Girit evimin yanına gelmiş…

Firuzağa Camii ile meydandaki çay bahçesinin arasındaki küçücük dükkânın önündeki karatahta çekmişti ilk dikkatimi. Nohutlu patlıcan, mücver, taze fasülye, peynirli kabak, cacık, sebzeli tavuk… Falso yoktu.

Bir arkadaşımla vakit kaybetmeden asma yapraklarının altına yerleştirilmiş beyaza boyalı birkaç ahşap masadan birine oturduk. Öğle yemeği saati gelmemişti o yüzden aklımız karatahtada kala kala, kahvaltı menüsü istedik.

İdilika Kahvaltı: Organik.

İşletmeci de çalışanlar da çok tatlı insanlar sağ olsunlar, soru bombardımanıma maruz kaldıklarında koşarak uzaklaşacaklarına tüm malzemeleri; peynirleri, reçelleri Bozcaada ve Girit‘ten teker teker nasıl seçtiklerini anlattılar.

İşte Giritli İdilika’daki kahvaltımızdan ve kendimizi tutamayıp ertesi gün gittiğimiz öğle yemeğinden aklımda kalanlar: İşletmeci İdilika 9 yaşından beri mutfak tezgahının yanından ayrılmamış. Ege lezzetlerine, türlü türlü ot, peynir, sebze ve reçele adeta aşık. Hafta sonları geç saatlere kadar devam eden açık büfe kahvaltıda çeşit çeşit Ege peyniri ve Bozcaada’dan özenle seçilmiş 14 çeşit reçel servis ediliyor.

girit

14 çeşit gözünüze abartılı mı göründü? Peki hiç sakızlı limon, yeşil domates, sümbül nergis, balkabağı ya da bardacık reçelini denediniz mi? Çilek reçelinin lezzeti bile standartın çok üstünde olunca dayanamayıp soruyorum: ‘Nereden buluyorsunuz bu reçelleri?’. Tüm reçel çeşitleri Bozcaada köylülerin evlerinden özenle tek tek seçilerek alınıyormuş. ‘İşimiz zorlaştı artık,’ diyorlar. ‘Ada popülerleşmeye başladığından beri köylülerin ürettiği gıdalara da talep çok arttı. Onlar da bu popülerliğe uyum sağlamaya başladılar, bazıları hem daha çok üretmek hem de raf ömrünü uzatmak için reçellere glikoz katmaya başladı.’

Reçel konusuna pek hakim değilimdir o yüzden deşmeye devam ediyorum. ‘Nasıl anlıyorsunuz glikoz kullanıldığını?’ Gülüyorlar. ‘Çatalın ucuyla dilimize değdirdiğimiz an anlarız’. Reçellerden tam puan alan kahvaltıya ev yapımı tuzlu tereyağları, Girit ezmesi, Bodrum zeytini, otlu pişi, yumurta dolması ve salatalık ezmesi de eklenince artık biz tıka basa doyuyoruz. Gözümüz yumurtalı, soğanlı, cevizli ekmeklerde kalarak ortamı terkederken, kış aylarında kavanozda reçel satışı da yaptıklarını öğrenmenin sevinciyle oradan ayrılıyoruz.

BUNU DA OKU:  Buğday, tohum gönüllüleri arıyor

Ertesi gün saat 13.00’te zeytinyağlı tabağı için hazırola geçmiş arkadaşımla buluşuyorum İdilika‘nın önünde. Tabağa serpiştirilmiş zeytinyağlılar geliyor önümüze. Pırasadan bir çatal alınca anında anneannemi arıyorum. Zeytinyağlı dendimi çıtanın en üst ucunda çoğumuz gibi benim de anneannem durur. ‘Onlar benim gibi yapamamışlar olmaz öyle şey’ diyor, ‘Çok yaklaşmışlar anneanne’ deyip kapatıyorum.

Hızını alamayıp Balkan Köfte de söyleyen arkadaşım hangi tabağa uzanacağını şaşırıyor. Cacık istiyoruz, yine bir Yunan lezzeti olan cacıki‘yi denememizi tavsiye ediyorlar. Muhteşem. Mavi pilav ve mavi çayı denemeyi bir sonraki sefere bırakıp hesabı istiyoruz. Masadan kalkarken mekân sahibesi İdil Hanım‘ın Suada ve Tünel tarafında iki şubesi daha olduğunu, bu mekânların meyhane mantığıyla işletildiğini ve 14 çeşit meze sunduklarını öğreniyoruz. Tabii yine her malzeme teker teker seçiliyormuş. Belli ki yakın zamanda soluğu bir meyhanede alacağız.

 

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Gıda, Yeme İçme
10/10/10’da GDO’suz pikniğe cağrı

İklim krizine yeter demek ve sesimizi duyurmak için Amerikali cevreci ve akademisyen tarafından baslatilan, 350.org (www.350.org) öncülüğünde 10/10/10'da 184 ulkede...

Kapat