Haritadan silinenler 11-20

Haritadan silinenler (01-10)

 

Haritadan silinenler (21-30)

11-Kışladağ altın madeni

Uşak Eşme-Ulubey ilçesi arasındaki Kışladağ Altın Madeni, çevrede yaşayan halka yaşamı zehir etmeye devam ediyor. Yaklaşık 3 yıldır siyanürle altın işletmeciliği yapılan madene, yıllardır madenin çalışmasına en büyük desteği…

h11

Uşak Eşme-Ulubey ilçesi arasındaki Kışladağ Altın Madeni, çevrede yaşayan halka yaşamı zehir etmeye devam ediyor. Yaklaşık 3 yıldır siyanürle altın işletmeciliği yapılan madene, yıllardır madenin çalışmasına en büyük desteği veren Gümüşkol köylüleri bile isyan etti.

Önceki gün Ulubey Cumhuriyet Savcılığı’na başvuran köylüler, madendeki dinamit patlamaları yüzünden evlerinde çatlaklar oluştuğunu, madenden çıkan toz ve kimyasalların sağlıklarına, yetiştirdikleri ürünlere zarar verdiğini ileri sürerek şikayetçi oldular.

Kendisi de Gümüşkollu olan, şikayet dilekçesi veren köylülerin avukatı Sibel Sayın, altın madeninin zararlarının her geçen gün daha da fazla hissedilmeye başlandığını söyledi. Sayın, şu an için iki köylünün kendisine vekalet verdiğini, 33 kadar köylünün de aynı şikayetlerle savcılığa başvurmaya hazırlandığını aktardı.

Ulubey Savcılığı’na şikayet dilekçesi veren Gümüşkollular, dilekçelerinde altın madeninde patlatılan dinamitler nedeniyle evlerinde derin çatlaklar meydana geldiğini belirttiler. Maden alanından çıkan tozlar nedeniyle birçok kişide solunum rahatsızlığı başladığından yakınan köylüler, panikatak türü psikolojik rahatsızlıkların da görüldüğünü söylediler. Madende siyanürün geçtiği borularla uğraşan S.Ö. adlı işçinin bir aydır yüksek ateş şikayeti ile E.Ü. hastanesi’nde yattığı bilgisini veren köylüler, bağlarının, sebze bahçelerinin ve meyve ağaçlarının da çıkan tozdan kuruduğunu dile getirdiler.

Büyük bir endişe içinde olduklarını söyleyen köylüler, madene yakın yerlerdeki pınar ve çeşmelerin sularını da kullanmadıklarını anlattılar. Köylüler, çocuklarında da sık sık mide bulantısı, kusma, gözlerde kızarıklık gibi şikayetler oluştuğunu belirttiler.

http://www.ekolojistler.org/altin-madenine-isyan-var-2.html

 

12-Muradiye Bendi Mahi Çayı’nda su paylaşımı

Van’ın Muradiye İlçesi’nde Bendimahi Çayı üzerinde kurulan Hidro Elektrik Santrali’nin (HES) yıllardır havuzunda biriken çamurun iş makinesiyle çıkartılıp Bendimahi Çayı’na dökülmesi vatandaşların tepkisine neden oldu. Bendimahi Çayı’na dökülen balçığın Van Gölü’nün endemik türü olan İnci Kefaline ve sulama amaçlı tarlalarda kullanıldığı için ürünlere zarar verdiği ileri sürüldü.

h12

Muradiye İlçesi’nde yaşayan ve tarlasını Bendimahi Çayı’ndaki suyla sulayan vatandaşlar su yerine çamur aktığını görünce şaşkınlık yaşadı. Önce yağmur yağıdını sanan, fakat sonra bölgede yağmur yağmadığını öğrenen vatandaşlar nedenini araştırmak için Muradiye Şelalesi’ne geldi. Burada yaklaşık 5 yıl önce kurulan HES’in havuzunda biriken çamurun Bendimahi Çayı’na döküldüğünü gören vatandaşlardan Sıracettin Atlaş ile Bişar Maviçelik hemen bu çalışmayı durdurmak istedi. Fakat HES yetkililerinin kendilerine tepki gösterdiğini belirten Atlaş, jandarma ve polisi arayarak durumu bildirdi.

