikenli tellerle çevrilmiştir. Birçok ulus radyasyon bulutunun etkisi altında iken ülke yöneticileri sessiz kalmayı tercih etmiş, halkın bilgilendirilmesini engellediği gibi yanlış bilgilendirme ile olayın küçümsenmesine ve olumsuz sağlık etkilerinin derinleşmesine neden olmuştur. Politikacıların sağduyu ve aklın sesini dinlemek yerine, nükleer lobicilerin yalanlarla beslenen nükleer santral pazarlama girişimlerini dinlediği ortada. Greenpeace enerji kampanyalarını yürüten Hilal Atıcı şöyle söylüyor: “Nükleer enerji hala tehlikeli, atıklar binlerce yıl ölümcül etkisini koruyor. Doğal afetler bir yana, nükleer santraller terör için iştah kabartıcı hedefler. Nükleer yolu seçmek Türk halkını tehlikeli ve çok pahalıya mal olacak bir geleceğe mahkum etmektir. Çernobil bize nükleer enerjinin artık, 20. yüzyılın başarısızlığa uğramış teknolojilerinin çöplüğüne atılması gerektiğini hatırlamamıza yarıyor. Bu yüzyıl modern yenilenebilir teknolojilere aittir.” [video-ekle] Artık nükleer seçeneği reddedecek ve yenilenebilir enerjiler ve enerji verimliliği gibi gelişmiş modern teknolojilere yatırım yapacak yatırımlara gereksinimimiz vardır. Çernobil ve Fukuşima gibi örnekler bize ders olmayacaklarsa biz nereden öğreneceğiz doğaya saygı duymayı?

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Nil Kayarlar Sarrafoğlu

1969 yılında doğdum. Aklım başıma geldiğinde ailemden sonra ilk doğayı sevdim. Taşı toprağı, çiçeği ve hatta böceği... Okudum, çalıştım ve büyük şehirlerde yaşadım. Dünya üzerinde doğanın en uzak yerlerine de gittiğim ve kaldığım zamanlar oldu, işte o zamanlarda kendimi çok iyi hissettim,. Döndüm dolaştım şimdi yine şehirdeyim. Bu sefer 4 yaşında bir oğlum var, onu doğanın içinde büyütmeye çalışıyorum, hafta sonları kaçıyoruz şehirden küçük köyümüze. Mutluyuz böyle şimdilik. Anne olduktan sonra dünyayı kurtarmak için ille de büyük kahraman olmak gerekmediğini anladım, anne olmak yetiyormuş! Atık yönetimi, enerji tasarrufu ve sağlıklı beslenme gibi konulara önem veriyoruz evimizde. Payımıza düşeni ve mümkünse daha fazlasını yapmaya gönüllüyüz ailece de. Yeşilist kanalı ile sesimi duyurabildiğim için mutluyum.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Ekoloji, Gündem, Kent, Yenilenebilir Enerji
“Sudaki ayak izimiz” için meraklısına yol haritası

Keşfedin, kıyaslayın, etiketleyin.

Kapat