Oyunu bozdu: Patagonia’nın kurucusu milyarlarca değerindeki şirketinin karını çevre kuruluşlarına bağışladı
Günümüzde markalar bir amaçla var olmak, hitap ettikleri kitlelere sadece bir ürün satmak değil bunun yanında onlarla iletişim kurmak istiyorlar. Sürdürelebilir marka nedir konusu çok uzun süredir tartışılıyor. Sürdürülebilir marka denince akla gelen fark yaratan markalardan biri Patagonia. Geçtiğimiz hafta Patagonia’nın kurucusu Yvon Chouinard, oyunu bozdu ve şirketinin tüm karını iklim değişikliğiyle mücadele için sivil toplum kuruluşlarına dağıtmak için yeni bir vakıf kurdu. Şirketin tüm oy hakkı olan hisselerini yeni kurduğu Patagonia Purpose Trust’a geçirdi ve böylece şirketin kuruluşundaki değerleri korumayı hedefledi. Oy hakkı olmayan tüm hisseleri de Holdfast Collective adında kar amacu gütmeen ve çevre kriziyle mücadele etmek için kurduğu kuruma verdi. Böylece her yıl Patagonia’dan gelen kar, tekrardan yatırıldıktan sonra, kalan kar payı çevre örgütlerine verilecek. Daha önce duyulmamış bir iş modeli yaratmıi oldu.
Bilyoner olmak yerine, ‘tek hissedarımız gezegen. Şirketin gelirleri süresiz olarak gezegeni kurtarmaya gidecek’ diye bildirdi.
Kaya tırmanışı tutkusundan yola çıkarak dünyanın en başarılı spor giyim markalarından birini kuran Yvon Chouinard’ın şirketinin karını bu yolda bağışlaması aslında beni çok şaşırtmadı. Çünkü kurulduğu günden beri sürekli olarak kendini yenileyen, amaçlarını herşeyin önünde tutan bir marka yaratan bir liderden de ancak böylesine oyun bozan bir hamle beklenirdi. Neden oyun bozan derseniz çünkü kar sahibi şirketler daha ziyade şirketlerini halka açma yolunu seçiyor. Halka açılan şirketin de asıl amacı hissedarları için finansal değer yaratmak oluyor ve kaçınılmaz olarak finansal değer ve sadece kar odaklı düşünmenin bir neticesi olarak doğanın kaynakları da tedarik zincirinde çalışanlar da bir anda değersizleşiyor. İşte Yvon Chouinard kurumsal liderlikte oyunun kurallarını böylece değiştirmiş oldu. Ama bütün bunların arkasında aslında uzun bir serüven var.
Herşey aslında kaya tırmanışını çok seven Yvon Chouinard’ın kullandığı aletlerin kaya yüzeyleri üzerinde yaptığı tahribatı anlamasıyla başladı. Kendisini her zaman için bir işadamı değil, bir ‘artizan’ olarak tanımlayan Chouinard, kaya tırmanışı için kendi aletlerini yapmaya ve satmaya başladı. Hayatının dönüm noktası ise İskoçya’da tırmanışa gittigi gün aldığı bir ragbi gömleği oldu. Normalde eskici dükkanlarından aldığı beyaz gömleklerle tırmanış yapan Yvon’un giydiği ragbi gömleği askıların boyununu kesmesini önledi. Ve Amerika’ya döndükten sonra bu İngiltere’den, Yeni Zelanda ve Arjantin’den aldığı gömlekleri satmaya başladı. 1973 yılında böylece doğa sporlarında giyime öncelik eden Patagonia markası doğdu.
Patagonia zaman içinde sadece bir marka ve ürün değil, aynı zamanda bir hayat stili de sunmaya başladı.
Bu ceketi almayın
2011 yılında, tüketim çılgınlığının sembolü olan ‘Bu ceketi almayın’ sloganıyla tüketicilerin çevreyi düşünerek sadece ihtiyaçları olan ürünleri alması gerektiği mesajını verdi. Bu kampanya neticesinde satışlar %30 arttı.
Kara cumanın gelirleri çevre için çalışan kurumlara verildi
2016 yılında Patagonia Kara Cuma’dan elde edilen tüm geliri çevre koruma alanında çalışan grup ve kuruluşlara bağışladı.
Marka inandığı ideallerin arkasında durdu
Patagonia sadece pazarlama alanında bir duruş sergilemedi. Aynı zamanda zamanın politik lideri Donald Trump’ın koruma alanlarının statüsünü değiştirip, buralarının madenciliğe açılması için yaptığı girişimleri aleni olarak reklamlarıyla protesto etti.
Tabii ki Patagonia her yönüyle mükemmel bir marka değil. Sürdürülebilir moda lensiyle baktığımda karşımıza türlü türlü soru işareti çıkıyor. Ancak kesinlikle öncü bir şirket ve böyle olmasında liderliğin önemli bir rolü var.
Her lider Yvon Chouinard olamaz. Her marka da Patagonia olamaz. Ama artık zaman oyan bozan liderlerin ve markaların zamanı.