HES havuzunda biriken çamurunun sadece tarlalara değil endemik tür olan İnci Kefaline de zarar verdiğini ileri süren Atlaş şunları söyledi; Şu anda bu havuzda 500 kamyon dolusu balçık var. Bunun yarısı çaya dökülmüş. Biz çıkarılan çamuru çaya değil başka yere dökülmesini istiyoruz. Bu zarar sadece biz tarlaları sulayanlara değil, İnci Kefaline de zarar veriyor. Yetkililer bize bu balığın neslini korumamızı istiyorlar fakat, HES yetkililerinin bu katliamına ses çıkartmıyorlar. Herkesin tarlaları çamur deryasına dönmüş durumda.

http://www.odatv.com/n.php?n=muradiyede-hesin-camuru-vatandaslari-isyan-ettirdi-1807131200

 

13-Marmara Gölü

Manisa’da Gölmarmara ve Salihli ilçe sınırları içerisinde bulunan Marmara Gölü, kuraklık nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırken, bir zamanlar balıkçılık yapan köylüler derenin kuruyan yatağında çiftçilikle uğraşmaya başladı.

h13

Marmara Gölü’nün seviyesinde 1990’lı yıllarda başlayan azalma, son yıllarda daha belirgin şekilde gözleniyor. 85 bin dönüm alana sahip gölün, 20 bin dönüme gerilemesi çevrede bulunan köylülerin yaşam şeklini değiştirdi. Gediz Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma Vakfı (GEMA) Başkanı Şener Kilimcigöldelioğlu, kuraklığı incelemek için Kemerdamları köyünde incelemelerde bulunduklarını kaydetti. Kilimcigöldelioğlu, bir dönem göl suları altında kalan 15 bin dönümlük arazinin, artık Kemerdamları, Pazarköy, Tekelioğlu, Yeniköy, Kılcanlar,Sazköy ve Hacı Veliler köyleri tarafından tarım alanı olarak kullanıldığını belirtti.

Köylü vatandaşların bir zamanlar gölün çevresinde balıkçılık yaparak geçimlerini sağladığını belirten Kilimcigöldelioğlu, “Köylüler, artık gölün kuruyan bölümlerinde pamuk, mısır, domates, patlıcan, biber gibisebzeler yetiştirerek geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar” dedi.Gölün kuruyan arazisinin DSİ tarafından köylüye icara verildiğini veya köy meraları olarak kullanıldığını belirten Kilimcigöldelioğlu, şunları söyledi: “Kısa süre sonra su toplamaya başlayacak Gördes Barajı’ndaki suyun yüzde 60’ı İzmir’e içme suyu olarak pompalanacak, kalanı da Gölmarmara ve Akhisar’ın arazi sulamalarında kullanılacak. Demirköprü Barajı’nda ise haziran temmuz aylarında sulama için yalnızca 28 gün su pompalanabiliyor. İki baraj da Marmara Gölü’ne su veremiyor. Günden güne kuruyan Marmara Gölü’ndeki 102 kuş türü ve milyonlarca balık yok olmak riskiyle karşı karşıya.

BUNU DA OKU:  Bebek'te şenlik var!

http://yenisafak.com.tr/yerel-haber/marmara-golu-kurudu-balikcilar-ciftci-oldu-11.08.2008-134133

 

14-Özbek Köyü Taş Ocağı inşaatı

Özbek Köyü Meydanı’na yaklaşık 500 metre, köyün su depolarına ise 200 metre uzaklıkta, Mavi Filo Otomotiv Turizm Madencilik Sanayi Ticaret Ltd. Şti. Tarafından işletilmek istenen taşocağına karşı yapılan mücadele Çeşme Yarımadası’na taşındı. Özbek Çevre Platformu tarafından düzenlenen eyleme Urla’da taşocağı işletilen köylerdeki vatandaşlar, yazlıkçılar ve çok sayıda sivil toplum örgütü destek verdi. Köy meydanında öğlen saatlerinde başlayan eyleme, CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, CHP’li Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu, il genel meclis üyeleri, CHP ve AK Parti ilçe başkanları, çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi ile vatandaşlardan oluşan yaklaşık 3 bin kişi katıldı.

h14

Ellerinde taşocağı karşıtı pankartlarla köy meydanının çıkışında toplananlar, taşocağının işletileceği alana kadar marşlar ve sloganlar eşliğinde yürüdü. Açılan patika yoldan maden alanı olarak işaretlenen bölgeye giren vatandaşlar, burada da sloganlar attı. Köylülere hitaben ilk konuşmayı CHP İzmir Milletvekili Musa Çam yaptı. Türkiye’nin doğasının, ‘madencilik’ adı altında bozulduğunu söyleyen Musa Çam, çevre kirliliğinin arttığını, hükümetin ise toprağın altındaki zenginlikleri halktan daha üstün tuttuğunu söyledi. Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu ise, Özbek’te içme sularının ve zeytin ağaçlarının ortasında işletilmek istenen taşocağına karşı toplumun her kesiminden büyük tepki geldiğini ifade ederek, “Burada hem iktidar partisinin hem de muhalefet partisinin temsilcileri bulunuyor. Eğer herkes karşı çıkıyorsa burada bir yanlış vardır. Bu yanlışın bir an önce düzeltilmesini istiyoruz” dedi.

Basın açıklamasını okuyan Özbek Çevre Platformu Sözcüsü Öner Yıldırım Ilgaz ise taşocağının işletilmesinin tahribatının çok büyük olacağını söyledi. Ilgaz, “Taşocağı işletilmek istenen yerin tam ortası, 10 bin yıllık antik yerleşim yeri olan Skyphia ve Lampsos’un merkezidir ve 1’inci derece sit alanıdır. Taşocağı Özbek Köyü’nün içme suyu havzasını tamamen yok edecektir. Yayılacak toz zeytin, bamya ve Özbek Köyü’ne özel ne tür bitki varsa hepsini kısa sürede öldürecektir. Turizm hareketleri sonlanacaktır. Ses ve gürültü kirliliği insanları olumsuz etkileyecektir. Taşocağının işletilmesi Özbek Köyü’nün sonunun başlangıcı olacaktır” diye konuştu.

http://www.sondakika.com/haber-ozbek-te-tasocagina-tepki-bitmiyor-3418621/

 

15-Yalova VOPAK Kimyasal Depolama Terminali

Yalova’ya Kimyasal depolama merkezi, Hollandalı firma VOPAK tarafından yapılması planlanıyor. Bürokratik izinler alındıktan sonra 26 bin metrekare üzerine 150 kimyasal depolama tankı yapılması hedefleniyor ve tanklarda 710 milyon metreküp kimyasal depolanacak. 2016 yılında faaliyete geçmesi planlanan yatırım bittiğinde toplam 300 milyon evro harcanmış olacak. Tesis bittiğinde ise Türkiye ile Avrupa arasında köprü olması planlanıyor. Tesisde herhangi bir üretim ya da kimyasal madde işlemesi yapılmayacak. Sadece depolama için kullanılacak. Kimyasal maddelerin taşınması için de genel de gemiler tercih edilecek ve bunun için 750 metre uzunluğunda iskele yapılacak. VOPAK, bu projesini yapabilmek için önce Yalova’ya bağlı Taşköprü Belediyesi’ne imar değişikliği için başvuruda bulundu. Ancak Beliye Meclis’i bu talebi uygun görmedi.

h15

Seçimlere 3 gün kala 9 Haziran 2011 tarihinde Bayındırlık Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü, söz konusu araziyi kimyasal depolama alanı ilan etti. Taşköprü Belediyesi’nde yapılan imar planı değişikliği askıya çıktı. 1 aylık askı süresinde ise sivil toplum örgütleri plan değişikliğine itiraz etti. İtiraz edenler arasında Bursa Şehir Plancıları Odası, Yalova Mimarlar Odası ve TMMOB İMO Odası bulundu. Yalova İMD Başkanı Mahmut Renkler, yapılması için ilk izni alan tesisin çok büyük tehlike yaratacağını söylüyor: “Yapılması planlanan tesisin hemen altından Kuzey Doğu Anodul Fayı geçiyor. Aynı tehlikeyi 17 Ağustos depreminde AKSA’da yaşadık.”

http://haber.gazetevatan.com/yalovaya-bu-kez-kimyasal-tehdit/392297/1/gundem

 

16-Yozgat Uranyum madeni Projesi

Yabancı ortaklı bir şirket Temrezli, Akoluk ve Mehmetbeyli köylerinin ortasına 21 sondaj kuyusu açmayı planlıyor. Sondaj sonuçlarına göre bu bölgede uranyum üretimi yapıp yapmamaya karar verilecek. Mehmetbeyli köyü eski muhtarı Adem Taş’ın anlattığına göre, şirket yetkilileri geçen sene köylülere iftar yemeği verip, herhangi bir zarar oluşursa karşılayacaklarını söylemişler. Yine aynı köyden Nevzat Elbay, yetkililer köylülerin her türlü zararını karşılayacaklarını, köylülere iş vereceklerini söylediler diyor.

h16

1950’li yıllarda uranyum madeni için Navajo halkının topraklarına gelen şirketler aynı şeyleri söylemişler. Madenlerin çoğu yeraltına açılmış, madenciler tünellerle madene inip, küreklerle çıkardıkları cevheri, el arabaları ile taşımışlar. Madenlerde çalışan Navajo halkı tehlikeli şartlara maruz kalmış. Maden işçilerine uranyumun insan sağlığı için ne kadar tehlikeli olduğundan bahsedilmemiş. Madenlerde havalandırma olmadığı gibi işçilere koruyucu kıyafetler de verilmemiş. Madenci çocukları babalarının üstlerine sarı bir toz bulaşmış halde eve geldiklerini, kıyafetlerini yıkamalarına rağmen bu sarı tozun çıkmadığını söylüyorlar. Bölgede araştırma yapan iki akademisyen, Jovanna Brown and Lori Lambert Amerikan hükümeti ve uranyum şirketlerinin uranyumun tehlikelerini saklamak konusunda gizlice anlaştıklarını yazıyorlar.

BUNU DA OKU:  Cennet Koyu'nda neler oluyor?

Hükümet, esas amacı yerli uranyum üretiminin sürekliliğini sağlamak olduğundan, işçilerin uranyumun tehlikleri konusunda uyarılmasının işçi gücü kaybına neden olacağını düşünmüş. Maden şirketleri maliyetleri düşürmek istediklerinden, gerekli güvenlik önlemlerini ekstra maliyet olarak görüp uygulamamışlar.

Uranyum madeni çıkarıldıktan sonra öğütülerek parçalanıyor, su ile ayrıştırılıyor, filtreleme ve kurutma işlemlerine tabii tutuluyor. Bu işlemler sonunda tortu denilen kumlu bir atık geriye kalıyor. Bu atık hem radyoaktif maddeleri hem de radyoaktif olmayan fakat insan sağlığı için yine çok tehlikeli olan radon ve ağır metalleri taşıyor. Rüzgar, bu kumlu atık maddeyi maden civarındaki tarlalara, köylere taşıyor. Atık madde yağmurla suya karışıyor, yerüstü ve yeraltı su kaynaklarını kirletiyor, su kaynaklarını kullanan insan ve hayvanları zehirliyor. Uranyum üretimi 80’lı yılllarda durdurulmasını rağmen, bugün hala Navajo topraklarında radyasyonlu sarı uranyumlu atık maddeyi görmek mümkün.

Ölen bir Navajo maden işçisinin oğlu Phil Harrison, uranyum madenlerinde büyüdüğünü, çocukların bu madenlerin civarında oynadıklarını, bu sularla kıyafetlerini yıkadıklarını ve yıllarca uranyum bulaşmış radyoaktif suları içtiklerini söylüyor. Madenler açıldıktan 10 yıl sonra ilk kanser vakaları görülmeye başlamış. Bugüne kadar yaş ve cinsiyet ayırımı olmaksızın binlerce kişi kanserden ölmüş ve özürlü bebekler doğmuş. Madenler, Navajo halkının baskısı ile 80’li yıllarda kapatılmasına rağmen, bölge halen radyoaktif ve çok uzun yıllar böyle kalacak.

http://surdurulebilir-yasam.blogspot.com/2011/08/uranyum-piyangosu-masal-agustos-2011.html

 

17-Sarıkeçililer Yörüklerinin (Göçerlerin) yaşam alanlarını ve biçimlerini koruma mücadelesi

Mersin’in Silifke İlçesi’nde Sarıkeçili Yörükleri, UNESCO’ya Sarıkeçililer’in acil korunması gereken bir kültürel miras olması gerektiği konusunda yaptıkları başvuruya yanıt bekliyor.

h17

Sarıkeçililer Yaşatma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Pervin Çoban Savran, Sarıkeçililer Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği Başkanı Bayram Gök ile birlikte Yeşilovacık Beldesi’ndeki Yörüklerle kıl çadırda bir araya gelip, ilkbaharda yapılacak göç takvimi, göçün nereden başlatılacağı ve düzenleyecekleri paneller konusunda açıklamalarda bulundu.

Pervin Çoban Savran, somut olmayan Kültürel Miras Sözleşmesi konusunda 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bir çalışma yaptıklarını kaydetti. Yapılan bu alan çalışmanın sonucu UNESCO tarafından dosyanın eksiksiz olduğunu kendilerine bildirdiklerini ifade eden Savran, somut olmayan Kültürel Miras Sözleşmesi’nin de kısa zamanda yazılarak imzalanmasını beklediklerini kaydetti.

Sarıkeçili Yörüklerinin Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kıl çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye devam ettiklerini de vurgulayan Savran şunları söyledi :

“Şimdi öyle bir şey ki binlerce yıl öncesinden Orta Asya’dan Anadolu’ya göç ederek gelen kara çadırlarda kıl keçilerimizle, atlarımızla, develerimizle birlikte Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşamımızı sürdürmekteyiz. Doğayı koruyan, ormanı koruyan, çevresini koruyan hani binlerce insanların arasında yüzlerce aile kara çadırda hayatını sürdürmektedir. İnanılmaz bir gürültü kirliliği vardı.

Son yıllarda bunlar aşılmaya çalışıldı ama önemli olan seyyar eğitimimiz, seyyar sağlık hizmetimiz ve göç yollarımızdaki su sorunlarımıza çözüm hala üretilmedi. İnşallah kısa zamanda onlara da çözüm üretilecek. Ben şunu bekliyorum, Türkiye Cumhuriyeti devleti o kadar büyük bir devlet ki bu kültürü yaşatan, dağları, ormanları koruyan çobanlarımıza ekonomik konuda kısa zamanda bir destek sağlanacağını ümitle bekliyorum. Bizim yaptığımız çalışmalarda zamana zaman evrak üzerinde eksiklerimiz oldu, biz onun farkındayız. Ama biz ümit ediyoruz ki bu yapılan çalışmaların daha sağlıklı olması için, bu göçer ailelere çobanlarımıza ekonomik konuda destek verilmesi için kısa sürede çalışmaların yapılmasını bekliyorum.”

http://www.sondakika.com/haber/haber-sarikecili-yorukleri-nden-unesco-ya-kulturel-miras-4292332/

 

18-Hasankeyf llısu Barajı ve HES inşaatı

1950 li yıllar Projeye dair ilk tartışmalar.

1971 Projenin gerçekleşip gerçekleşemeyeceğine yönelik ilk araştırmalar.

1982 Proje planının kabul edilmesi.

1997 – 2000 İsviçre Firması Sulzer Hydro öncülüğünde İsviçre, Avusturya, İngiltere, İtalya ve İsveç Firmalarında oluşan bir Konsorsuyum hazırlık çalışmalarının başlaması.

Sulzer Hydro firması 1999 yılında Avusturya firması olan VA Tech/A tarafindan satın alındı.

h18

2000 İsveç firması Skanska projeden çekildiğini bildirdi.

2001 İngiltere inşaat firması Balfour Beatty ile İtalyan firması Impregilo, ilgili kredi sağlayan kuruluşlarının (ECA) teminatı üstlenmeyeceklerine yönelik yaptıkları açıklamadan sonra, aynı şekilde projeden çekildiklerini bildirdiler.

2002 Projeye kredi veren isviçre bankası UBS projeden çekildi Gerekçe: Ilısu Baraj Projesi’nin doğuracağı sosyal ve ekolojik sonuclara ilişkin süregelen belirsizlikler.

BUNU DA OKU:  Haritadan silinenler 41-50

2004 Sonbaharı Türkiye yeni bir ortaklık oluşturmak üzere girişimlerde bulunuyor.

2004 – 2005 Avusturya firması VA Tech Hydro, Almanya’dan Züblin , İsviçre’den Alstom, Stucky, Maggia, Colenco ve Türkiye’den Nurol, Cengiz, Çelikler, Temelsu firmalarından oluşan yeni bir ortaklık oluşturarak Almanya, Avusturya ve İsviçre kredi kuruluşlarına projenin yapim garantisi için başvuru yaptı.

2006 VA Tech Hydro Andritz AG/A tarafından satın alındı.

Mart 2007 Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri projeye hazine garantisi teminat edip, krediyi sağlayacaklarını berittiler. Verilecek olan kredi garantisi, yerine getirilmesi gereken 153 şarta bağlanarak bir uluslararası bilirkişi ekibinin bu yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini izlemek üzere görevlendirildi.

Dünya çapında bu karara karşı protestolar başladı.

Temmuz 2007 Zürih Kantonal Bankası (İsviçre) projeden çekildiğini açıkladı. Gerekçe: Ilısu Baraj Projesi, bankanın sürdürebilir kalkınma prensiplerine aykırıdır.

Ağustos 2007 Türkiye, Konsorsiyum ve Bank Austria Creditanstalt (Avusturya), Société Général (Fransa) ve DekaBank (Almanya) arasında barajın yapımı için anlaşma imzaladı.

Mart 2008 Proje ortakları tarafından Kurulan Bilirkişiler 153 şartı denetlemek için Türkiye ye geldi. Uzmanlar Komitesi araştırma sonucunu açıkladı.

Sonuç: Öngörülen yükümlülüklerden hemen hemen hiç birinin yerine getirilmedigi gibi, uluslararası standardlarda uygulanmış / yakalanmış degil. Uzmanlar baraj inşaatına başlamanın en az iki sene daha ertelenmesi gerektiğini öneriyor.

http://www.dogadernegi.org/hasankeyf-ilisu-baraji-projesi.aspx

 

19-Çaldağ nikel madeni

Manisa’nın Turgutlu ilçesindeki Çaldağı, SOS verdi. Ormanlık arazileriyle ünlü, 1. sınıf tarım arazisi sayılan Çaldağı’nda sülfürik asit ile açık liç usulü maden çıkarma çalışmaları bölge halkını öfkelendirdi. CHP ’li Özgür Özel konuyu Meclis gündemine taşıdı.

h19

Özel’in verdiği bilgiye göre, sülfürik asit ile açık liç usulü maden çıkarma yöntemine göre 12.5 milyon metrekare alanda ağaçların kesilmesi planlanıyor. Kesim yapılan yerde dağ tıraşlanarak, kayalar ufalanarak toprak haline getirilecek. 15 metre yüksekliğinde, 150 metre uzunluğunda toprak yığınları oluşturulacak. Üzerine sülfürik asit damlatılarak yığın içindeki nikel çökeltilecek. Bu işlemin 18 ay sürmesi planlanıyor.

Nikel madeninin ve kobaltın Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’na göre kanserojen maddeler grubunda yer aldığını belirten Özel, yapılan işlem sonucu bölgedeki suların ciddi şekilde kirleneceğini belirterek bu suların içilmesi veya tarımsal alanlardaki sulama sonucu beslenme zinciri aracılığıyla insana ulaşmasında ciddi sağlık sorunları ortaya çıkacağını söyledi.

Özel, bölgenin önemini anlatırken Çaldağı’nın güneyinde 1. sınıf tarım arazileri bulunan Gediz Havzası bulunduğunu ve Gediz Nehri’nin Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (RAMSAR) ile koruma altında olduğunu anlattı.

Özel, 3 Nisan 2009’da AKP ’li Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun imzasıyla Çaldağı’ndaki 3 milyon 297 bin 832 metrekare orman arazisinin, İngiliz sermayeli Europan Nickel şirketince paravan olarak kullanılan Sardes Nikel Madencilik’e 2026 yılına kadar tahsis edildiğini belirterek, “Sardes şirketinin bağlı olduğu, projenin asıl sahibi İngiliz European Nickel şirketi daha deneme çalışmaları sırasında çevreye verdiği zararlar nedeniyle bulunduğu ülkelerin bizzat hükümet yetkilileri tarafından ellerindeki işletme izni ve ruhsatları da iptal edilerek kovulmuştur. Bu şirket, açık liç usulü yöntemini dünyada uygulamak isteyen tek şirkettir” dedi.

CHP Manisa milletvekili Özel, İngiliz şirketin tepkiler üzerine Çaldağı nikel madeni ile pilot tesisleri VTG Madencilik adında bir Türk firmasına 40 milyon dolara sattığını anlatarak bölge halkının, bu şirketin Sardes’in taşeronu olduğuna ilişkin kuşkusu olduğunu söyledi.

http://www.radikal.com.tr/turkiye/caldagi_sos_veriyor-1092995

 

20-Çıralı sahilinin kiralanması

Dünya’nın en iyi plajları arasında gösterilen Çıralı sahili doğal sit alanı olarak kaldı.

Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Ulupınar Köyü’nde bulunan ve caretta carettaların üreme alanı olan Çıralı sahili, 2011 yılında Ormanspor’a yıllık beş bin liraya kiralandı.

h20

Kulüp aynı gün sponsorluk sözleşmesiyle 18 dönümlük alanı bir turizmciye yıllık 55 bin liraya mesire yeri olarak kiraya verdi.

Bu durum, bölge halkının protestolarına neden oldu. Antalya Barosu’nun desteğini alan bölge halkı, durumu yargıya taşıdı.

Bölge idare mahkemesi, kiralamayı mevzuata aykırı buldu ve yürütmeyi durdu. Yürütmenin durdurulmasının ardından açılan iki ayrı dava geçtiğimiz günlerde sonuçlandı.

Hakimler, hem projeyi hem de kiralamaya ilişkin kararı iptal etti. Çıralı sahili artık mesire yeri olarak kullanılamayacak.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25457447/

 

Haritadan silinenler (01-10)

Haritadan silinenler (11-20)

Haritadan silinenler (21-30)

Haritadan silinenler (31-40)

Haritadan silinenler (41-50)

Haritadan silinenler (51-60)

Haritadan silinenler (61-70)

Haritadan silinenler (71-80)

Haritadan silinenler (81-90)

Haritadan silinenler (91-96)

Haritaya dön

 

Yeşilist bundan böyle okuyucularının desteğiyle ayakta kalacak.
Siz de Yeşilist’i beğeniyorsanız bize Patreon’dan destek olun.
Yeşilist Patreon Destek Ol


Deniz Aytekin

Boğaziçi Üniversitesi'nde felsefe okudu. Çevre, edebiyat ve felsefe alanlarında yazarlık, çevirmenlik ve editörlük yapıyor.

Bir cevap yazın

Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement Advertisement
Daha fazla Doğal Kaynaklar, Ekoloji, Kent, Mimari, Yeşil alanlar
Eski tişörtlerin kaderi toz bezi olmak değil

Eski tişörtleri toz bezi yapmak, tabii ki bir seçenek fakat bizim başka önerilerimiz var.

Kapat